Işık Kansu
Işık Kansu kansu@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Elbet Bir Gün

11 Şubat 2012 Cumartesi
\n\n\n

Bir toplumun birliğini sağlayan en önemli unsur, ortak değerlerdir. Birlikte yaşama arzusudur, geçmişte yaşanmış deneyimler ve dayanışmalardır, geleceğe dönük umutlardır.

\n

O değerleri toplumun elinden alır, yozlaştırır, küçümser, aşağılarsınız; çürüme, çözülme, ayrışma, kavga, hatta birbirine girme kaçınılmaz olur.

\n

Bugüne bir bakın: Atatürk, çatık kaşlı bir diktatör, Türk halkına aşıladıkları da dayatma oldu. Tüm dünyada uygarlaşmanın en önemli araçlarından biri olduğu konusunda kabul görmüş köy enstitüleri ise öğretmen, eğitmen, öğrenci formatlanan zulümhane olarak nitelendiriliyor artık.

\n

Kendileri gibi düşünmeyen herkesi düşman görmeye, ülke kurtarıcısını deccal diye adlandırmaya koşullandırılmış bir nesil, Türkiyeyi giderek karanlığa sürüklüyor.

\n

Geçenlerde CHPli Oğuz Oyan, bundan sonra varılacak noktayı Meclis kürsüsünden şöyle açıkladı:

\n

Türkiyeyi melez demokrasiye perçinlemişlerdir. Ama bu yetmiyor, şimdiki hedef, Allahın izni ve hayırlısıyla, tam otoriter rejime doğru gidiştir, yani bunun adı sivil teokratik faşizmdir.

\n

Ziya Paşalardan, Namık Kemallerden bu yana adım adım uygarlaşma ve özgürleşme merdivenlerini tırmanmış, aydınlanma sıçraması yaşamış bir halk; boğazını sıkan gerici ve yıkıcı çılgınlığa elbet bir gün dur diyecektir!

\n\n\n

Sözleşmelere uymayan nesil

\n

\n\n\n

Recep Tayyip Erdoğanın Dindar bir nesil yetiştireceğizsözü, bırakın anayasayı, uluslararası sözleşmelere de ters düşüyor.

\n

Emekli büyükelçi Onur Öymen, Türkiyenin 23 Eylül 2003te, yani AKP iktidarı döneminde onayladığı Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 18. maddesini anımsattı bize. Madde, devletin ebeveynlerin çocuklarına kendi anlayışlarına göre din ve ahlak eğitimi verme özgürlüğüne saygı göstermesi gerektiğini öngörüyor. Onur Öymen, aynı konuyu düzenleyen diğer metinleri de özetledi:

\n

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konuya ilişkin kararında da devletlerin din ve vicdan özgürlüğünü koruma görevi vurgulanıyor, ancak devletin hiçbir koşulda insanların kendi seçtikleri din, vicdan ve düşünce özgürlüğüne müdahale edemeyeceği belirtiliyor.

\n

Türkiyenin de üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde 2007 yılında hazırlanan ve TOLEDO belgesi denilen metinde de din eğitimi alanında uyulması gereken kurallar ayrıntılı olarak yer alıyor. Bu belgede de aynı anlayış tekrarlanıyor.

\n

Onur Öymen özetle diyor ki:

\n

Din ve vicdan özgürlüğü konusunda devletin görevi, bu özgürlükleri tam olarak sağlamak, fakat din eğitimi konusunda anne-babaların tercihlerine müdahale etmemektir.

\n

\n\n\n

Son operasyonun perde arkası

\n\n\n

MİT Müsteşarı Hakan Fidanın savcılıkta ifadeye çağrılmasının perde arkası nedir?

\n

Başkentte üzerinde en çok durulan olasılık: AKP iktidarının Kürt politikasından ve de KCK tutuklamalarından rahatsızlık duyan dış güçlerin operasyonu. Ancak PKK ve KCK rahatsızlığı bir bahane, bir zemin. İç istihbarattaki kadrosal dönüşümden rahatsız olanlar ile Türkiyeyi yönlendirmeye çalışan dış istihbarat unsurlarının zemini...

\n

Hedef; Hakan Fidanı PKK ile görüşmeye gönderen Recep Tayyip Erdoğan. Her ne kadar Erdoğan içeride kendisine parmak sallanmasından hoşlanmıyorsa da, cemaat üzerinden yürütüldüğü düşünülen dış operasyonla parmak doğrudan onu gösteriyor.

\n

Erdoğanın bu durumu algılayıp algılamadığı, KCK davasında bundan sonra izlenecek adımlarla belli olur.

\n

Sonuç: Türkiye, AKP sayesinde, kendi iradesiyle yönetilemez konuma doğru hızla sürükleniyor.

\n\n\n

İstek üzerine

\n\n\n

CHP Milletvekili Binnaz Toprakın Adalet ve Demokrasi Haftasında, programda adı olmamasına karşın korsan konuşma yaptığını yazmıştık.

\n

Binnaz Toprak aradı. CHP Milletvekili Rıza Türmenin ısrarı, çağrısı ve isteği üzerine konuştuğunu söyledi.

\n\n\n

Köy

\n

enstitülülerin yanıtı

\n

\n

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneğinin, Recep Tayyip Erdoğana yanıtıdır:

\n

Köy enstitüleri; Avrupada faşizmin egemen olduğu bir dönemde yoksul halk çocuklarının cinsiyet ayrımına tabi tutulmadan zembil sepetleriyle, sırt heybeleriyle, yayan yapıldak, at sırtında, trenlere, kamyon karoserlerine binerek, uygarlığa, kültüre, sanata, demokratik eğitime, özgür insan olma, birey olma yürüyüşüne katıldıkları onurlu yolculuğun adıdır. Köy enstitüleri, öğrencileri hayatın gerçek sorunlarını çözme becerisi kazandırarak eğitim süreçlerini hiç olmadığı kadar işlevsel hale getiren bir imece kurumu, bir uygarlık tasarımıdır. Diğer bir deyişle de Köy enstitüleri; yüzde 80i köylerde yaşayan ve okuma-yazma bilmeyen geniş bir kırsal nüfusun olduğu dönemde köyün okulla, öğretmenle, sanatla, kültürle, bilgiyle tanışmasının penceresini açan eğitim kurumlarıydı. Köy enstitülüler; çalışkanlıkları, yurtseverlikleri, demokratik öğretmen hareketine, öğretmenlik meslek onuruna kattıkları değer ile eğitim kahramanı olarak köylerde, Anadoluda ışık saçmışlardır.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları