Hikmet Altınkaynak

Okumak Mutluluktur

02 Aralık 2013 Pazartesi

Türban bitti, sıra öğrenci evlerinde. Öğrenci evleri denetlenecekmiş. Hangi hakla? Denetlenirken kitaplara da bakılacak, istenmeyenler toplanacak, belki de okumak yasaklanacak! Yetmedi dershaneler kapatılacak. Öyle mi?..
Emre Kongar “Herkesten bir şey öğrendim” diyor ya, gerçekten öyle, seçimin demokrasi için yeterli olmadığını da bu iktidardan öğrendik.
Emre Kongar, Hıfzı Topuz, kültür dünyasının büyük ustalarından, insan onlardan pek çok şey öğreniyor. Kongar’ın da Topuz’un da yazdıkları sanki şiir gibi. Freud’un “daha çoğunu öğrenmek istiyorsanız şairleri okuyun” demesi, İlhan Selçuk’un “Türkiye’yi şairler yarattı... Edebiyatçılarımızın varoluşumuzdaki katkıları çok büyüktür...” demesi boşuna değil… Son grup toplantılarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun şiirler okuması, özellikle Ahmed Arif’ten dizeler aktarması, boşuna değil…
Öner Ciravoğlu’nun Hıfzı Topuz’la yaptığı söyleşi kitabı “Ardından Yıllar Geçti” de okumayı bitirdiğim yeni kitaplardan biri. Başlamamla bitirmem bir oldu. Çünkü sorular - yanıtlar sanki gizemli bir roman gibi beni sürükledi, alıp götürdü. İyi ki şimdi okumuşum. Neden Kongo Demokratik Cumhuriyeti “Lubumbashi Üniversitesi” Topuz’a “Fahri Doktora” unvanı verdi, daha iyi kavradım. Kitabın bölümlenmiş, bir dizin eklenmiş olması, Hıfzı Topuz’un içtenlikli yanıtları; bu yanıtların bilinmeyen birçok gerçeği açıklayıcı olmasının yanında anlatımın duru, açık, yalın, akıcı olması, okumaya ara verdirmedi. Bir solukta okudum.
Kitabı okutan yalnızca elbette bunlar da değildi. Hıfzı Topuz’u tanımak… Türkiye’nin içinden geçtiği tarihsel dönemlerde Hıfzı Topuz’un ve onun gibi düşünenlerin neler yaptığını öğrenmek… Öğrendikçe, tanıdıkça zenginleşmek, güçlenmek, özgürleşmek… Hıfzı Topuz’un onca bilgiyi, onca kişiyi, onca ülkeyi, onca olayı anlatması, hele de bunları dün olmuş gibi anlatması, insanı hayran bırakıyor. Onca çalışmayı nasıl yapıyor derseniz, bunun da yanıtını kendi veriyor: “Hiç ayrım yapmadan bütün insanları sevdim” (s.122) diyor. Hıfzı Topuz’a yetişmek zor. En yeni kitabı masamda Namık Kemal’in romanı “Vatanı Sattık Bir Pula” kitabı… Aynı hayranlığı Emre Kongar’la Feridun Andaç’ın yaptığı söyleşi kitabının yeni basımı “Herkesten Bir Şey Öğrendim” nedeniyle Emre Kongar için de söylemek isterim.
Şiir gibi okuduğum bir kitap da “Leylim Leylim.” Ahmed Arif’ten Leylâ Erbil’e Mektuplar altbaşlığını taşıyor ve 1954- 1959 ve biri de 1977’de olmak üzere Ahmed Arif’in Leylâ Erbil’e yazdığı karşılık görmeyen aşkını yansıtıyor. Aşk olarak değil de dostluk, kardeşlik, arkadaşlık olarak yıllarca süren gençlik mektupları, aradan 60 yıl geçtikten sonra Leylâ Erbil’i editörü Rûken Kızıler’in ikna etmesi ve Ahmed Arif’in oğlu Filinta Önal’ın onayıyla yayımlanıyor. Leylâ Erbil’in yazdıklarıysa kayıp, ortada yok. Rûken Kızıler’in çabası ve sunuş yazısıyla gündem yaratan Leylim Leylim’in kahramanları Ahmed Arif 1991’de, Leylâ Erbil de bu yıl temmuz ayında yaşamını yitirdi.
Ahmed Arif, “gürül gürül akan bir dünyayı” şiire dökmüştür ki, bu hayatın ta kendisidir. Çünkü o, öfkesini olduğu kadar, sevgisini, aşkını, umutlarını, düşlerini yansıtıyor ki, insanı canlı tutan duygu budur. Bütün insanları sevdiren duygu da… Ahmed Arif, Anadolu insanının özlemlerini, acı ve öfkelerini dile getirdi. “Yerel bir hümanizmle yüklü şiirleri” onu evrensele açılmaktan da alıkoyamadı. Leylâ Erbil’e yazdığı mektuplarsa, şiirleri gibi bu gökkubbe altında hep yankılanacak. Bunları edebiyat dünyası olduğu kadar genç âşıklar da okuyacak… Okuyacak, mutlu olacak… Bunlar öğrenci evlerinde de okunacak, dershanelerde de, meydanlarda da… Kim tutar “ ”, kim tutar okuyan, düşünen, üreten gençleri…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları