Mustafa Aysan

Seçimden Sonra Ekonomi

11 Haziran 2011 Cumartesi
\n

12 Haziran seçimi sonuçlarının, ülkemizin siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmesinde önemli sonuçlar yaratması beklenmektedir. Ancak, çok büyük ve bazıları da çılgınolan projelerden oluşan birçok siyasetçi sözünün yerine getirilemeyeceği bugünden bellidir ve partilerin seçmenlere verdiği sözlerden anlaşıldığına göre, siyasal partiler ve seçim sistemimizin önemli eksikleri vardır.

\n

Öncekiler gibi bu seçim kampanyasında da, birçok siyasal parti, demokratik eksiklerimizin giderileceği, siyasal partiler için konulmuş yüzde 10 ülke barajının kaldırılacağı ya da indirileceği konusunda kesin sözler verdi. Ayrıca partiler, milletvekili adayı olmayı kolaylaştıran, adayların, siyasal parti merkezlerinde değil de seçim bölgelerinde yapılan oylamalarla halk tarafından seçilmelerini sağlayan, siyasal partilerin yönetimlerine ve kararlarına halkın katılımını sağlayacak bir seçim düzeninin kurulmasına öncülük edeceklerini söylediler.

\n

Bununla birlikte önceki deneyimlerimiz, seçim kampanyalarında verilen buna benzer sözlerin, seçimden hemen sonra unutulduklarını göstermektedir. Son 30 yılda birçok sistem ve anayasa değişikliği yapıldığı halde, bu siyasal sistem bozukluklarının düzeltilmesi sağlanamamıştır.

\n

Geçen yılın sonuna doğru çok şiddetlenen ve liderler arasında küfürleşmelere kadar varan bu gürültülü seçim kampanyasında, 2009 küresel krizinden oldukça kolay sıyrılmış olan ekonomimiz de bozulma işaretleri vermeye başlamıştır. 2010 Ekimi’nden başlayarak alınan kısıtlayıcı önlemlere meydan okurcasına ekonomi, üç yıllık program hedefine (yüzde 4.5) göre yavaşlatılamamış, 2010’un son ve bu yılın ilk çeyreğinde, yüzde 9 oranındaki yıllık hızda büyümeyi sürdürmüştür. Krediler, tüketim, yatırım ve dışalım harcamaları, geçen yılın aynı düzeyinde artmaya devam etmiştir. Yılın ilk beş ayındaki hızlı büyüme ve harcama düzeyleri, yabancı para açığını milli gelirimizin yüzde 8’i düzeyine yükseltmiş ve bu açığın yıl sonuna kadar daha da yükseleceği beklentilerine yol açmıştır. Yılbaşından bugünlere kadar süregelen yüksek tüketim ve dışalım düzeyleri, yılbaşından beri çok düşük düzeylerde dalgalanan tüketici fiyatları indeksinin de mayısta yüksek bir aylık artış (yüzde 2.42) düzeyine çıkmasına neden olmuştur.

\n

20 Mayıs 2011’de toplanan Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) 54’üncü Genel Kurulu’nda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı’nın verdiği bilgilere göre, bankacılık sistemimizin toplam kredileri, ilk 5.5 ayda yüzde 11.1 oranında artmıştır. BDDK’nin 7 Haziran’daki açıklamasına göre krediler, yılbaşından 27 Mayıs’a kadar, yüzde 12.6 oranında artarak, 603 milyar TL’ye yükselmiştir ve bu artış hızıyla rakamın 12 ayda yüzde 35.6 oranında artmaya devam etmekte olduğu tahmin edilmiştir. Yine de alınan önlemlerin, yılın ikinci yarısında etkili olması ve kredi genişlemesini konulan hedefe (yıllık yüzde 25) kadar yavaşlatması umulmaktadır.

\n

TCMB, 2010 Ekimi’nden bugüne kadar arttırılan Mevduat Zorunlu Karşılıkları (MZK) nedeniyle bankacılık sisteminden 100 milyar TL tutarında kaynak çektiği ve 2011’in ilk 4 ayında bankacılık sistemi net kâr toplamı da yüzde 19.3 gerilediği halde, kredi hacmindeki hızlı gelişme yavaşlatılamamış, dış ticaret ve cari işlem açıkları artmıştır. 2011’in Ocak-Nisan döneminde, dışalım yüzde 40 oranında artarak 77 milyar dolara yükselirken dışsatım ancak yüzde 25 kadar artarak ancak 43 milyar dolara yükselmiştir. 34 milyar dolara yaklaşan dört aylık dış ticaret açığı, 100 milyar dolar dolaylarında bir yıllık dış ticaret açığının, 70 milyar dolar dolaylarındaki bir cari işlem açığının gelmekte olduğunu göstermektedir.

\n

Seçimden sonraki ülke yöneticilerinin en önemli sorunu, ekonominin döviz açığını ve hızlanan enflasyonu yavaşlatmak olacaktır. Bu sorun, seçimden sonra bizi çok uğraştıracak, çözümlerin yükleri de oldukça ağır olacaktır.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları