Anıtkabir’e akanların iradesi...

02 Kasım 2021 Salı

31 Ekim Pazar günkü yazımızı şöyle noktalamıştık:

“Anıtkabir toplanma yeri...

Toplanıp dağılma yeri değil!

Konunun devamını önümüzdeki yazıda getirelim!”

Yazıda 29 Ekim günü Anıtkabir’deki coşkuyu, buna ilişkin gözlemlerimizi dile getirmiştik.

Milletin onca iktidar engellemelerine karşın milli bayramları büyük bir katılımla, irade ortaya koyarak kutlaması siyasal ve toplumsal sonuçları olan bir gerçekliktir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözünün ete kemiğe bürünmesidir.

Cahit Sıtkı Tarancı, 35 Yaş şiirinde, “Geç farkettim taşın sert olduğunu / Su insanı boğar, ateş yakarmış” diye devam ediyor ya... Siyasal İslamı bayrak yapanların ülkeyi nereye sürüklediğini pek çok kişi yaşayarak görebildi. Görmeyenler için sözümüz şu:

Uyuyan bir insanı er ya da geç uyandırırsınız, uyuma taklidi yapanı ise uyandırmanız mümkün değildir!

***

29 Ekim’de milletin Anıtkabir’e akmasının, iktidarın da medyaya sansür uygulayarak bunun kamuoyuna yansımasını engellemeye kalkmasının anlamı açık:

Cumhuriyet karşısında hezimet ve acizlik.

19 yılın sonunda gelinen noktayı satırbaşlarıyla sıralayalım:

- AKP’nin yedi düveli arkasına alarak bu topraklarda yükseltmeye giriştiği “siyasal İslam” tezi çökmüştür. 

- AKP, bütün ideolojik söylemlerini bitirmiş, millete göstereceği hedefleri tüketmiştir.

- İktidarda çıkar amaçlı bir grup kalmıştır. En güçlü tutkal çıkar tutkalı olduğu için şu aşamada birliktedirler. 

- Toplumu germe, kendi tabanını bir arada tutup onlar için iç-dış düşman üretme siyaseti iflas etmiştir. Bu tür oyunların toplum katında kabulü kalmamıştır.

- İdeoloji bittiği için devlette ve toplumda kadro oluşturma olanağı son derece azalmıştır. Tarikat ve cemaatler, AKP iktidarına güvenmediği için devlete kadro vermekten çok devletten yararlanmayı yeğlemektedir. Pek çok tarikat ve cemaat, hem AKP’ye çok kızmakta hem de giderlerse zor duruma düşeriz diyerek iktidarda kalmasını istemektedir. Bu durum AKP’nin hem gücü hem yüküdür.

- AKP, kökenini oluşturan Saadet Partisi’nin önüne bütün maddi olanakları sermesine, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere kimi ödünler vermesine karşın nüfuz edememiştir. Bu parti içinde AKP ile işbirliğinden yana olan yüzde 10 civarındadır.

- Saray’la toplum arasındaki bağ koptuğu gibi Saray’la AKP arasında da erozyon oluşmuştur. Şahsım rejimlerinin karakteri de zaten budur.

- Maliye, Dışişleri başta olmak üzere temel kurumların içi boşaltılmış, tüm bakanlıklar özel sekreterliğe dönüşmüştür.

***

Bu tablonun karşısında her biri ötekinden farklı altı parti, TBMM çatısı altında bir araya geldi. Her salı ortak bir hedef üretmeye dayalı olarak buluşuyorlar. Devamında, büyük olasılıkla aralık ayı sonuna doğru bu partilerin liderleri bir araya gelecek.

Bu partileri bir araya getiren sadece liderlerin iradesi değil aynı zamanda milletin kendisidir. Her partinin tabanında, “Şu parti ile nasıl bir araya geliriz. Bunu kabul edemeyiz” söylemleri vardır. Ancak iktidarın Türkiye’yi getirdiği nokta bu kaygıları lüks kılmaktadır.

İktidar, siyasetle toplum arasındaki kılcal damarları oluşturan kurumları, bilerek, planlayarak ortadan kaldırdı ya da zayıflattı. Bunları canlandırmak, işlevsel hale getirmek ortak sorumluluktur.

Söz konusu olan hepimizin geleceği. İlle de siyaset yapmak gerekmez. Herkes nasıl bir Türkiye istediğini söylesin, yeter!

AKP iktidarı bitmiştir.

Anıtkabir’e akanlar iradesini nereye koyarsa o yönde bir iktidar gelecek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları