Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kapitalizmden sonra ‘yeni-ortaçağ’ mı?

10 Kasım 2015 Salı

AKP seçimleri “kazandı”, restorasyon projesini tüm hızıyla, şiddetiyle uygulamaya koymaya kararlı görünüyor. Muhalefet ise... Gelin, can sıkıcı konularla karşılaştığımızda yaptığımız gibi konuyu değiştirelim.Örneğin, The Guardian yazarı Paul Mason’un geçen ay yayımlanan, Post-Kapitalizm: Geleceğe İlişkin Bir Rehber, başlıklı kitabından başlayabiliriz. Mason’un ilgi alanı teknolojik gelişmelerin toplumsal etkileri; “Arap İsyanları” “Meydan İşgali” hareketleri sırasında yorumları da ilgi çekmişti. Mason, kitabında bir adım daha ileri giderek, teknolojik gelişmelerin etkileriyle kapitalizmin, daha insani bir biçime doğru bir mutasyon geçirmekte olduğunu savunuyor.
Mason’un sunduğu modelde sermaye kendi kendine hareket eden bir “şey”;
kapitalizm çökmüyor, sermaye mutasyona uğruyor. Bu kez bu mutasyon artık kapitalizmin ufkunu aşmaya yönelik olarak şekilleniyor. Kitap ilginç, birçok açıdan öğretici, ama enerjisini emeksermaye çelişkisinden almayan, ekolojik, demokratik sınırlardan etkilenmeyen, kapitalizmi aşmaya yönelik bir mutasyona benim aklım yatmıyor. Aksine, yaşanan mali kriz, uzun durgunluk içinde kapitalizmin giderek daha insani değil daha baskıcı, feodaliteyi anımsatan biçimler alacağını, toplumsal ilişkilerin, egemen ideolojilerin, feodalizmin karanlık çağlarını anımsatmaya başlayacağını düşünmek bana daha mantıklı geliyor.

‘İmparatorluktan’ sonra...
ABD hegemonyasının düzen sağlayıcı etkisindeki gerilemenin belirginleşmeye başladığı sıralarda, ortaya atılan “yeni ortaçağlar” kavramını daha önce aktarmıştım. Roma İmparatorluğu’nun enkazı üzerinde oluşan, batısıyla doğusuyla çok merkezli bir dünya sistemi, başıboş dolaşan yoksul ya da dinci fanatik sürüleri (“devlet dışı aktörler”), kiralık askerler, sadakaya dayalı toplumsal dayanışma. Buna karşılık talandan, toprak rantından göz kamaştırıcı servetler biriktiren aileler; “savaş ağaları”, paradan para kazanan çok zengin tefeciler... Ve son derecede kanlı yerel din savaşları... Biraz dikkatli bakınca bu ortaçağlarla bugünlerde şekillenmekte olan dünya düzensizliği arasında çarpıcı benzerlikler bulmak hiç zor değil.
Bu tabloya, son yıllarda, “demokrasi serbestliğin” (liberty), diğer bir değişle “liberal demokrasi, piyasa ekonomisinin önünde bir engel mi” tartışmalarını, bir güçlü adam yönetimine dayalı “illiberal” rejimlerin yaygınlaşmasını ekleyebiliriz. Robert Kaplan’ın, 1990’ların başında yazdığı, ünlü “Demokrasi yalnızca bir an mıydı?” ve “Yaklaşan Anarşi” denemelerini de anımsar, çok daha yeni “Antropi Çağı” savlarıyla birleştirebiliriz.
Kapitalist sınıfın, emekçilerin ortaçağlardan çıkarken feodalizme karşı mücadele ederken geliştirdikleri bir ilerleme, bireysel özgürlükler (liberalizm), aklın eleştirisi ve demokrasi ise, bir diğer ilerleme de 19. yüzyılda geliştirilen, 20. yüzyılda yerleşen kişi özelinin mahremiyeti ilkesiydi. Feodal toplumda herkesin birbirinin içini dışını bilmesinin olağan kabul edilmesinin aksine, kapitalist toplumda, burjuva uygarlığında, bireylerin özel yaşamlarını saklı tutma hakları vardı.
Paul Mason’un iyimser beklentilerinin aksine sermaye ve kapitalizm yeni teknolojik gelişmelerin etkisiyle kişi özelini de hızla ortadan kaldıran bir mutasyon yaşıyor.
The Guardian’da, Davis Shariatmadari’nin, İngiliz hükümetinin gündemindeki son izleme, casusluk yasasını irdeleyen, “Kişi özeli 20. yüzyılda kalmış bir anormallik gibi durmaya başladı. Ama yine de yasını tutmak gerekir” başlıklı yazısında vurguladığı gibi, sosyal medyada özel yaşantımızın ayrıntıları sergilenirken, devletin güvenlik yapılanmaları da yaşamımızın her anını, her hareketimizi dikkatle izliyor, kayda geçiriyor, bizi bizden daha iyi bilmeye, maniple ve idare etmeye başlıyor.
McLuhan’ın, “küresel köy” dediği yerdeki yaşam da, feodal dönemin köylerinin, herkesin, birbirinin her şeyini bildiği, kaderi bir efendinin (papaz  bey  sultan) insafına kalmış yaşamına benzemeye başlıyor.
Artık demokratik, özgürlüklere saygılı bir kapitalizm umudunu, boş verin. Direnişi konuşalım...
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böyle devam etmez! 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları