Gülengül Altınsay

Beşiktaş’a yakışan

01 Kasım 2018 Perşembe

Beşiktaş taraftarı Rize’ye karşı alınan 4-1’lik skor nedeniyle mutlu. Şenol Güneş’in maçın sonunda üçlü çektirmesinden de belli bu. Rakip kim olursa olsun şu sıkıntılı dönemde alınan galibiyet tabii ki rahatlatıcı. Hele en son Genk’e karşı oynanan silik futbol ve 4-2’lik mağlubiyetin hemen ardından.
Ne var ki Beşiktaş’ın sorunları öyle bir maçta hele de Rize gibi 9 kişi kalmış bir takıma karşı alınan bir galibiyetle çözülecek gibi değil. (Bu arada 10. dakikada Orhan Ovacıklı’nın istemeden Gökhan Töre’ye yaptığı kırmızı kartlık hareketin ardından özür dilemesi ve gerçekten üzülmesi de sahalarda görmediğimiz güzel hareketlerden. Tebrikler.)

İyi futbol nerede?
Beşiktaş’ta 9 kişi kalmış bir rakibe karşı averajı düzeltmek için (!) yapılan hamleler garip. Rize’yle ikili averajı düzeltip kümede mi kalacak Beşiktaş! Eğer iyi futbol oynayarak gol sayısını artırmak istiyorsan da orta alandan Oğuzhan gibi bir oyuncuyu çıkarıp savunmacı almak nedir? Bu ne yazık ki artık rakip kim olursa olsun alışkanlık haline geldi. Skoru korumak için orta alandan adam eksiltip -ki o genellikle Oğuzhan oluyor- savunmacı almak. Oysa ki topu ayağında tutamayan, üç metreden arkadaşını göremeyen oyuncularla bırakın atağa kalkmayı rakibin oyununu da engelleyemezsiniz.
Temkinli oynamak başka, rakibi karşılar durumda olmak başka. Temkinli oynamak için de oyunu ileriye itecek, kalenden uzaklaştıracak teknik oyunculara ihtiyaç var. Başka bir Oğuzhan bulana kadar onu kullanmak zorundasınız. Bakın Lucescu da anladı bunu ve şimdi Oğuzhan’dan vazgeçmiyor.

Herkes topa bakar
Tam yeri gelmişken belirteyim; Maç izleyenlerin tamamına yakını topa bakar, gollerde de hep asistlere bakar. Quaresma’nın asistlerine mesela. Topun oraya nasıl geldiğine, topun neden kendi kalesi önünde değil de rakip kale önünde oynandığına ve en önemlisi topsuz alanlara pek bakmaz.
Ve tabii bir de sezon sonundaki sonuçlara bakar herkes. Anlaşılan geçtiğimiz sezondan da hiç ders çıkarılmamış. Yani Oğuzhan’ın verimli oynama koşullarının kaldırıldığı, Atiba’nın uzun süreli sakatlığının olduğu, futbolun seviyesinin düştüğüve sonuçta 4. bitirilen sezondan. Üstelik Talisca gibi bitirici bir oyuncuya ve yarım sezon oynayan Cenk gibi santrfora rağmen.

Seviye düşüyor
Her şeyi bilen, her şeye karışan kulüp yöneticilerinin işleri yapboz tahtasına çevirdiği futbol ortamımızda Şenol Güneş transferlere karışmadığını baştan beyan ederek o sorumluluğu üstünden atmıştı. Yani Şenol Hoca bir anlamda futbolcu transferlerine ilişkin gelecek eleştirilerden kendini muaf tuttu. Ve geçtiğimiz sezonun yarısına kadar da sürekli değişen kadroya rağmen çok iyi iş çıkardı.
Ne var ki geldiğimiz noktada hocanın da kafasının fena karıştığı görülüyor. Bunu kendi yarattığı futbol anlayışını, bizzat kendisinin yıkmasından anlıyoruz. Atakları geriden başlatan yaratıcı orta alandan, tempolu akışkan futboldan vazgeçmesinden, sıradan bir Anadolu takımı hocası gibi skoru korumaya ya da rezil olmamaya yönelik önlemler almasından çıkarıyoruz bunu.
Şimdi Şenol Güneş’in önünde kendini aklayacağı iki maç var; Başakşehir ve Genk maçları. Skor değil anlayış önemli burada. İşte korkak oynadın da ne oldu? Fenerbahçe’yi belki de tarihinin en kötü olduğu dönemde yenemedin. Demek ki 6 savunmacıyla oynamakla, orta alana karşılayıcı oyuncu doldurmakla olmuyor bu işler. Bir kere rast gelir belki ama sürekli olmaz. Futbolu futbola hakkını vererek oynamaktan başka yol yok. Şenol Güneş’e de Beşiktaş’a da bu yakışır zaten. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları