Çocukluğun Ülkesini Yitirmek...
Nilgün Cerrahoğlu
Son Köşe Yazıları

Çocukluğun Ülkesini Yitirmek...

02.08.2014 02:00
Güncellenme:
Takip Et:

Çolpan İlhan’lı yılların anılarını çağrıştıran simge yüklü bir cenaze ile başbakanın Başakşehir maçının “hattrick” vıcıklığını anlatan “Bir Cenaze, Bir Maç” başlıklı (29 Temmuz) yazıma, çok sayıda mektup aldım.
Herkes “çocukluğunun ülkesini”, görünen o ki mumla arıyor…
Elinize sağlık, ne güzel yazmışsınız” diye söze başlayan sevgili okurum Demir Delen Toronto’dan “Eski günleri hatırladık ta Kanada’da, yeni günlere de üzüldük” diyor.
Arslan Ermerak Çok güzel Nilgün Hanım… Okurken o günleri yaşıyor gibi oldum. Yorumunuz bir harika!” diye Sidney’den “” çekiyor!
Yüzde yüz düşüncelerimi o harika ifade yeteneğinizle yazıya dökmüşsünüz. Sizlerin varlığı biraz olsun yüreğimizi ferahlatıyor” diyen Rıza Toprakçı gibi yok olmadığımızı görerek teselli bulanlar ve “Bugünkü yazınız beni 1960’lı yıllara, çocukluğuma götürdü ve mutlu etti. Sağ olun. Bir gün özlediğimiz Türkiye’ye yine kavuşacağız bundan eminim. Belki ucundan da göreceğiz” diyen Mehmet Zaman Saçlıoğlu gibi “teselli” verenler var.
Bir Cenaze, Bir Maç” anlaşılan “grup terapi” gibi olmuş.
Açık bir yara ve damara dokunmuş; insanları en değerli anılarına, çocukluk yıllarına, köklerine götürmüş.

‘İçim hüzün, öfke dolu’
İletilerin tümüne burada yer veremeyeceğim ama içlerinden biri beni derinden etkiledi.
Kendisi de yazar olan Stella Aciman’dan geliyor:
O yılları, Yeşilköy’de yaşayan bir Türk Yahudisi olarak yazınızı soluksuz okudum. Beni Yeşilköy ve Yeşilyurt’un, dolayısıyla İstanbul’un o naif günlerine götürdünüz. Kulüp Mini’nin duvarında, birbirimizi tanımadan Pepino di Capri’yi dinlemişizdir belki diye düşündüm. O yıllar Yeşilköy ve Yeşilyurt henüz azınlıklardan arınmamıştı. Sokaklarda Rumca, Ermenice, Ladino duyulurdu ve hiç garip gelmezdi kulağımıza… Sizi bilmem ama ben bu ırk harmonisinin içinde büyüdüm. Din, dil, ırk ayrımının bilinmediği, insan hayatının bu kavramlardan dolayı etkilenmediği yıllardı. O yıllarda hepimiz Yahudi, Rum, Ermeni, Müslüman, Kürt, Aleviydik yani insandık birbirimizin gözünde. Siz hiç Rumca konuşan Kürt gördünüz mü? Ben gördüm. O yıllarda tahtadan yapılmış tezgâhında sebze satan ve her sabah sokağımıza gelen Kürt Ramazan’ımız vardı. Kapımıza geldiğinde, ‘Madam, ti kanis?’ diye söze başlardı. Yeşilköy’ün meşhur balıkçısı Hasan Diridiri’ye ‘Hasanaki’ derdi büyüklerimiz ve Hasan Abi çok güzel Rumca konuşurdu…
Ve bugün ben altmış yaşındayım… Dönüşümün çok hızlı yaşandığı Türkiye’nin evlatlarından biriyim, içim hüzün ve öfke dolu. Tüm bu yaşananların bir kâbus olduğunu ve kısa bir zaman sonra bu kâbusun biteceğini düşünerek, geleceğe olan umutlarımdan kopmamaya çalışıyorum. Çünkü geride çocuğum, torunlarım var.
Tüm yazılarınızı okuyan biri olarak vaktinizi çaldım ama bu satırları yazmam gerektiğini düşündüm. Kaleminiz daim olsun, hoşçakalın.

Amin Maalouf romanı gibi
Herkes kaybolan yılların ve gençliğinin yasını tutar. Bu çok doğaldır ama bizim tuttuğumuz “yas” yalnızca yitip giden zaman değil; geçmişi, şimdisi, geleceği ile toplu yitirilen bir dünya, bir ortak kimlik.
Sevgili Stella belki okumamıştır eski yazılardan birinde ilk çocukluğumu komşumuz Madam Haralambos’un mahlepli kurabiyeleri ile geçirdiğimi anlatmıştım...
Hâlâ ne zaman ağzıma mahlepli bir kurabiye alsam Kıbrıs krizlerinin yakıcı günlerinde apar topar Yunanistan’a göçmek zorunda kalan Mösyö-Madam Haralambos ve kızları Elsa’yı hatırlarım. Bir daha onları hiç görmedim.
Onlar evlerini, ülkelerini yitirdiler; biz kendimizden bir parçayı.
Sevgili Stella evet biz aynı mahallenin, aynı çokkültürlü İstanbul’un çocuklarıyız.
Doğup büyüdüğümüz İstanbul ile bugünün İstanbul’u, birbirlerine artık neredeyse tümüyle “yabancı” şehirler; bu nedenle biz de kendi “geçmişimiz”in yabancısıyız artık. Öyle ki geri dönüp baktığımda, “O anılar benim olabilir mi? Bunları bu kentte ve burada yaşamış olabilir miyim?” diye düşünüyorum bazen ve “Geçmiş bıraktığın yerde mi hâlâ” sorusunu sorgulayan bir Amin Maalouf romanının içinde yaşıyormuş gibi hissediyorum...
Sizlerin ve Mario Levi arkadaşımızın uğradığı her türlü “ayrımcılık”, “protesto” eylemini lanetliyorum. Bu olaylardan hicap duyuyorum. Ama yazıp çizmekten fazla bir şey gelmiyor elden…
Çocukluk yıllarımızda yaşadığımız o barış içinde yan yanalık ve hoşgörü ortamı, bir serap gibi sanki bizden hep uzaklaşıyor.
Bu satırların başına oturduğum andan beri, hoparlörlü yayınla sokakta hiç durmaksızın “Erdoğan” ve “Dombra” şarkıları çalınıyor.
Çeşniyi, çeşitliliği, renkleri, hayatın inceliklerini, mahalle baskısının olmadığı günleri; “tek sesin” ve “teksesliliğin” bu kadar yükseldiği ve güçlü olduğu bir ortamda özlemek insana düpedüz acı veriyor.
NOT: Peppino di Capri’yi “Pepino”; Attilâ İlhan’ı da bahsedilen yazıda “Atilla” diye yazmışım. Düzeltir, özür dilerim.  

Yazarın Son Yazıları

Nermin Abadan Unat

Nermin Abadan Unat’ı en son TV’de 2022 Aralık’ında İmamoğlu için yapılan destek mitinglerinin ilkinde gördüm.

Devamını Oku
14.12.2025
Masterchef’te yılın kelimesi: Nasip

Görmüşsünüzdür: “Siyaset dışı en güvenilir isimler anketi”nde Sedat Peker ilk sıraya oturdu.

Devamını Oku
07.12.2025
Epstein: Körlerin fil tarifi

“Gerçeklerin, çoğumuzun gözünden kaçan bir yapısı var”...

Devamını Oku
23.11.2025
BBC’ye darbe... Faşizme kayış

İngiliz yazar Ian McEwan uyarıyor...

Devamını Oku
16.11.2025
Mamdani tarih yazdı

Turhan Selçuk’un çok sevdiğim bir karikatürü vardır: Küçük balıklar bir araya gelip devasa bir köpek balığını kovalar.

Devamını Oku
09.11.2025
Mamdani kasırgası

Annesi Mira Nair...

Devamını Oku
02.11.2025
Kaddafi’nin İntikamı

Mezardan yükselen intikamlar bunlar...

Devamını Oku
26.10.2025
Ortadoğu’da altın çağ...

Shehadeh Dajani’nin yüzü hâlâ gözlerimin önünde...

Devamını Oku
19.10.2025
Nobel’in prestiji çakıldı

Michael Wolff... Trump döneminin kara kutusu.

Devamını Oku
12.10.2025
Geç olmadan

"87 yaşındayım" diyor Jane Fonda...

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet nedir?

“Cesur bir adım atalım ve ona (Cumhurbaşkanı Erdoğan’a!) bire bir ilişki temelli gereksinim duyduğunu verelim. O nedir? Meşrutiyet!”

Devamını Oku
28.09.2025
Trump’ın korku imparatorluğu

Sizler bu satırları okurken Trump Amerika’sı geçen hafta içinde öldürülen radikal sağ aktivist Charlie Kirk’ü ulusal törenlerle uğurluyor olacak.

Devamını Oku
21.09.2025
Hedef muhalefeti yok etmek

Amaç, muhalefeti etkisizleştirmek ve işlevsizleştirmek...

Devamını Oku
14.09.2025
Titanik’te olmak

Proizvol ve prodazhnost... Rusça iki sözcük.

Devamını Oku
07.09.2025
Hür dünyanın sonu

Prodi’yi hatırlarsınız...

Devamını Oku
31.08.2025
Midas’ın Kulakları

Çocukluğumda “Midas’ın Kulakları” diye çok ünlü bir oyun vardı.

Devamını Oku
24.08.2025
Başyücelik hutbesi

İslam inkılabının ana kanun maddesi şudur: Bütün kanunlar Allah’ın emirlerine uygun ve bağlı olarak insani selim duygu ve düşünceye dayanır.

Devamını Oku
17.08.2025
Epstein Vakası

"Epstein vakası ABD siyaset kültüründe merkezi bir komplo kertesine erişti, bu gidişle Kennedy suikastı mitosu ile yarışır” diyor Michael Wolff.

Devamını Oku
10.08.2025
Kara düzen

II. Trump badiresine karşı Başkanlık yarışına girmek cüretini gösteren Demokrat Parti adayı Kamala Harris ilk kez konuştu ve...

Devamını Oku
03.08.2025
Sevgili Altan bey

Sevgili Altan bey

Devamını Oku
27.07.2025
Siyasette gerçeklik yok oldu

“ Otokratlar rakiplerini artık öldürmüyor” diyor Anne Applebaum ve devam ediyor...

Devamını Oku
20.07.2025
Grok zamanlarında yaşamak

Bir arkadaşımdan geldi. Instagram iletisi... ’70 li yıllar. Bikinili dört kadın güneşin altında mutlu mesut uzanmış.

Devamını Oku
13.07.2025
Zohran efsanesi

Faşizm gemi azıya aldıkça, çarenin yerel siyasetten geçtiği anlaşılıyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Venedik’te düğün

Thomas Mann “Venedik’te Ölüm”ü tam Birinci Dünya Savaşı arifesinde, bir “çöküş” hikayesi olarak kaleme almıştı. “Belle époque/Muhteşem devir”tabir edilen 19. yüzyıldaki 2. sanayi devriminin sonu ile 20. yüzyıl başının sonsuz istikrar, refah ve özgüven çağı sonlanmış, baş döndürücü teknolojik değişimlerle toplumun değerler skalası değişmişti.

Devamını Oku
29.06.2025
İsrail’in ‘pis işleri’

Deyim, Almanya’nın yeni Şansöylesi Friedrich Merz’e ait. Bir haftadır Mertz’in şok...şok...şok bu sözleri konuşuluyor.

Devamını Oku
22.06.2025
Trump’ın ‘oyuncak askerleri’

14 Haziran’da Washington’da bir kutlama için, yerleri dolduracak yedeklere ihtiyaç var.

Devamını Oku
15.06.2025
Dekadans

Donald Trump, Beyaz Saray’a çıktığı ilk yıllarda, “New York’un ortasında, 5. caddede çıkıp birini vursam bir tek seçmen kaybetmem!” demişti.

Devamını Oku
08.06.2025
Kurşun hızı

Adına “muzzle velocity” diyorlar. Deyimi siyasi jargona sokan isim Trump’ın “karanlık prensi” Steve Bannon.

Devamını Oku
01.06.2025
Habeas Corpus nedir?

“Habeas Corpus nedir? Tanımlar mısınız?”

Devamını Oku
25.05.2025
Arabistanlı Donald’ın evreni

İç gerilimlerin cümlemizi sersem ettiği, burnumuzun ucunu göremez hale getirdiği Türkiye’nin dışında bir dünya var.

Devamını Oku
18.05.2025
Trump Vatikan’a da göz dikti

Trump Vatikan’a da göz dikti

Devamını Oku
11.05.2025
Psikolojik harekât

Psikolojik harekât

Devamını Oku
04.05.2025
Vatikan’da dönüm noktası

Vatikan’da dönüm noktası

Devamını Oku
27.04.2025
Romancının ölümü

Romancının ölümü

Devamını Oku
20.04.2025
Starmer’ın sessizliği

Starmer’ın sessizliği

Devamını Oku
13.04.2025
İmamoğlu ‘rakip’ olmasaydı...

İmamoğlu ‘rakip’ olmasaydı...

Devamını Oku
06.04.2025
Pikachu’nun anlattıkları...

Pikachu’nun anlattıkları...

Devamını Oku
30.03.2025
Kafka senaryosu

Kafka senaryosu

Devamını Oku
23.03.2025
Avrupa'da neler oluyor?

Avrupa'da neler oluyor?

Devamını Oku
16.03.2025
Avrupa’da yeni kavşak

Avrupa’da yeni kavşak

Devamını Oku
09.03.2025