Alaaddin Yavaşca ile Aynalıkavak’ta

29 Aralık 2021 Çarşamba

Bir zamanlar TRT-2 televizyonu için müziğin her dalından sanatçıları kaynaştıran programlar hazırlayıp sunardım. Geçen hafta çok değerli sanatçımız Alaaddin Yavaşca’nın ölümünü öğrendiğimde, onunla Aynalıkavak Kasrı’nda yaptığımız bir söyleşiyi okurlarımla paylaşmak istedim. Program Yavaşca ile başlayıp Mehmet Dirisu’nun “Madrigal Korosu” ile devam ediyordu. Aynı zaman diliminde biri Batı’da, biri Doğu’da var olan müziği konuşacaktık. O mekânda çekim yapabilmek için Saraylar Müdürlüğü’nün bir gerekçesi vardı: Programın içeriğinde Aynalıkavak Kasrı’nın tarihçesinden de söz etmeliydik. Güzel bir rastlantı, Itri ile başlayacak konumuz da mekân gibi 17. yüzyıla aitti.

Buhurîzâde Mustafa Itri (1640-1712), binden fazla eseriyle sonraki Lale Devri’ne de ışık tutmuştu. Aynı yıllar, Batı müziğinde Barok Dönem yaşanıyordu. Aynalıkavak Kasrı 1613’te, III. Selim döneminde yapılmış, pek çok bestekâr ve icracıyı bağrına basmıştı. Alaaddin Bey anlatıyordu: 

“Bu bina Kaptan-ı Derya Halil Paşa tarafından yaptırılmış, sonra yanmış, III. Ahmet zamanında tekrar restore edilmiş. Aynalıkavak denmesinin sebebi: Venedik’le yapılan bir antlaşma sırasında Venedikliler uzun aynalar hediye etmişler, bu uzun aynaları halk ‘aynaları kavak’ olarak tabir etmiş. III. Selim zamanında Hasbahçeyi de çevirerek burayı bir nevi sanat merkezi yapmışlar. Onun ‘Suzi dilârâ makamını’ burada yarattığı söylenir.”

Sonra Itri’ye öncülük etmiş, hocası olmuş diğer sanatçıları anlatmaya koyuldu: “O dönemden zamanımıza besteleri intikal etmemiş Derviş Ömer Efendi, Vehbi Osman Çelebi, yalnız tek bir eseriyle zamanımıza gelmiş olan Koca Osman var. Bunlar Hafız Post’un hocalarıdır. O da Itri’nin hocası olan büyük bestekârdır. Hafız Post da Itri’ye böylece intikal ediyor. Aynı devirden bir de büyük bestekâr padişah var: 28 yıllık ömrüne çok şeyler sığdıran IV. Murat. Zamanımıza kadar birçok saz eseri, birkaç sözlü eseri gelmiş. ‘Muradî’ mahlasını kullanan bir şair, ‘Şah Murat’ olarak bilinen bir bestekârdır.

Bu dönemde şiir-müzik ilişkisi çok yoğun. Edebiyatın müziğe etkisi çok büyük, aynı zamanda Divan edebiyatının vezin kalıpları müziğin teknik yapısında çok etkili olmuş. Hiçbir zaman müzik edebiyattan ayrılmamıştır. Zamanımızda bile öyledir. Hele o devirlerde güzel sanatlara ayrılacak zaman varmış. Harpler filan var ama boş kalan zamanları güzel sanatlar doldururmuş. Mesela 17. yüzyılda hemen aklımıza gelenler: Nef’i büyük bir üstat. Nabi Şeyhülislam, Yahya Efendi, Naili, Neşati ve Yahya Nazım Efendi. Hem şair hem bestekâr. Bir de en büyük dini eser bestekârı olarak tanıdığımız Hatip Zahiri Hasan Efendi’yi saymalıyız. Bu arada Itri’nin pek çok eserinde pek çok ünlü şairin şiiri güfte olarak kullanılmış. Mesela Baki’den de 16. yüzyıldan olduğu gibi, kendi devrinden de kullanmış.

Itri, bizim klasik musikimizin doğuşunu sağlayan büyük bir dehadır. Bir Klasik Öncesi devir vardır, 12.-13. yüzyıllara uzanır. Bir de klasik musikimizin şekillenerek doğduğu bir devir ki, bunun düğüm noktası Itri’dir. Dini ve dindışı bütün formlar Itri’de kaynağını bulmuştur. Mesela dindışı eserlerde kâr formunu esas klasik Türk musikisi anlayışına göre işler. Beste formları, ağır ve yürük semailer, naatlar çok güzel işlenmiştir. Şarkılarından hiçbiri zamanımıza nota olarak intikal etmemiştir. Maalesef bugün bin civarındaki eserinden ancak 40 kadarı elimizde var.”

Aynı programın ikinci yarısını bu dönemin Batı’daki paraleli olan Barok Döneme ayırmıştım. 17. yüzyılda Monteverdi ile başlayıp J.S. Bach ile doruğa ulaşan Barok Dönemin koro yapıtlarını Mehmet Dirisu’nun “İstanbul Madrigal Korosu” seslendirdi. Böylece iki coğrafya arasındaki dünyevi yapıtları örnekledik. 

Yavaşca’nın ölüm haberini aldığımda bu söyleşimizi anımsadım. Onu, tıp doktorluğu, hocalığı, kuruculuğu, engin musiki bilgisi bir yana, unutulmayan besteleriyle andım. Kulağımda nice bestesiyle, “Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok” şarkısı da tınladı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları