Her mesleğin bir zorluğu vardır. Zor olmayan bir meslek yoktur. Hakemlik de bunlardan bir tanesi. Hiç kimseyi mutlu edemezler. Yedikleri küfürlerin haddi hesabı yoktur. Sezon öncesi topluca seminerlere katılırlar. Defalarca “Şurada şunu, burada bunu yapın. Kimsenin gözünün yaşına bakmayın” denir. Ancak bu sözler hep lafta kalır, gerçekleşmez. Çünkü hakemlerimize defalarca uyarılar yapılmış olsa da korkaktırlar. Çalması gereken düdükleri çalamazlar. Futbolcu, yönetici, başkan ve taraftar baskısından çekinirler. Bu yıllardır böyle gelmiş, böyle devam ediyor. Öyle bir futbol düzeni var ki; her sezon milyon Avro’lar kazanan oyuncular ve teknik adamların yanında hakemlerin aldığı paralar komik seviyede... Futbolcusu, teknik direktörü ve yöneticisi yapamadığı işlerin faturasını hakemlerin üzerine yıkarak kendini kurtarma çabasında... Ama bir gerçek var; çalınan ya da çalınmayan düdüklerden en çok Anadolu kulüpleri nasiplerini alıyor. Çok gerilere gitmeye gerek yok. Son maçlardan örnek vermek istiyorum. Fenerbahçe - Torku Konyaspor karşılaşması. Caner penaltıya sebebiyet veriyor, karşılığı sarı kart; doğru. Peki sonrası.. Caner’in sahada hakeme yapmadığı kalmıyor. Mete Kalkavan görüyor ama görmüyor. Bekir’in pozisyonu tartışmasız kırmızı kart; hiç sözüm yok. Caner yine hakemin etrafında. Volkan kalesinden koşup geliyor. Öyle bir geliş ki sanki Kalkavan’ı dövmeye koşuyor. Hakem sus pus. Ezilir büzülür halde... Volkan “At beni.. At beni..” diye bağırınca mecbur kalıyor sarı kartını çıkarıyor. Caner bir kez daha yanı başında, eli kolu havada. Nasıl bir profesyonellik. Takımı kalmış sahada 10 kişi, hakem atsa atar. Ama Bekir’i atmış, bir ikincisi mümkün mü? Saracoğlu, Aziz Yıldırım korkusu. Balıkesir - Beşiktaş maçı.. Ersan’ın hareketi tartışmasız kırmızı kart. Deniz Çoban ne yapıyor; pozisyonu sarı ile geçiştiriyor. Adama gülerler. “Kırmızı” demeyen yok. Ama Çoban sarı çıkartıyor. Yayıncı kuruluşun pozisyonla ilgili görüntüleri Beşiktaş Teknik Direktörü Bilic’e birkaç kez izletiliyor. Bilic’in kararı çok net: Kırmızı.. Hakem Deniz Çoban için yine böyle kötü yönettiği bir maç sonrasında “Senden olsa olsa Çoban olur” diye yazmıştım. Sanırım o gün kullandığım ifademin aynısını bugün de kullanmakta hiçbir sakınca görmüyorum. Madem bu işi yapıyorsunuz korkmayın, cesaretli olun. Hak yemeyin. Birilerine hoş görünmek için hatalı düdükler çalmayın. Çalarsanız emeğe ihanet etmiş olursunuz. Maçları tuttuğunuz takıma göre yönetmeyin, bu hiç yakışık almaz. Mesleğinizi sevdiğinizi biliyorum. Büyük çoğunluğunuz evinize buradan ekmek götürüyorsunuz. Sahaya çıktığınızda kulağınızı tıkayın. Düzgün maç yönetirseniz kimsenin söz söyleme hakkı olmaz. Sizleri baş tacı ederiz. Ha, çok kötü yönetim gösterdiniz, maçın kaderiyle oynadınız, o zaman eleştiri okları bir anda üzerinize döner. Lütfen dikkat edin.