Tadına doyamadığımız iki konser

23 Şubat 2022 Çarşamba

Yıllar önce, 2011’de  Zehra Yıldız Vakfımızın her yıl düzenlediği Zehra’yı anma gecelerinden birinde bariton Kartal Karagedik’i dinlemiştik. Cem Mansur’un yönettiği konserde Rusya’dan mezzosoprano Anna Laploskaya, bas Burak Bilgili, soprano Hale Soner, tenor Murathan Karahan da vardı. Kartal, Dokuz Eylül Üniversitesi Şan Bölümü’nü bitirmiş, öğrenciliği sırasında birçok resital yapmış, operada rol almıştı. İtalya’daki ustalık sınıflarıyla olgunlaşırken orkestra şefliği de çalışmıştı. İ.Ü. Devlet Konservatuvarı’nda Güzin Gürel ile yüksek lisansını tamamlayıp 2008’de Bologna Operası’nın kadrosuna katılmış, birçok lied ve opera yarışmasında o günlere kadar ödüller almıştı. Örneğin: Hans Gabor Belvedere Yarışması- Finalist ve Klagenfurt Özel Ödülü; 6. Leyla Gencer Şan Yarışması’nda ikincilik ödülü, gibi. O günlerden sonra da nice Avrupa sahnesinde ün yapmaya, yeni ödüller kazanmaya başladı. Türkiye’de onu bir daha dinleyemedik.  

Geçen akşam CRR Sanat Yönetmeni, şef Murat Cem Orhan’ın yönetimindeki CRR Orkestrası eşliğindeki konserinde onunla ne kadar övünsek yeridir, diye düşündüm. Acaba dünya sahnelerinde böylesi ünlenen bir sanatçımız için Türkiye’den nasıl bir ödül verebiliriz? Artık “Devlet Sanatçısı” olmanın da eski değeri kalmadı ki. Gustav Mahler’den “Gezgin Bir Gencin Şarkıları”nda ve bis olarak söylediği Wagner lied’inde okestranın solistle tek nefes oluşu kayda değerdi. Sonra da Murat Cem Orhan’ın yönetimindeki topluluktan Mendelssohn’un İskoç Senfonisi’ni dinledik. Orkestra, İskoçya coğrafyasındaki doğanın betimlenmesini çok canlı dinamiklerle yansıttı.

BİFO’DAN YEPYENİ BİR BEETHOVEN YORUMU

Geçen hafta ZORLU’daki konser bittiğinde herkes birbirine soruyordu: “Nasıl bir 5. Senfoni’ydi bu? Beğendin mi? Evet çok beğendim veya olmaz böyle şey, nasıl oynarsın bu kadar Beethoven gibi bir bestecinin eseriyle! Peki, orkestra nasıl kabul etmiş! Evet, onlar da beğenmiş.”

Ben baştan söyleyeyim, o konsere baştan sona bayıldım: Şef Ryan McAdams’ın buluşlarına, BİFO’nun titizlikle onu izlemesine ve solistin ustalığına! Şostakoviç’in 1. Viyolonsel Konçertosu’nun solisti İran asıllı, Avusturyalı Kian Soltani bu yapıtı öyle bir bütünlükle çaldı ki sonuna kadar sadece tek bir nefes vardı. Ses dinamikleri ve renkler, bestecinin derinlerdeki hüznünü yansıtıyordu. 

Orkestra şefi ise yapıtların renklerini ayrıntılarda arıyordu. Çok bilinen bir senfoni bile onunla değişim geçirdi: Beethoven’in 5. Senfonisi artık birçok insanın “Programda 5. Senfoni varmış, gitmiyorum o konsere” diye karşı çıktığı yapıtı yepyeni bir kimlikle karşımıza çıkardı. Pianissimoları kulağın ancak duyacağı kadar hafif bir sesle çaldırıyor, forteleri ise Beethoven’in isyankâr ruhunu simgeliyordu. Konserden çıkarken bir daha 5. Senfoni dinlemek istemem diyenlerin bile, bu yorumu bir daha duymak isterim, dediklerini duydum. Doğal ki hiç beğenmeyenler de eksik değildi. Ne de olsa “klasik” sözcüğü “artık klasikleşmiş, onunla oynayamazsınız” yargısını da birlikte getirir. Unutmamak gerek, Beethoven’in bir ayağı 18. yüzyılın Klasik Çağı’nda, diğer ayağı 19. yüzyılın Romantik Çağı’ndadır.

Bir zamanlar klasik yapıtlara şef veya solistin kendi yorumunu katması günah gibiymiş. Sonra Romantizm, daha uzun cümleleriyle, daha derinlerdeki anlatımıyla yorumculara geniş nefes almanın, “rubato”nun kapılarını açmış. Her insanın kendi nefesi vardır, kendi yorumu da o nefeste kaldıkça ona özeldir. 5. Senfoni de Beethoven’in Romantik Çağ’a başlarken ortaya çıkardığı bir yapıttır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları