Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘2002 Devrimi’nin onaylanması seçimi
Demokrasilerde, seçimler hükümeti kuracak partinin belirlenmesi için yapılır, çoğunluğu alan parti iktidar olur. Oysa 7 Haziran seçimi böyle bir seçim değil; zira her şeyden önce, iktidar partisi ve lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedefi yeni parlamentonun değil, ‘Başkanlık Sistemi’nin oylanması. Bu kadarı zaten yeterince garip, zira sistem değişikliği Cumhurbaşkanı’nın önderliğinde yürüyen bir parlamento seçimi ile olmaz, daha doğrusu olur da, ona demokratik parlamento seçimi denmez.
Ne yazık ki, iş bu kadarla da bitmiyor; Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi, aslında, bu seçimde bizden bir ‘devrimin’ onaylanmasını bekliyor. Bir süre önce, bazı iktidar partisi siyasetçi ve destekçileri ‘içinde bulunduğumuz durum’un adını ‘2002 Devrimi’ olarak açıklığa kavuşturdu. Dolayısı ile bu seçim 2002 Devrimi’nin onaylanması seçimi olarak düşünülüyor, mesele iktidar partisini desteklemek veya desteklememek değil, başta Cumhurbaşkanı, halkı tarihsel bir ‘Milli Kurtuluş’ hamlesinin son halkası olarak görülen Yeni Türkiye devrimini onaylamaya çağırıyor. Onaylamayan, daha şimdiden, hain, düşman, terörist ilan ediliyor. Yani, bize ya Yeni Türkiye’nin uysal vatandaşları olmayı kabul etmemiz, ya da ‘millet düşmanı’ yaftası altında başımıza geleceklere razı olmamız uyarısı yapılıyor. Böyle bir seçim olabilir mi?
Gerçekten de, özellikle son birkaç sene içinde olan bitenleri sıradan siyasi kavramlar ile açıklamak mümkün değil, ‘devrim’ kelimesi daha doğru. Tabii bu çerçevede, ‘devrim’ kelimesini olumlu çağrışımlarını bir yana bırakarak, ‘kökten değişim, altüst oluş’ şeklinde okumamız gerekiyor. Nitekim, 2002 Devrimi, tam da böyle tarif ediliyor; ‘Eski Türkiye’nin yerini ‘Yeni Türkiye’nin alması ve bu inşa sürecinde her şeyin toptan değişmesi, yani söz konusu olan; kurumları ile, siyaset ve toplum anlayışı ile, geçmiş ve gelecek tasavvuru ile tam bir rejim değişikliği. Yok, kim ne derse desin, hangi laf cambazlığına sığınırsa sığınsın, söz konusu olan daha demokratik bir rejim olamaz. Zira, mevcut sistem içinde daha fazla değil, daha az demokrasi ve özgürlük siyaseti güden bir siyaset, ancak ceberrut bir rejim vaat edebilir, ediyor. Üstelik, ‘devrim’ ve hatta ‘yeni İstiklal Savaşı’ gibi kisveleri tam da bu nedenle, yani yeni baskı rejimini meşrulaştırmak amacıyla dolaşıma sokuyor.
Haberimiz yokmuş
Diğer taraftan, ‘Yeni Türkiye devrimi’nin tarihi biraz karışık. Meğer 2002’de bir devrim olmuş da haberimiz yokmuş, daha doğrusu devrimi yapanların da haberi yokmuş, zira o dönemde söylenenler, yapılanlar bir yana, siyaset yapanların pek çoğu da devrim fikrinden uzak, muhafazakâr demokrat bir parti içinde siyaset yapma gayreti içindeydiler, şimdilerde ise ortalığı ‘başkaları’ kaplamış durumda. ‘Halk ihtilali’ tabiri ile devrimi ilk muştulayan yüksek teorisyen bile, olayların seyri karşısında, hafiften de olsa, şaşkınlık içinde olmalı, o nedenle benzer akılda olanlar ile birlikte, olayı ‘geçici’ bir seçim kampanyası olarak algılamaya/ algılatmaya çalışıyor. Tıpkı, Kürt siyaseti içindeki bazılarının benzer yöndeki ‘avuntusu’ gibi.
Diğer taraftan ‘devrim’ tam gaz gidiyor; evlatlarını yemek derseniz var, ‘eski rejim’ (ancien regime) yaratma derseniz var, ‘olağanüstü durum’ ilan edip hukuk tanımazlık deseniz var, toplumsal mobilizasyon adına öfke ve nefret dalgasını harekete geçirmek derseniz var, ‘hain’, ‘işbirlikçi’, ‘millet düşmanı’, ‘dinsiz’ yaftalamaları üzerinden muhalefet çevrelerinin tümünü sindirme derseniz var. Böylesi altüst oluş dönemlerinde öne çıkan, sahne alan fanatik derseniz var, çıkarı için her kılığa giren soytarı takımı derseniz her çeşidi var, ‘kraldan çok kralcı’ mebzul miktarda. Henüz ‘devrim mahkemeleri’ kurulmadı ama mevcut mahkemeleri benzer mantıkla işletme çabası eksik değil. İnanın yaptıkları, yapacaklarının garantisi ve yapacaklarını zaten seçim vaatleri olarak ilan etmekten imtina etmiyorlar.
Normal seçim değil
Kısacası, bu seçim normal bir parlamento seçimi olmaktan çoktan çıktı; seçimler iktidar partisinin kolayca Başkanlık Sistemi’ne geçişi gerçekleştireceği şekilde sonuçlanırsa, ‘parti-devlet/liderlik sistemi’, siyasal-hukuki inşa seyrine başlayacak, Türkiye ucu açık bir baskı rejimine yelken açacak. Yok, iktidar partisi istediği sonucu alamazsa, o zaman da işler sarpa saracak, işte o zaman bir büyük demokrasi mücadelesi vermek gerekecek. Umudumuz, hiç olmazsa demokrasi mücadelesi yapabileceğimiz bir sonucun çıkması, ama böyle bir sonuç, demokrasi mücadelesi açısından, üzerine yatılacak bir ‘mutlu son’ değil, sadece bir ‘başlangıç’ olacak. Şimdiden, kendimizi hazırlayalım diye söylüyorum.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi