‘ABD Başkanı Biden ve 24 Nisan’ - Ö. Faruk LOĞOĞLU
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

‘ABD Başkanı Biden ve 24 Nisan’ - Ö. Faruk LOĞOĞLU

10.02.2021 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Başkan Biden yönetiminde Türk-Amerikan ilişkilerinin gündemindeki ikili, bölgesel ve küresel sorunları görüşmeye başlayabilmenin önkoşulunun S-400/F-35 sorun yumağıyla bağlı olduğu görünmektedir. Zira Amerika’nın inatçı ve ısrarlı duruşu ışığında S-400/F-35 meselesi halledilmeden ikili ve bölgesel sorunlardan oluşan çetrefil gündeme geçmek dahi pek mümkün gözükmemektedir.

Bu önkoşul aşılabildiği takdirde gündemdeki diğer konularda iyiye doğru mesafe almak zor da olsa mümkündür. Buna mukabil Ermeni soykırımı iddiaları konusu ise ilişkilerimizi daha derin ve kalıcı bir çıkmaza sürükleyebilecek potansiyele sahiptir. Soykırım iddialarının Biden tarafından resmen tanınması, ABD’de aleyhimize ciddi hukuki ve mali sonuçlara yol açabileceği için ilişkilerimizi onarılması güç ağır yıkıma uğratabilecektir.

HEPSİ DESTEKLEDİ

Bu itibarla soykırım iddialarını anma günü olarak belirlenen 24 Nisan tarihinde Biden’ın yapacağı açıklama ayrı bir önem kazanmaktadır, çünkü Biden, Bakanları, yakın mesai arkadaşları, hem Demokratlar hem Cumhuriyetçilerle birlikte Kongre’nin her iki kanadı, tarihi gerçeklerle ve uluslararası hukukla bağdaşmayan, sadece Ermeni söylemlerini yansıtan ve Amerikan siyasi tarihinde şimdiye kadar hiç olmadığı kadar soykırım iddialarının arkasında duran kararlar almışlar, açıklamalar yapmışlar ve vaatlerde bulunmuşlardır.

Başkan Biden, Başkan Yardımcısı -ve icabında Senato Başkanı- Harris, Temsilciler Başkanı Pelosi, Senato Dışişleri Komisyonu Başkanı Menendez hepsi Kongre’de soykırım kararlarına destek vermişler, öncülük yapmışlardır. Biden, seçim kampanyası sırasında da bu görüşünü tekrarlamıştır. Bu bağlamda soykırım iddiasına yüksek sesle sahip çıkan eski BM Daimi Temsilcisi Samantha Power’ın -ki bu konuya bir kitabında bölüm ayırmıştır- ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) başına getirilmekte olduğunu, Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın da Ermeni diyasporasına yakın duran biri olduğunu kaydetmek gerekir.

Yönetim ve Kongre, Ermeni iddialarına destek verenlerin adeta kuşatması altındadır.

Öte yandan, Dışişleri Bakanı Blinken, 24 Nisan Başkanlık açıklamasında soykırım” tabirine yer verilip verilmeyeceği sorusuna, bu hususu Kongre’ye danışarak belirleyecekleri” yanıtını vermiştir. O Temsilciler Meclisi ki 29 Ekim 2019 tarihinde (evet, Cumhuriyet Bayramımızda) 435 üyeden sadece 11 olumsuza karşı, her iki partiye mensup 405’inin oyuyla, tarihi gerçeklere aykırı olarak Ermeni iddialarına sahip çıkan, 296 sayılı kararı kabul etmiştir.   O Senato ki 12 Aralık 2019 tarihinde benzer bir kararı (150 sayılı), hem de oybirliğiyle onaylamıştır. Bu kararlar Kongre tarihi bakımından birer ilktir.

Dolayısıyla Kongre’nin Biden yönetimini 24 Nisan Başkanlık bildirisinde soykırım tabirini kullanmak hususunda frenleyici değil, bilakis teşvik edici bir etkide bulunmasını beklemek daha gerçekçi olacaktır.

BİDEN SOYKIRIM” DERSE NE OLUR?

Böyle bir gelişme zaten ağır sorunların yükü altındaki Türk-Amerikan ilişkilerini temelden sarsar ve ikili ve çok yönlü zararlara yol açar. Ancak sorun bununla, yani siyasi sonuçlarıyla da sınırlı değildir. Siyasi anlaşmazlıkları zaman içerisinde yeniden toparlamak mümkün olabilir.

Ancak daha can sıkıcı olan başka bir boyutta gizlidir. Tehlike Başkanlık bildirisinde soykırımın” telaffuz edilmesi, Amerikan hukuk sistemi bakımından Ermeni kökenli Amerikan vatandaşlarınca Türkiye aleyhine açılmış ve açılacak tazminat, mülkiyet ve sair davaların Amerikan mahkemelerince kabulü ve ülkemiz aleyhine sonuçlandırılmaları şansını güçlendirmesi ihtimaliyle bağlantılıdır.

ABD Başkanı’nın böyle bir tutum sergileyerek dış politika belirlemesi mahkemeler için Amerikan çıkarlarının” bir göstergesi olarak algılanmakta ve yargı tarafından dikkate alınmaktadır. Yargı, Amerikan dış politikasını yönetim tarafından belirlendiğini kabullenir. Diğer bir deyişle, ABD Başkanı’nın 24 Nisan bildirisinde soykırım” demesi Amerikan mahkemeleri bakımından konuya ilişkin bir dış politika yönlendirmesi olarak değerlendirilebilecektir.

Denilebilir ki ABD mahkemelerinin alabilecekleri kararlar” Türkiye’yi bağlamaz! Evet, illa uymamız” anlamında böyle kararlar Türkiye’yi egemen bir ülke olarak elbette bağlamaz. Ancak ABD yargısının elinde Türkiye aleyhine aldığı kararların gereğini yerine getirmek amacıyla ABD’nin kendi egemenliğinde kullanabileceği araçlar vardır. O da Ermenilere tazminat ödemeleri bağlamında ABD’deki Türk varlıklarına el koymaktır. İşte kırılma o noktada başlar ve Türk-Amerikan ilişkileri bütünüyle bir çıkmaza girer.

Bu senaryo, Türkiye Cumhuriyeti’nin ABD ile tazminatlar konusunu sonuçlandıran 1934 tarihli bir anlaşmanın varlığına rağmen, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak gayretiyle, F-35’ler konusunda Trump döneminden şahit olduğumuz gibi ahde vefa ilkesini bir kenara bırakarak yine de uygulanabilecek bir uç senaryodur. Ancak yukarıda resmedilen siyasi tablo ışığında, tamamen ihtimal dışı olmadığı da açıktır.

NE YAPMALI?

Öncelikle ABD Yönetimi, Kongre, medya ve düşünce kuruluşları nezdinde 24 Nisan konusunda çok yönlü ve kapsamlı girişimlerde bulunarak 1915 olaylarına ilişkin tarihi ve hukuki savlarımızı anlatılmayı ısrarla sürdürmeliyiz. Uluslararası bir mahkeme kararının yokluğunda Türkiye’yi soykırımla suçlamanın tek taraflı siyasi bir eylem olacağını, oysa soykırım tanımının siyasi değil, hukuki bir eylem olduğunu vurgulamalıyız.

Yabancı uzmanların hukuki mütalaaları da dahil, devletimizin elindeki bilgi ve belgeleri stratejik bir bütünlük içinde kullanmalıyız.

Ayrıca, 24 Nisan bildirisinde soykırım tabirinin kullanılmasının beraberinde şu gelişmeleri de tetikleyebileceğini anlatmalıyız:

1- Türk-Amerikan ilişkilerinde ağır hasara yol açacağı, Bölgesel ve küresel konulardaki işbirliğimizi aksatacağı,

2- Türkiye-Ermenistan arasındaki uçurumu daha da derinleştireceği ve konunun iki ülke arasında çözüm şansını tamamen ortadan kaldıracağı;

3- NATO ittifakına zarar vereceği;

4- Ortadoğu, Kafkasya ve Karadeniz bölgelerinde yeni kırılmalara neden olabileceği,

5- Dinler arası kutuplaşmayı yükseltebileceği, ve

6- Türkiye’nin Avrupa-Atlantik camiası içindeki konumunu daha da sorunlu hale getireceği.

Sonuç olarak Türkiye, ABD ve Ermenistan üçgenindeki ilişkiler ile bu üçgenin uluslararası planda daha geniş kapsamda neden olabileceği dalgalanmalar dikkate alındığında, 24 Nisan tarihinin olaysız atlatılması ilgili bütün taraflar için hayati önem taşımaktadır. Dolayısıyla, Biden yönetimi kuyuya taş atmadan önce iyi düşünmelidir. 

Ö. FARUK LOĞOĞLU
EMEKLİ BÜKELÇİ

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025