Bir Türk erkeğiyle evlenmiş Frau Berta.

Almanya’dan kalkmış gelmiş. Adını değiştirmiş.

Sıkı bir koca dayağından sonra karakolda ‘işte gerçek Türk oldum’ demiş.

Yapmayın Frau Berta! Türk olmak kolay değil. Siz daha ilk adımı atmışsınız. Bunun daha sonrası da var. Zamanınız olursa öğrenme şansınız olacak.

Kocanın karısını dövmesi bir iletişim biçimi sayılır bizde. Yani, ‘yapma karıcığım, beni dinle’ gibi bir şeydir.

Siz bunu Almanya gibi sanıp, ‘vurdu bana’ diye dehşetle irkilirseniz henüz Türk olmamışsınız demektir.

‘Kocamdır, sever de döver de’ diyeceksiniz.

Baktınız olmadı. Dayak sürüp gidiyor, ayrılmak istiyorsunuz.

Olabilir. Bu yüzden ayrılmak doğru değildir ama ayrılabilirsiniz. Ama sakın ola ki, ‘oh kurtuldum, artık özgürüm’ falan sanmayın.

Ayrılma kararı verdiğiniz zaman büyük bir tehlike içine girmiş olursunuz. Hemen kendinize yakın koruma sağlamanız gerekir. Çünkü, kadının ayrılma isteği kocasının gururuna hakaret etmek sayılır. Türk kadınları bunu iyi bilir, siz de öğrenmelisiniz. Siz kocanızın envanterinde kayıtlısınız. Ayrılsanız da kocanızın sizin üzerinizdeki hakları aynen devam eder. Ayrıldıktan sonra hayatınıza bir erkek girerse eski kocanıza ihanet etmiş sayılırsınız.

Yooo, öyle gözlerinizi fincan gibi açıp hayretle bakmayın, Türk olmaya devam ediyorsunuz. Daha stajınız yeni bitti, çıraklık dönemindesiniz.

Öyle bildiğiniz gibi yaşamak yok.

Kocanızın gözü kulağı, eli ayağı, yumruğu bıçağı sizin üzerinizde olacaktır.

Bakın sayın Frau Berta, ünlü bir türkücümüz nişanlısına nasıl bir hediye verdi? Nişan hediyesi olarak kendisi de ün sahibi nişanlısının avucuna bir tabanca kurşunu koydu.

Tabanca kurşunu hediye etmek ne demek?

‘Dikkat et! Bana hata yaparsan seni vururum’ demek.

Nişanlı ne mi yaptı?

Nişanlı hanım gurur duydu, herkeslere gösterip ‘bakın nişanlım beni ne kadar seviyor’ demeye getirdi.

Frau Berta, hiç yanınızda patlayan silah gördünüz mü?

Görmediniz değil mi? Gene de umarız görmezsiniz.

Ama biz Türklerin aşkı yamandır Frau.

Biz sevdik mi ölümüne severiz.

Biz sevdik mi öldürmesine severiz.

Bizim aşkımız ya seveni öldürür ya da sevileni, kimi zaman da her ikisini.

Türk kadını olmak bütün bunları göze almaktır bayan Berta.

***

Her gün birer ikişer kadın ya bıçaklanarak ya da ateşli silahla erkekler tarafından öldürülüyor.

Dayak yiyenlerin haddi hesabı yok. Şimdi de bıçakla, silahla yaralanan, ölen kadınlar.

Medya haberi olmaktan başka bir etkisi olmuyor.

Devlet büyükleri arayıp sormuyor, bu olaylara uzak duruyor. ‘Bu ailenin iç işidir, karışılmaz’ diyor olmalılar.

Güvenlik güçleri de bu kültürün içinden bakıyor olaya.

Toplumda da ‘kim bilir ne yapıyorlar ki adamların tepesi atıyor’ kanısı yaygın. Bizim millet dayağı atana değil de yiyene kızar.

‘Tut dilini de sopa yeme.’

‘Adama diklenirsen onun da tepesi atar.’

‘Kabahat ölen de mi, öldürende mi?’

Bunlar bizim toplumun yazılı olmayan özdeyişleridir.

Kadınların hatırı sayılır bölümü bile böyle düşünür.

Gelenek erkeğin kadının sahibi olmasına alışıktır.

Kadınlar ‘hayatta bir sahibim olmadı’ diye yakınır.

Kaderinden yakınanlar ‘kimse bena sahip çıkmadı’ diye sızıldanır.

Kendi sahibi olamayan kadının çilesidir bu.

Kendi sahibi olamayan insan toplumunun çıkmazıdır bu.

Peki, kadınlar nasıl kurtulacak?

***

Devlet koruması ile mi?

Kadın Sığınma Evi’ne sığınarak mı?

Sızlayıp inleyip dayağa tahammül ederek mi?

Bunların hiçbirisi çare değildir.

Çare, kadının kendini kurtarmasıdır?

Çare, kadının kendine yapılan zulme başkaldırmasıdır.

Çare, kadının bu kişiliği kazanmasıdır.

Çare, kadının kendini zavallı görmemesidir.

Yaşam mücadelesinde kadın erkekten güçlüdür.

Kadın biyolojisi erkekten güçlüdür.

Kadını zayıf düşüren toplumsal şartlanmalardır.

Kadını erkeğin zulmüne boyun eğmeğe zorlayan geleneklerdir.

Kadını zayıflatan, toplumsal önyargılardır.

Kadın Sığınma Evleri değil,

Kadın Hakları Eğitim Merkezleri açılmalıdır.

Genç kızlara ‘Kadın Kişiliği ve Kimliği Eğitimi’ verilmelidir. Genç kızlar ‘erkek şiddeti’ konusunda eğitilmelidir.

Hiç kimse hiçbir nedenle kimseyi dövemez.

Erkek karısını dövemez.

Kadın çocuğunu dövemez.

Güçlünün güçsüzü dövmesi zulümdür, işkencedir.

Hiç kimse buna izin vermemelidir.

Bunu yapanın cezası mutlaka verilmelidir.

Kadınlar kendini koruyabilir.

Nasıl koruyacaklarını öğretmenin birçok yolu vardır.

Şiddete başvuracak olan kendisinin zarar göreceğini bilmelidir.

Ve şiddete başvuran mutlaka etkin zarar görmelidir.

Şiddet böyle duracaktır, böyle bitecektir.

Haydi kadınlar:

Ayağa kalkın,

korkmayın,

susmayın,

şiddete yelteneni pişman edin.

Kendi kişiliğinizi koruyun.

Kadın kimliğinizi koruyun.

Toplum sizin yanınızda olacaktır.

Başınızı dik tutun ve kendinize güvenin…