Bir Şair Öldü Diyeler...

31 Ekim 2011 Pazartesi
\n

İman mevsimini çok geçtim / Küfür mevsiminin yarısındayım / Yaşım elliye yakın / Ama çözdüm Türkçe mealini hayatın / Kendimce uzun yaşadım / Sizlerce kısa... Bu dizelerin sahibi, renkli kişilik Mevlüt Gülveren 15 Mayıs 2011de yaşamını yitirdi. Beyoğlunda 90lı yılların başında açtığı Dersaadet isimli kafe-barda sinema ve edebiyat dünyasının birçok önemli ismini ağırladı. Şair, gazeteci, yazar, figüran ve bulmacacı olan Gülveren, 25 Mart 1958 yılında Kayseride dünyaya geldi. Edebiyat ve sinema dünyasıyla ilgili hazırladığı kare bulmacaları birçok dergi ve gazetede yayımlanan Gülveren, memleketi Kayseride tedavi görmekteydi. 16 Mayıs 2011de, doğduğu şehir olan Kayserinin Talas ilçesinde toprağa verilen Gülverenin Yağmur ve Yılmaz adında iki çocuğu var.

\n

Antrakt Sinema dergisinden aldım yukarıdaki haberi. Geç aldım, hayli geç. 5 ay kadar. O haberi almak istemediğim için kimseye de sormadım, kimseden de bir ses çıkmayınca kendime inandım: Kötü haber olsaydı şimdiye duyardım sandım, bir de o kadar gazeteci, yazar, çizer arkadaşı var, eh yarısı da benim arkadaşım, birinden biri söyler, yazar dedim, inandım.

\n

Yalanlar iyi ki var! Yalanlar olmasa yaz olur muydu? En çok da kendimize söylediğimiz yalanlar. Onları söylemesek, kendimizi inandırmasak yazı yaşayabilir miyiz, denizlere dalabilir miyiz, sulardan çıkıp kendimize gelebilir miyiz? Bir ameliyata girmeden, bir de sonra aradım. Sesi daha buradaydı. Yazbaşı vedalaşmışız meğer. Haberini güzün aldım.

\n

Mevlüt Gülveren: ODTÜden arkadaşımdı. Yurtta aynı odada kaldık bir süre. 1980 darbesinden önce. Yılmaz Güney ve Nihat Behramın hem sinemadan hem siyasetten arkadaşıydı. Bir filmin senaryosu için Yılmaz Güneye gidecekti, beni de götürmek istedi. Ben ne anlardım ki senaryodan? O zamanlar şimdiki gibi bol sinema, film, DVD, senaryo kitapları, senaryo yazma kursları da yoktu ki. Hem de doğrusu bir efsaneyle, Yılmaz Güney gibi Çirkin Krallığından beri çok sevdiğim bir büyük ustayla karşılaşmak, köşeyi dönerken çarpışmak gibi bir şeydi. Pek mi hafif oldu? Yani olmayacak şeydi. Olmadı da.

\n

Ben sosyoloji okuyordum, o matematik. Bizim sınıftan sessiz sedasız, kendi halinde, siyasetle de ilgisi pek olmayan bir kıza âşık oldu. Mevlüt tam bir deli oğlan, kızsa hanım hanımcık. Olmayacağı baştan belliydi. Olmadı.

\n

80 darbesinin ardından ODTÜ de darmadağın edildiği için, Mevlüt okula uzun süre uğrayamadı, kampusa gelemedi, dışarda görüşürdük. O koşullarda bile, âşık olduğu kızı soruyordu bana. Komik adamdı. Eskişehire gelmişti, babamla tanışmıştı, birbirlerini çok sevdikleri kalmış aklımda, ikisi de insanların yüzünü de, içini de, gönlünü de güldürmeyi severdi.

\n

Mevlüt şairdi, ilk şiirleri Eray Canberk ve Afşar Timuçinin yayımladığıFelsefe Dergisinde 1979da çıktı. ‘Rasgele Yazılan Bir İki Söz başlığını taşıyan uzun şiirinden bir bölüm: Dinle sevgilim/ya şu uğultu diyeceksin,/demirden taburu/ uygun adım gidemeyen proletaryanın/incinmiş sesidir bu./Bu bir patlayış habercisidir,/bu bir işlenmemiş cevherdir/bu bir fitili ateşlenmemiş dinamittir/işte biz de/ateşçisiyiz be sevgilim/patlayış habercisiyiz. Bulamadım, daha güzel şiirleri de vardı.

\n

ODTÜ bitti, İstanbula geldim, 10 yıl sonra, 90larda, bir pazar sabahı, Sıraselvilerde sanki Goran Bregoviç müziğiyle, Emir Kusturica filminden bir sahneyle karşılaştım. Hızla giden eski bir Amerikan arabasının içinden camı açmış bağırıyordu Mevlüt bana. Beyoğlundaki Dersaadet Bar-Kafeyi, kuzeni Halil İbrahim Özcanla o günlerde açtılar. Eşber Yağmurdereliden Ahmet Hakana, Ahmet Kayadan Zeki Demirkubuza herkesin yeriydi orası. Hüseyin Alemdar, Arıburnu ödül törenlerinden bazılarını orada yapardı, Arzu Okaylı törenler kalmış aklımda. Ahmet Erhan da Hacerle orada evlenmişti, düğünlerini orada kutlamıştık. Sahnesi vardı. Orada çok türkü söyledim kaç gece. Gençliği kaç geçe. Yine söylerdim ama, artık saadet kapısı kapandı, yaz geçti, Mevlüt gitti. Benim de içimde şarkı bitti’.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları