Her ne kadar iktidar sürekli olarak başta Başbakan ve Adalet Bakanı olmak üzere, Türkiye’de hapiste gazeteci yok, onlar terörist, bazıları tecavüzcü gibi şeyler söyleseler de kimse buna artık inanmıyor.

Birileri inansa da dünya inanmıyor.

Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tahliyeleri bu baskılar nedeniyle mi oldu? Olabilir.

Gazeteciler birtakım iddialar ortaya atabilirler. Yazılarında, kitaplarında kendi araştırmalarına, duyumlarına dayalı teoriler öne sürebilirler.

Bunlar polis teşkilatı hakkında olabilir, MİT hakkında da olabilir, Başbakan ve ailesi hakkında da olabilir, Gülen cemaati hakkında da olabilir, mafya örgütleri veya terör örgütleri hakkında da olabilir.

Bazen bir tek kişi hakkında da olabilir.

***

Elbette kimsenin, birilerini durduk yerde yalnızca duyumlara dayanarak suçlama, komplo teorisi üretme, hakaret etme, hedef gösterme hakkı yok.

Ama zaten bütün bu saydıklarım için bir sürü yasa maddesi var. Hele ki güçlü birine karşı bu dediklerimden birini yaparsa gazeteci doğruca kendisini mahkemede buluyor. Tazminat davaları açılıyor. Kimi zaman yıllarca bir sürü davaya gidip gelmek zorunda kalıyor.

Ama bu gazetecilere yapılan şey bu değil.

Soner Yalçın için de Tuncay Özkan için de Mustafa Balbay için de durum bundan çok farklı... Ahmet Şık ve Nedim Şener için de...

Bu durumdaki gazeteciler bir terör örgütüyle bağlantılı ve organize bir suç işlemek için bir araya gelmiş gibi gösteriliyorlar.

***

Asıl ilginç olan şey, bu gazetecilerin çoğunun büyük medyanın çok okunan yazarları olmamaları... Hatta çoğunun kendi kurduğu kanallar, internet siteleri ile muhalefet yapması...

Kitapları deseniz en fazla satan kitap kaç satıyor belli...

Üstelik ülkenin belli bir bölümü tarafından muhalif görüldükleri için zaten okunmuyorlar.

Peki o zaman bütün dünyayı bile karşısına alacak kadar gözlerini karartan, öfke uyandıran ya da ürküten ne?

İnternet çağında, herkesin aklına geleni, ağzına geleni yazıp çizdiği bir dönemde bir kitapta ne yazılmış olabilir ki alelacele kopyaları basılmadan toplatılsın, yasaklansın?

Bu kitapları okuyanların bu konuda az çok bir fikri vardır.

Ama eminim Nedim Şener ve Ahmet Şık bize bu konuda daha fazla ayrıntı verecektir.

Çünkü bütün bu davaların asıl düğüm noktası burası...