Sizi bilmem ama ben alıyorum. Hem de çok güçlü bir şekilde. Derin derin soluk alarak o kokuyu içime çekiyorum. Yarın olmasa bile bahar 15 gün gecikmeyle gelecek. Siz bakmayın “Karakış” türküsü çığıranlara. Korkudan o korkudan.

Baharın gelmesinden ödü patlayanlar bizleri de korkutmaya çalışıyor nafile yere. Yarın akşam sandıklar açılınca hiçbir şey olmasa bile ülkemizde bahar havası yaşanacak.

Düşünelim hele pazartesi gününden itibaren yaşamımızda neler değişecek?

Uyurken bile beynimizde zonklayan günde en az üç kez duymak zorunda olduğumuz, kulaklarımıza yastıkları bastırsak bile kurtulamadığımız o sesi duymayacağız. Sürekli bizlere ayar veren, parmak sallayan, tehdit eden ve sanki karşısında sağır varmış gibi sürekli bağıran, hangi kanalı açsak karşımızda beliriveren o öfkeli suratın sesini artık meraklısı dinleyecek.

Posta görevlileri sürekli evimize mahkeme celbi taşımayacak. Her kapı çalındığında yüreğimiz hoplamayacak. Gelenin ya komşu ya da sucu olduğundan emin bir şekilde kapıyı gülümseyerek açacağız.

Hakkımızda dava açıldığında hâkim ve savcının “okuyucu” mu, “yazıcı” mı, “Menzilci” mi, “Hak-Yolcu” mu yoksa “İstanbul Grubu”na mı mensup olduğunu anlamak için fal açmayacağız. Dosyadaki delillere ve Türk Ceza Kanunu’na göre karar verileceğinden emin olacağız.

Şehrimizde henüz el uzatılmayan yeşil alanlarımıza “Çatlasanız da patlasanız da oraya AVM dikeceğim” diyen bir cumhurbaşkanımız olmayacak.

İktidarın ya da yerel yönetimin hoşumuza gitmeyen bir icraatını protesto için toplandığımızda polisin ya da bir siyasi partinin militer gücü gibi davranan güruhun saldırısına uğramayacağımızdan zerre kuşku duymayacağız.

Okullarımızda MEB’e bağlı öğretmenler yerine “değerler eğitimi” adı altında artık tarikatlardan gelen sarıklı, cüppeli hocaların ders veremeyeceğini bileceğiz.

Kamu özel işbirliği yutturmacası ile dövize endeksli, hasta ve yolcu garantili 60 yıl vadeli şehir hastanesi, otoyol, köprü, havalimanı yatırımları görmeyeceğiz.

SINIRLARIMIZ YOL GEÇEN HANI OLMAYACAK

İpini koparan binlerce Suriyeli, Iraklı, Lübnanlı, Libyalı, Sudanlı ve Afganın Türk askeri ile dalga geçerek sınırlarımızı aşıp şehirlerimize dağıldığını duymayacağız.

Saray ve adamlarının birden çok kamu kurumunda koftiden yönetim kurulu üyesi, genel müdür, danışmanlık görevlerine getirilemeyeceğini, ben on yerden maaş alamayacağı bir düzene geçildiğine tanık olacağız.

Seçimle gelen belediye başkanları sırf rakip partiden olduğu için hakkında osuruktan davalar açılmayacak, açılsa bile yerine kayyum atanmayacak.

Bir gün NATO’cu ertesi sabah Avrasyacı olmayacağız. Başka ülkelerin iç işlerine karışma hadsizliğine düşmeyecek ve elçilerimizi önce geri çekip sonra ilişki kurmak için yalvar yakar olmayacağız. Yok yere dalaştığımız ülkelerin gönlünü almak için onlardan lüzumsuz uçak, helikopter, gemi ya da milyar dolarlık başka bir mal almayacağız misal.

Ekonomide yalancı bahar yaratmak için TÜİK’in enflasyon oranlarını cumhurbaşkanı kızmasın diye kafamıza göre belirlemeyecek, doları belli bir seviyede tutma adına rezervimizdeki dövizleri satmayacak, faizi keyfimize göre indirip çıkarmayacağız.

Cumhurbaşkanın ağzından doktorlara, mühendislere, akademisyenlere “Giderseniz gidin be!” diye meydan okuyan cümleler duymayacak, yargıdan hoşlanmadığı kararlar çıktığında “Bu kararınızı tanımıyorum” sözlerini duymayacağız.

Altına imza attığımız uluslararası sözleşmelerden cumhurbaşkanının tek imzasıyla çıkmayacağız.