Evin İlyasoğlu
Evin İlyasoğlu evini@boun.edu.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Beethoven

30 Mart 2022 Çarşamba

Sanat tarihindeki köşe başı sanatçıların ünlü kalemler tarafından yazılmış bir dolu biyografileri vardır. Büyük ressamlar, edebiyatçılar, müzikçiler için çağlar boyu biyografi yazılmış, her bir dönemde yazılan bu kitaplar da bir sonraki çağa ışık tutmuştur. İyi bir araştırmacı önceki biyografilerden farklı olmak ve onlara yenilik katmak için ya söylem değişikliği yapar ya yeni bir bakış açısı bulur, bir şekilde sanat tarihine yeni bir sayfa açar. Örneğin Beethoven gibi hemen her sınıftan insanın özelliklerini ve hatta yapıtlarını tanıdığı bir besteci için çağlar boyu yazılmış onlarca biyografiye ne eklenebilir? Okura nasıl daha alımlı kılınabilir? Evinizde bir Beethoven kitabı varsa, ikincisini almak için yeni kitapta sizi heyecanlandıran bir yön aramaz mısınız?

Serhan Bali buna iyi bir çözüm bulmuş. Okurla konuşarak, soru-cevap yönteminde düzenlenmiş, üç ciltlik bir Beethoven dizisine başlamış. Okunması ve öğrenmesi kolay bir üslup yaratmış. Özellikle gençler için bu sorular merak uyandıracaktır.

Öte yandan bir gezginin gözüyle de iz sürerek Beethoven’a bakmış: Bestecinin yaşadığı coğrafyayı, Aydınlanma Çağı ilkeleriyle Fransız Devrimi’ne yol açan düşünceleri benimsemesini, devrimci düşünce yapısını ne süre koruduğunu sorgulamış. Viyana’daki yaşamında destek aldığı soylular kimlerdir? Viyana’da ona ilk kucak açan soylu prens Lichnowsky nasıl biridir? Onun desteğiyle hangi şehirleri gezmiştir? Hangi piyano sonatı aynı zamanda bir yaylı çalgılar dörtlüsüdür? Başlığında “Ingharese” diye İtalyancada bulunmayan bir sözcük uydurduğu eseri hangisidir? Özel yaşamı, sivri karakteri, parasal yoksulluğu, sanatsal varsıllığı ve buna benzer ayrıntılarda kalmış anektodlar için sorular sorulmuş, cevaplar ise makaleler şeklinde yazılmış. Bir müzik tarihi öğretmeni için hazır sınav soruları. Kitabın arkasında 1803 yılına dek zamandizinsel bir yapıt listesi ve önerilen kayıt listesi var. Arkadan gelecek iki ciltte bestecinin yaşamı tamamlanacak. Mutlaka okurlar da bu soru-yanıt yöntemiyle kolay algılanan kitabın yeni ciltlerini merakla bekleyecek.

POLONYA’DAN EMİRGÂN KORUSU’NA BİR FİDAN ARMAĞANI

Geçen hafta çok değişik bir törene davetliydik: Emirgân Korusu’nda Polonya’nın 20. ve 21. yüzyıldaki en ünlü besteci ve orkestra şeflerinden Krysztof Penderecki adına bir meşe fidanı dikildi. İstanbul Başkonsolosu Witold Lesniak’ın fikriyle hazırlanan bu tören çok yönlüydü: Bir yandan Penderecki’nin ikinci ölüm yıldönümü olan 29 Mart yaklaşırken onun anılmasına neden oldu; öte yandan Emirgân Korusu gibi tarihi bir beldeye bir fidan eklemekle, ölmeyecek bir anıt bırakıldı. Ülkesinin sanatçısına her zaman önem veren Polonya, bu vesileyle büyük besteciyi tanıtmış oldu. Bir kez daha sanatçının doğa ile benzeşmesini ve çağlar boyu ölmezliğini düşündük. Leh kültüründe meşe ağacının özelliği ise kalıcılığın simgesi olmasıymış.

PENDERECKI ACILARI ANLATMIŞTI


1933’te Alman istilası altındaki Debica’da dünyaya gelen, 2020’de Krakow’da ölen Krysztof Penderecki, çağımızın en önemli bestecilerindendi. İlk gençliğinin en güzel yıllarını savaş altında geçirmiş ve bu izlenimleri müziğine yansıtmıştı. Geleneksel çalgıların sınırlarını zorlamış, insan sesinin varabileceği en tiz noktadan en pes noktaya dek tüm olanaklarını araştırmış, eşliksiz korolarda bir senfoni topluluğunun yoğunluğunu duyurabilmişti. Savaş ortamını simgeleyen sirenler, zincir sesleri gibi somut cisimleri orkestrasına katarak “ses” üstüne uzmanlaşmasıyla yeni ses efektlerini yansıtmak için değişik bir notalama sistemi geliştirmişti.

Hiroşima Kurbanlarına Ağıt ve Aziz Lukas Pasyonu onu büyük üne kavuşturmuştu. Stabat Mater’deki, fısıltıdan ağlama sesine kadar uzanan sessiz ve sesli harfler dantel gibi işlenmişti. Böylesi dinsel bir yapıtın modern yöntemlerle ve o sırada komünist olan bir Doğu Avrupa ülkesinde ünlenmesi alışılmışın dışında bir başarıdır. Utrenya’daki tenorlar ve kadınlar korosu, amplifikatörden duyulan seslerle insan sesinin tüm olanaklarını dener. 1960’tan sonra ses kadar sessizliği de önemser. Canticum Canticorum, Auschwitz Oratoryosu ve Leh Requiemi, acıyla örülmüştür. İster dinsel olsun ister dünyasal, onun yapıtlarındaki ortak payda acıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları