Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bu Koalisyon Hayat Kurtarır! - Sedat BAKICI
İstanbul’da olası 7.5 büyüklüğünde bir depremle ilgili uzmanların hemfikir olduğu şey, bir milyonun üstünde insanın yaşadığı 50 bin binanın ağır hasar alıp kayda değer bir kısmının yıkılacağı yönünde. Bu da iyimser bir rakamla tabii. Çünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve B.Ü. Kandilli Rasathanesi işbirliğiyle hazırlanan “İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi-2019” verilerine göre, İstanbul depreminde orta ve ağır hasar alacak bina sayısı 143 bin 200.
Bu verileri ortaya koyduktan sonra, şimdi de gelelim “ne yapmalı” ve “nasıl yapmalı” sorularının yanıtlarına... İlk sorunun yanıtı belli: Bu
binaları bir an önce tahliye
edip derhal yıkmak. Asıl sorun ise yıkılan binaların nasıl ve hangi finansmanla
yeniden inşa edileceği...
Bir kere öncelikle
merkezi ve yerel yönetim,
yani hükümet ile İBB, siyasi çekişmeyi
bir kenara bırakıp bu sorunun çözümü için kolları sıvamalıdır. On binlerce insanımızın canını alıp bir o kadarını da diri diri
toprağa sokacak deprem felaketine karşı işbirliği yapılmalıdır.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun
bu yöndeki çağrıları, ne yazık ki ana akım medyada ve
hükümet cenahında şu ana
kadar karşılık bulmadı. İmamoğlu’nun sık sık yinelediği “İstanbul’un en önemli problemi öncelikle depremdir” sözleri ne kadar doğruysa, bu sözlerin karşılıksız bırakılması
bizce o denli yanlıştır, haksızlıktır. Benzer çağrıları eski başkan Kadir Topbaş’ın da yaptığını ve geçmişte de karşılık bulmadığını hatırlatalım.
Yüzlerce milyar liralık maliyeti, ne tek başına bu binalarda oturan yoksul İstanbulluların, ne İBB’nin hatta ne de devletin karşılayabilmesi olanaklıdır. Peki göz göre göre bu insanları ölüme terk etmeyi sürdürecek miyiz? Aşağıda kendi önerilerimizi sıralayacağız ama bu binalarda yaşayanların görüş ve talepleri dikkate alınarak, alternatif projeler de ortaya konulmalıdır.
Aşağıdaki proje ya da üzerinde oydaşma sağlanacak bir başka öneri doğrultusunda, bu on binlerce insanımızı bir an önce ölüm tehlikesi ve korkusundan kurtarmak hepimizin ortak görevidir. Şimdi gelelim çözüm önerimize:
TESPİT, TEBLİĞ VE YIKIM SÜRECİ…
•
Öncelikle ağır hasar görmesi beklenen binalar tespit edilsin. (Bu
binalar aşağı yukarı belli durumda. Üç ya da en geç altı ay içinde sayıları tam olarak belirlenebilir.)
•
Bu binalarda oturan hane sakinlerine sonraki üç
ayın sonunda evlerinin mühürlenip artık bu binalarda oturamayacakları tebliğ edilsin.
•
Bu tabutluklarda yaşayan her bir aileye merkezi
iktidar tarafından iki yıl boyunca karşılıksız ayda iki bin TL kira yardımı,
ayrıca tek seferliğine beş bin TL taşınma yardımı yapılsın. Hazine’nin bu zor
durumdaki yurttaşlarımıza iki yılda ödeyeceği toplam rakam 13.2 milyar TL (1.9 milyar dolar) olacaktır.
•
Bu binaların tamamı, altı ay içerisinde İBB’nin koordinesinde ücretsiz
olarak yıkılsın ve molozları kaldırılsın (İBB, bu binaların molozlarını satarak
masraflarının bir kısmını karşılayabilir).
•
Bu ilk dönem, maksimum 15 ayı kapsayacaktır (Tespit, tebliğ ve yıkım süreci).
•
Sonrasında İBB tarafından en az 10 farklı mimari
proje çizdirilip bu binaların
sahiplerinin yeni binalarını yaparken, bu mimari projelerden ücretsiz
yararlanması sağlansın.
•
Keza yine İBB, yıkılan binaların arazilerinde
yapılacak yeni binalarla ilgili hiçbir
harç, yapı belgesi vs. türünde
ücret talep etmesin.
•
Gelinen aşamada bu kez devlet bankaları devreye
girsin ve sadece bu yurttaşlarımıza özel, piyasa koşullarına göre daha uygun faiz oranları ve 30
yıla varan ödeme koşullarıyla
inşaat kredisi sağlasın.
• Bir sonraki aşamada bu yurttaşlarımız, eski evleriyle aynı büyüklükte olmak kaydıyla binalarını yeniden inşa etsin. Kimi çevrelerce “bu binaların sahiplerine ekstra kat irtifakı hakkı verilsin” önerisi bizce “İstanbul’a ihanet”tir. Zaten mimari açıdan yeterince çirkin olan İstanbul’u daha da çirkinleştirecek böyle bir girişim kimsenin aklından bile geçmesin! Peki yukarıda ifade ettiğimiz önerilerimiz hayata geçirildiğinde bunun sonuçları ne olacaktır:
DUYARSIZ KALANLAR BEDELİ AĞIR ÖDER
•
Bir kere en önemlisi herhangi bir parasal karşılığı söz konusu dahi olmayan, bu binalarda
oturanlar ölüm veya yaralanma
tehlikesinden ve korkusundan kurtarılmış olacak.
•
Bir deprem sonrasında ilk 72 saat çok önemli. Çöken
bir bina başına üç vardiya çalışacak
arama-kurtarma ekibi en az 30 kişiden oluşturulur. 50 bin bina için düşündüğümüzde rakam 1.5 milyona çıkar ki hiçbir ülke, bu kadar çok sayıda arama-kurtarma ekibine sahip
değildir. Sonuç olarak deprem sonrası yaşanabilecek kurtarma rezaleti de baştan
önlenecek.
•
Ülkemizin
neredeyse tamamı deprem fay hatları üzerinde. Yukarıdaki proje, pilot bölge olarak İstanbul’da hayata geçirilebilirse aynı koşullarda diğer
kentlerde de uygulanabilir.
• Ayrıca unutulmamalıdır ki yaşadığımız ekonomik kriz yüzünden yüz binlerce kişinin ekmek kapısı olan inşaat sektörü de bu sayede yeniden canlanacaktır.
Son olarak altını çizerek özellikle ekleyelim ki, “geliyorum”
diye bas bas bağıran deprem felaketine duyarsız kalmayı tercih edenler, bu
tercihlerinin bedelini çok
ağır öderler.
GAZETECİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı