Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Koronavirüs, komplo ve paranoya

19 Mart 2020 Perşembe

Trump, konuşmasında “Çin virüsü” kavramını kullandı. Web’in karanlık köşelerinde tartışılan komplo teorileri aniden resmi ağızlardan dillendirilmeye, Financial Times gibi ana akım yayınlarda aktarılmaya başlandı.

Bu kimin virüsü?

Resmi görüş bu virüsün, Wuhan eyaletindeki hayvan eti satılan çarşıda, yarasa eti ile yılan eti arasında bir yerlerden insana sıçradığı biçimindeydi. Bu açıklamanın Batı’da, jeopolitik, ırkçı yargıları yansıtılıyordu: Virüs salgının sorumlusu Çinlilerdir. Çinliler bu “iğrenç” şeyleri yemeseler bunlar olmaz.

İlk komplo teorisi, virüs Kanada’da bir laboratuvarda çalışan Çinli karıkoca tarafından çalınarak Wuhan’daki bir virüs araştırma merkezine getirildi, buradan dışarı sızdı diyordu.. Öyleyse virüs, Kanada ve Çin devletlerinin biyolojik silah araştırmalarının bir ürünüydü. 

Komplo teorilerinin ardından virüsün, Çin’den ve Çin kültüründen kaynaklandığına ilişkin iddialara karşı geçen hafta, Çin “kamu diplomasisi” hızla tepki göstermeye başlamış (Financial Times). Çin, İtalya’ya 31 ton tıbbi malzeme, çok sayıda doktor göndermiş. Çin Dışişleri Sözcüsü Zhao Jian, perşembe günü Twitter’da virüsün ABD ordusu tarafından Çin’e sokulmuş olabileceğini iddia etmiş.

Bu iddiaya göre, krizden esas sorumlu ABD’dir. Çin, iki ay boyunca etkili önlemler almış, deneylerini ABD’li uzmanlarla paylaşmış, buna karşılık, ABD bu zamanı kullanmamış bu deneylerden yararlanmamış, süreci seyretmiş. Bu ilgisizlik, ABD’nin virüsün Çin’de kalmasını beklediğini ima ediyormuş. Financial Times, “Virüsün Çin dışından geldiğine ilişkin güçlü kanıt yok” diyor. Demek ki zayıf da olsa kimi kanıtlar var.

Virüs ve ‘biyopolitik’

Bunlar tartışıladursun, yaşı 70’e yaklaşırken, kapitalist devlet karşısında “paranoyak mesafesini” korumaya kararlı birisi olarak, Twitter’da “boomer romover” (50’lerde doğanları temizliyor) gibi “şakaları” gördükçe, benim kafamda başka bir “teori” şekillenmeye başladı. Wall Street Journal’ın “gençlerin, alınan önlemlere uymaması da büyük sorun” yorumu bu teorimi güçlendirdi.

Neo-liberal akla göre, Batı toplumlarında, yaşlı nüfusun sosyal hizmet gereksinimleri, emekli maaşları, devlet bütçesi üzerinde artık taşınamaz bir yük oluşturuyor. Dahası bunlar zamanında ev aldıkları için bugün ev piyasasında gençleri dışlayan bir sıkışıklık yaşanıyor. 

Yaşlı nüfusun ağırlığı artarken, çalışarak vergi verecek ve sosyal sigorta sistemindeki açığı kapatabilecek genç göçmen getirilmesine, Brexit sırasında da görüldüğü gibi, hükümetlerin görmezden gelemediği güçlü bir ırkçı tepki var. 

Bir çözüm, emeklilik dönemine girmiş, yaşlandıkça bakım masrafları artan nüfusun mali yükünün yeni bir biyopolitik (nüfus yönetimi) rejimi ile azaltılması olabilir. Pazartesi sözünü ettiğim zamanın ruhunun karanlık yüzü de burada şekilleniyor: “Kapitalist gerçekçilik” içinde işleyen “bilimsel” ve “akılcı” bir yaklaşım, yaşı 60’tan büyük olanları özellikle vuran bir virüs salgınını, nüfus yönetimi (biyopolitik) politikaları açısından bir fırsat olarak görebilir. 

Yok canım, o kadar da olmaz demeyin. Neo-liberal hükümetler, “kâr makinesi”nin tüketim alanı dışında kaldığı için “nüfus fazlası” olarak gördükleri kesimlere, örneğin işsizlere, hastalara, yaşlılara, henüz statü kazanmamış sığınmacılara, evsizlere yönelik hizmetleri hiç acımadan kısmıyorlar mıydı?

İngiltere hükümetinin, Covid-19 salgınıyla “mücadele” ederken, birtakım bilim insanlarının, planlama-projeksiyon uzmanlarının önerileriyle hastalığı durdurmaya çalışmak yerine, kısa sürede geniş nüfusa yayılmasına yol açacak uygulamaları benimsemesi, hükümetin önlem almak yerine tavsiyede bulunması insanı düşündürüyor. Muhafazakâr hükümet, okulları ve kamuya açık alanları kapatmıyor, test yapmamaya karar veriyor, öksürüyorsanız ateşiniz varsa eve gidin ve bir hafta bekleyin, çok kötüleşirseniz internetten kamu sağlığı sayfasına başvurun, doktora gitmeyin diyor. Bu yaklaşım, pratikte, devlete mali yük oluşturduğu iddia edilen 60+ yaş grubunun (bu dilimde ölüm oranı yüzde 3.6) yaşamıyla kumar oynuyor.

İnsan, kapitalizmin bir türlü aşılamayan yapısal krizi içinde, küçük çocuklardan gençlerden çok daha büyük oranda yaşlıları vuran Covid-19 için, “eğer olmasaydı icat etmek gerekecekti” diye düşünmeden edemiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böyle devam etmez! 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları