Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye Kime Kalacak? (II)

17 Haziran 2012 Pazar
\n

\n

Türkiye Kime Kalacak?ın en düşündürücü bölümleri, korkuve kaygılaraayrılmış olan sayfalar... \n

\n

Korku imparatorluğusöylemiyle Türkiyede sıkça atıf yapılan bu dinamiğe; Osman Ulagay daha farklı bir korku kültürüifadesiyle başvuruyor. Ve korkunun kökenlerini, RTE Türkiyesinde kendisini güçlü biçimde hissettiren otoriter uygulamalardan çok; eski ayrıcalıklarıyitirmeye bağlıyor. \n

\n

İnsanlar diğer deyişle; telefonları dinlendiği ve birbirleriyle konuşamaz hale geldikleri için değil, düzenlerini tersyüz eden değişimi anlayamadıkları için korku yaşıyorlar Ulagaya göre...\n

\n

Bir güç kaybının paniğiniduyuyorlar... \n

\n

Muhalif konumda bulunan insanlar zorbalıkların kurbanı oldukları için değil; bizatihi kendi zorbalıklarını başkalarına dayatamadıkları için korku yaşamış oluyor yazarın bu analizi uyarınca... \n

\n

Bunun, Türkiyedeki durumun gerçekliğini karşılayan ve yansıtan bir saptama olduğunu düşünmüyorum. \n

\n

Ulagay bana göre bu tahlil hatasına; Türkiyedeki korku imparatorluğunu”, Batıdaki değişim korkusuylakarşılaştırdığı için düşüyor. \n

\n

Dominique Moisinin Duyguların Jeopolitiğiadlı kitabında ele aldığı korku analizinincazibesine kapılan yazar; Batıdaki küreselleşme altüst oluşunun korkularıyla Türkiyedeki korku imparatorluğunubir/koşut tutuyor. \n

\n

Küresel değişim süreci içinde Batının üstünlüğünü yitirmesi, Batıda nasıl bir güven kaybı yarattıysa;Türkiyede de statükonun sarsılması... Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ülkeyi yöneten ve yönlendiren kadroların... gelecek üzerine söz söyleme ve belirleyici olma konumlarını kaybetmelerine yol açıyor...\n

\n

Ulagaya göre laik Cumhuriyetçiler bu nedenle korkuyorlar ve tıpkı Batıda olduğu gibi ayrıcalık yitirmesancısı yaşıyorlar. Üstünlük kaybıyüzünden girdikleri korku sarmalıyla etraflarındaki değişimi okuyamıyorlar. Vekorku kültürüabesliğini bir yana bırakıp bir türlü umut kültürünesarılamadıkları için; kitlelere gelecek vaat edemiyor, kaybetmeye mahkûm kalıyorlar...\n

\n

‘Ayrıcalık’ değil... ‘hakları’ yitiriyoruz\n

\n

Korku imparatorluğu”; Batının-Moisinin!-“korku kültürüile karşılaştırılabilir mi?\n

\n

Bana göre hayır. \n

\n

Batının kaygıları, bizimkilerin yanında, çok görece kalıyor. \n

\n

Batıda düzen değişikliğinden duyulan kaygıların; Avronun sarsılmasından, göçmen işçi akımına, geleneksel siyasetin etkinliğini yitirmesine... Avrupanın liderliğini kaybetmesine dek uzanan... binbir nedeni var. \n

\n

Türkiyedeki korkuların nedeni ise yalın ve tek: Bizler, baskıcı bir din devleti olmanın korkusunu yaşıyoruz. \n

\n

Askeri vesayetten, sivil vesayete dönme korkusunu; kadın erkek eşitliği gibi çok yaşamsal hakları kaybetmenin korkusunu duyuyoruz. \n

\n

Buradaki korkular genel geçer ayrıcalıkları yitirmeninkorkusu değil... \n

\n

Kazanılmış/kazanılmış olduğu düşünülen hakları yitirmeninkorkusu! \n

\n

Batıda gökkuşağı gibi değişen/değişken korkularla; gece ve gündüz çizgisindeki farkı belirleyen Türkiyedeki korkuları karşılaştırmak olası değil. \n

\n

Türkiye bir rejim değişikliği (Türkçesiyle sivil darbe) yaşıyor. \n

\n

Batıda, böyle bir sorun yok. \n

\n

Bizde geleceği tutsak alan korkular, Batıdaki gibi, adı konulamayan belirsizliklerdenkaynaklanmıyor; kaygılar bizde bilakis fazlasıyla belirgin olan ancak buna rağmen önü alınamayan bir gidişata yönelik... \n

\n

Türkiyede insanlar Avrupalılar gibi, önlerini göremedikleri için korkuya kapılmıyor. \n

\n

Tersine... \n

\n

Yönelinen istikameti gayet açık ve sarih kestirebildikleri için kâbus yaşıyorlar... \n

\n

Badire, burada göre göre; göstere göstere geliyor... \n

\n

Türkiyenin korku travmasını”, Batının travmasıyla karşılaştırmak bu durumda bana göre -heyhat!- biraz oryantalist kaçıyor. \n

\n

Hikâyenin önemi...\n

\n

Türkiye Kime Kalacak?ta Ulagayın öne çıkardığı bir diğer husus, siyasi başarıyı şartlayan hikâyeninönemi... \n

\n

Yazarın ısrarla vurguladığı görüşe göre; Erdoğanın başarısının sırrı etkileyici bir hikâyeye sahip olmasındankaynaklanıyor. \n

\n

Muhalefetin, güçlü bir hikâyeden yoksun olması; tamamıyla ters orantılı biçimde, başarısızlığın kaynağını oluşturuyor. \n

\n

Muhalafet ve CHPnin bozuk plak gibi eski hikâyeye saplanıp kalmasının, kitleleri artık harekete geçiremediğini ve heyecan yaratmadığını söylüyor özetle Ulagay. \n

\n

Hikâyenin önemi de, oldukça görece. \n

\n

Kime ve neye göre hikâye”? \n

\n

Hikâyenin önemine kim karar veriyor? \n

\n

Küresel düzenin bol miktarda gaz verdiği Sarkozy ve Berlusconi gibi liderlerin de güçlü hikâyelerivardı örneğin... \n

\n

Medyalar; hikâyesi olan bu liderlere, Erdoğana olduğu gibi vaktiyle küçümsenmeyecek oranda destek, güç ve gaz verdi. \n

\n

Sonunda bu karşı konulmaz hikâyeler, büyük bir kriz konjonktüründe, patlamış balon misali, aniden sönüverdi. \n

\n

Berlusconinin yerini Çizmede renksiz bir teknokrat; Sarkozynin tahtını da (ülkesinin eski cumhuriyet değerlerinesahip çıkan) hikâyesiz, normal, sıradan bir vatandaş kapıverdi...\n

\n

Diyeceğim o ki... hikâyenin hikâyesi de aslında hikâyedir. \n

\n

Küresel düzenin şartladığı koşullar ve bu koşullara karşı gösterilen direnç; son kertede daima daha belirleyici ağırlık taşıyor. \n

\n

Biz gene laikler olarak tabii Nerede yanlış yaptık?ı düşünelim. \n

\n

Ama yaşadığımız dünyanın gerçeği böyle.\n

\n

\n

\n

NOT: Sevgili Ataola çok geçmiş olsun!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Belle Époque’ bitti 8 Aralık 2024
Trump, Musk ve Zweig 1 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları