Jale Özgentürk

Yaptırım tartışması

04 Aralık 2020 Cuma

AB’nin 10-11 Aralık’ta toplanacak liderler zirvesinde Türkiye’ye bakış olumsuz

Türkiye ile ilişkileri gerilen AB ülkelerinde tartışma “sert yaptırım isteyenler” ve “yumuşak yaptırım isteyenler” arasında. Yaptırım ihtimalinin sektörel olması bekleniyor.

Türkiye’de piyasalar bir türlü istikrara kavuşamıyor. Ne hukuk ve ekonomik reform sözleri ne de yüksek büyüme rakamları... 

Bu istikrarsızlığın en önemli nedenlerinden biri Avrupa Birliği (AB) ve ABD ile giderek artan belirsizlik. Özellikle AB içinde Türkiye ile ilgili olumsuz hava giderek artıyor. 

Bozulan havanın ne getireceği ise yakında ortaya çıkacak. 10-11 Aralık’ta AB liderler zirvesi var. İhracatının yüzde 45’ini AB’ye yapan Türk iş dünyası için ilişkilerin seyri son derece önemli. Dün yapılan TÜSİAD toplantısında da bu konuya özellikle değinildi. 

Başkan Simone Kaslowski’nin, “İleriye yönelik olarak ilişkilerin farklı bir raya oturtulması gerekiyor. Dış politikanın bir yandan güvenlik sağlarken diğer yandan da refahı artırması gerekir” vurgusu önemliydi. 

Toplantıda yaptırım gelecek mi? Merakla beklenen bu konuyu CHP’nin yıllardır Brüksel koridorlarında temsilciliğini yapan Kader Sevinç’e sordum. Öncelikle Türkiye’ye yönelik sıkıntılı bir süreç yaşandığını söylüyor. Bir zamanlar Türkiye’nin müzakerelere başlamaya kendi dillerinde pankartlarla “evet” diyen Avrupa Parlamentosu’nda şimdi neredeyse hiç dostu kalmadığını anlatan Sevinç’in yorumları şöyle:

- AB’nin, Türkiye’ye önerdiği “pozitif gündem” bile işe yaramadı. Türkiye’den olumlu bir adım atılmadı. AB’ye son derece ılımlı mesajlar verildi ve özel elçi bile gönderildi fakat artık Brüksel, inanmıyor. 

- Bu nedenle gönderilen özel elçi Brüksel’de düşük bir düzeyde karşılandı. Maalesef iktidarın bu tutarsız politikalarının bedelini Türkiye çıkar kaybı olarak ödüyor. Bu politikalar yüzünden Türkiye kendisini AB üyeliğine namzet, katılımcı bir ülke olmak yerine, dışarıda kalan, üçüncü bir ülke, dış ilişkilerin konusu bir ülke durumuna soktu.

Sert yaptırım olmaz

- Şu tabloyu net olarak görmeliyiz, artık Türkiye dosyası üzerinde ülkeler ya da siyasi gruplar arasında “yaptırım isteyenler” ya da “yaptırım istemeyenler” kavgası bitti. 

- Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Avusturya’nın başı çektiği sert yaptırım isteyenler ve Almanya, İspanya ve İtalya’dan oluşan yumuşak yaptırım isteyenler olarak bir ayrım ortaya çıktı.

“Bir yaptırım kararı çıkacağını ama bunun sert ve kapsamlı yaptırımlar yerine sektörel ve hedeflenmiş yaptırımlar olacağı kanısındayım. Gümrük Birliği’ni askıya almak AB’nin çıkarına değil, Türk ekonomisini topyekûn hedefe almak, AB ekonomileri için de bir çıkar kaybı demek.

Aslında AB de sıkıntılı günlerden geçiyor. Kendi içinde de demokrasi kavgası yaşanan AB ile geleceği yaşayarak göreceğiz!

Derin yoksulluğa acil çare: Aile sigortası

Geçen haftaki “Yakın Plan” köşesinde Derin Yoksulluk Ağı’nın yaptığı araştırmaya yer vermiştim. Türkiye’nin en zengin kenti İstanbul’da “insanlığı sorgulatacak” bir yoksulluğun fotoğrafı ortaya çıkmıştı.

Derin Yoksulluk Ağı’nın kurucusu olan ve yaklaşık 30 yıldır İstanbul’un en alttakilerini hiç yalnız bırakmayan Hacer Foggo’nun gündeme getirdiği gündelikçi ve günlük çalışan “ötekilerin” durumu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da harekete geçirdi.

İBB ile CHP İstanbul yöneticileri ve Gürsel Tekin, Foggo’yla birlikte bu mahallelere gitti. Gürsel Tekin’e izlenimlerini sordum. “İstanbul’un çeperlerinde 50-60 mahalle var. Kendi kaderlerine terk edilmişler. Büyük sefalet içindeki bu mahallelerde insanlığından utanıyorsun” diyor.

Tekin, bu konuda parti olarak politikalar oluşturduklarını da söylüyor. “Ancak taşıma su ile değirmen dönmez. İstanbul’da 100 milyar dolarlık rant yaratıldı. İstanbul ötekiler ve zenginler şehri oldu. Bu ranttan aldıkları her ürünle vergi veren bu insanların pay almaları gerekir. Acilen aile sigortası ya da adına ne denecekse bir gelir sistemi başlatılmalıdır” yorumunu yapıyor.

Pandemi döneminde daha da derinleşen bu yoksullukla savaşmak ve dayanışmak için herkesin sesini yükseltmesi gerek. Tüm siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, medya bu işin takipçisi olmalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bölüşüm krizi 25 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları