Seçmen iradesini yok sayan yok sayılır

Seçmen iradesini yok sayan yok sayılır

21.04.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

İktidara karşı kitlesel protestolar yayılıyor. Ülkenin dört bir yanında emeklisi, işçisi, öğretmeni, öğrencisi, çiftçisi pek çok kesim izlenen yanlış politikalar sonucu kendilerine ödetilen ağır faturaya karşı tepkisini dile getiriyor. Kadınlar şiddete, ayrımcılığa, nasıl doğuracağına bile karışma arayışındaki siyasi akla karşı ayakta. Eğitimde gerici politikalarla birlikte sürgün adımlarına karşı öğretmenler meydanlarda, öğrenciler Atatürk Cumhuriyeti kazanımlarını vurgulayarak öğretmenlerine destek için alanlarda. Derinleşen yoksulluğa karşı yurttaş isyanlarda. Bereketli tarım arazilerinin betona gömülmesine, yandaşa cep doldurtmasına, sulak alanların yok edilmesine, doğayı katleden vahşi madenciliğe, çevre kıyımına karşı toplumsal sorgulama, biz kime ne için oy verdik sorusu artmakta... Özetle yurttaş hakkı olan hesap verilebilirliğin, iktidar cephesi ise tepkileri, eleştirileri baskıyla susturma peşinde.

Tüm bu geniş yelpazeli kriz tablosunda CHP’nin hafta sonu düzenlediği Yozgat mitingi önemli bir viraja gelindiğini gösterdi. İktidara yakın kesimler tarafından da “Artık yeter” kartının çıkarıldığını, “Muhalefet ne diyor, çözümü ne?” merakının yükseldiğini ortaya koydu.

ÇİFTE STANDART POLİTİKALAR

Seçilmiş İBB Başkanı İmamoğlu ve yakın ekibine yönelik operasyonların, tutuklamaların ardından CHP’nin mücadele stratejisinde milli irade vurgusuyla halkla beraber yürüme kararlılığı büyük bir demokratik eyleme dönüşmekte. İstanbul’un ilçelerinde ve farklı kentlerdeki mitinglerin kalabalıkları dikkat çekici. Muhalefetin “hemen sandık” çağrısı seçmende giderek daha fazla kabul görür halde.

İktidarın bunu baskılama yönündeki adımları ise geçmişte başarıya ulaştığı toplumsal ayrışma siyasetini etkisiz kılarken tersine birleştirici oluyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri de iktidarın dön dolaş uyguladığı çifte standart politikalarına karşı toplumsal farkındalığın artması. İktidarın örneğin muhalefete “kent uzlaşısı” suçlaması adı altında yargı sopasını gösterip “terörist” sandalyesine oturtma siyaseti izlerken kendisinin “barış” diyerek yürüttüğü terör örgütü PKK ile İmralı süreci, örneğin kendi belediyelerinde ihale verdikleri isimlere gün gelip muhalif belediyelerle iş yapmaları üzerine görevi kötüye kullanma, rüşvet suçlamalarını yöneltmesi, örneğin insanlığın ortak vicdanı Gazze için yapılan eylem hakkını muhaliflere yasak, kendilerine yakın olan gruplara hak olarak görmesi...

İktidarın, “Ben yaptım oldu” örnekleri bilindik ama bu kez toplumsal karşı çıkışın ses yükselttiği ortada. Meydanların ortak çağrısı demokrasi, hak, hukuk, adalet ve ekonomik darboğazdan kurtuluş. Yozgat’ta CHP mitinginde konuşan bir çiftçinin “Devlet turpla, şalgamla yönetilmez, adaletle yönetilir” çıkışı bu açıdan dikkat çekiciydi.

Bu hafta çok önemli bir tarihi kutlamamız var; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Büyük önder Atatürk liderliğinde, milletin egemenliğinin gücünü gösteren, iradesini temsil eden TBMM’nin açıldığı günün yıldönümü. Küresel çetrefilli süreçlerden geçerken ulusal birliğin önemi gibi halkın sesini duymayan, seçmen iradesine saygı göstermeyen siyasetin güçlü demokrasilerde yerinin olmadığını bir kez daha hatırlamakta fayda var.

Nice 23 Nisanlara, kutlu olsun.