Türkiye’nin son hali ve koalisyon masalları

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Son seçim, Türkiye’de siyasetin ve toplumsal barışın tadili açısından büyük bir şansa dönüşebilirdi, bu şans kullanılamadı. İktidar partisi ve liderleri Cumhurbaşkanı Erdoğan, belli ki koalisyon falan istemiyor, seçimler otoriter siyaset anlayışılarında bir değişim yaratmamış. Gerisi lafügüzaf; top çevirme, kurnazlık, fikri başka zikri başka olmanın “siyaset yapmak” sayıldığı bir siyasi çevrenin koalisyon, uzlaşma, restorasyon ile işi olmaz, olmuyor. CHP kanadında da koalisyona aklı yatmayanlar var, ama asıl mesele iktidar cephesi, onların durumu bu iken boşuna çene yormanın âlemi yok.
Daha önce de yazdım, asıl mesele Türkiye’de artık, asgari müştereklerin giderek daha fazla yok olması, iktidar partisi başta olmak üzere kimsenin de bunu çok ciddi bir sorun olarak görmemesi. En kötüsü, asgari müşterek, yani temel meselelerde uzlaşma zeminini kaybeden bir ülkenin mutlak bir çözülüşe mahkûm olduğunun hâlâ kavranamaması. İslamcı/ muhafazakâr kanat çoktan, zihinlerinde başka bir evren kurmuş, bu evrenin gerçekleri ile yaşamaya başlamış. Tarihe bakışları, demokrasi üzerine tavırları, siyaset anlayışları İslamcı- milliyetçi-otoriter zemine iyice yerleşmiş vaziyette. Yazdıkları, çizdikleri, söyledikleri hep aynı minvalde, hep aynı ezberler üzerine, bu ezberleri sorgulamaya niyet yok, olanlar karşı cepheye hizmet etmekle suçlanıyor, kısacası geçmiş olsun!

Havalı Batılı düşünür
Geçmişte sorgulanmaz olan Kemalist dogmanın yerine, İslamcı- milliyetçi-otoriter dogma çoktan yerleşmiş vaziyette. İşte bu durumun siyasi sonuçları ile karşı karşıyayız. Ama sadece siyasi değil, aslında bu durumun düşünsel açmazları uzun vadede daha da önemli olacak.
Halihazırda, fikir dünyası, siyaset tartışması ucuz köşe yazılarına indirgenmiş durumda; bir köşede, bir çırpıda modernlik, onun ürünü demokrasi, Batı- Doğu mukayesesi ve “tarihi gerçekler”in altından girilip üstünden çıkılabiliyor, üstüne bir de neticeler çıkarılıyor.
Tüm, okuması, yazması, hayat tecrübesi eksik toplumlar böyledir, kalemi eline alan tarihi baştan yazma, siyasi kavramları hovarda biçimde kullanma cahil cesaretini göstermekte beis görmez. Bilmez ki, söyledikleri ne ciddi bir sorgulama, ne ciddi bir eleştiri, ne ciddi bir siyasi tutum olmaktan çok ama çok uzak hamasetten ibarettir. Yazılanların içinde bol miktarda havalı Batı düşünürü olması, “içinden tramvay geçen şarkı” hükmündedir. İsim, deyim, kavram zikretmekle, düşünce derinleşmez, dünyaya, siyasete bakış zenginleşmez. Büyük bir düşünce fukaralığı üzerine kurulu siyaset de işte ancak bu kadar olur.

Osmanlı meraklısı
Diğer taraftan, Türkiye bu seviyede bir düşünce dünyası ve onun uzantısı olan ucuz siyaset anlayışı ile yol alamayacak kadar önemli, büyük, karmaşık ve dahi gelişmiş bir ülke. Tam da bu nedenle mevcut zaafların siyasi sonuçları, “büyük başın büyük derdi olur” misali, sanıldığından çok daha büyük olacak. Benzetmek gibi olmasın, Osmanlı Devleti de böyle battı. Osmanlı meraklısı çok, ama tarih bilen az; “yüzyıllık parantez”, masallarının gerçekle hiçbir alakası yok, batış süreci çok uzun zamana yayılmış ve nedenleri çok karmaşık bir süreçti. Osmanlı meraklıları bu süreçleri daha iyi bilseler, belki mevcut durumu daha iyi kavrayabilirlerdi, ama zaten belli ki böyle bir dertleri de yok. İktidar ele geçirilmiş, köşeler, makamlar, akla gelmeyecek imkânlar kapılmış, üç kuruşluk fikir sermayesi ile bunca ganimet edinmenin sarhoşluğu, memleket, insanlık meselelerini geride bırakmış. Tabii, mesele sadece tarih bilmek değil. Biraz daha dünyadan haberdar olunsa, dünya işleri komplodan ibaret sanılmasa, mevcut fukaralık ve siyaset açmazlarından çıkış mümkün olabilirdi.

Hazırlıklı olalım
Karamsarlık değil, sadece okuduklarım, duyduklarım, izlediklerimden çıkardığım sonuç bu. Yoksa tabii ki hiçbir dönemde, hiçbir durumda ümitsizliğe kapılmamak lazım, tam tersine sorunlar ne kadar büyükse, onlarla mücadele azmi o denli büyük olmalı. İyimserlik de nihayetinde, sorunları görmemek değildir; gerçeklerin farkında olarak yola çıkmayı gerektirir. Aksi takdirde gerçeklerin altında ezilir, savrulur, doğru bildiklerimiz adına mücadele azmini toptan yitiririz. Yaz günü, fazlasıyla ağır bir yük, biliyorum ama bu yazın kışı çok ağır geçecek, hazırlıklı olalım diyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları