Olaylar Ve Görüşler

Ermenek Maden Kazası

06 Kasım 2014 Perşembe

Ermenek’teki kaza adeta bağıra bağıra gelmiştir. Televizyonlardan görebildiğimiz  kadarıyla ocağa ait üretim haritasının etrafı boştur. Yani sanki bu havzada  eskiden hiçbir madencilik faaliyeti olmamış gibidir. Halbuki üretim projesi  yapılırken ruhsata esas olacak harita üzerine, civardaki bütün eski çalışan ocaklar  (eski imalat yerleri) işlenmek ve işaret edilmek mecburiyetindedir.

Millet olarak bizim bir talihsizliğimiz var: Siyasilerimiz madenciliği bilmiyorlar. Bu kadarla kalsa gene iyi... Daha da vahim olanı, bilmediklerini de kabul etmiyorlar... Mesela her mesleğin tüm sorunlarını ve çözüm yollarını bilen meslek odaları gibi çok değerli bir kaynak varken siyasilerimiz onlardan istifade etmek yerine, onları kontrolleri altına almak veya en azından seslerini kısmak yoluna gidiyorlar. Madenciliğin fıtratında olan esas unsur budur, yoksa “yok yere ölmek” değil. Siyasilerin anlayışı
“Görünen köy kılavuz istemez” derler. Siyasilerimizde bu anlayış oldukça bu tür kazalar olmaya devam edecek gibi görünüyor. Toplu ölümlere yol açan nedenlerden biri de “su baskınları”dır. Ermenek madenindeki su baskını için siyasilerimizin “rastlanmamış bir kaza” şeklindeki demeçleri, bilmeyerek de olsa, bu kazanın sanki “beklenmeyen, hatta önlenemeyen” bir kaza imiş gibi algılanmasına sebep olmuştur. Halbuki ülkemiz madenciliğinde bu tür olaylara zaman zaman rastlamak mümkündür... Nitekim bunların, dünya literatürüne de geçecek ölçüde, en büyüğü 40 sene kadar önce Zonguldak’ta meydana gelmiştir. Çatalağzı ocağı ve kuyusu, milyonlarca metreküp killi ve kumlu su ile dolmuştur. Bu suyu tahliye etmek için Almanya’dan özel ekip ve keza işe uygun özel pompalar getirilmiştir. Suyun boşaltılması 2.5 senede tamamlanmıştır.
Üretim haritası
Ermenek’teki kazaya gelince, adeta bağıra bağıra gelmiştir. Televizyonlardan görebildiğimiz kadarıyla ocağa ait üretim haritasının etrafı boştur. Yani sanki bu havzada eskiden hiçbir madencilik faaliyeti olmamış gibidir. Halbuki üretim projesi yapılırken ruhsata esas olacak harita üzerine, civardaki bütün eski çalışan ocaklar (eski imalat yerleri) işlenmek ve işaret edilmek mecburiyetindedir. Bu husus, ruhsat verilirken ilk başta dikkate alınması gereken “olmazsa olmaz” hususlardan biridir. İşveren şu veya bu sebeple bunu atlamış olsa bile ruhsatı veren kurumun buna dikkat etmesi gerekirdi. Madenlerde alınacak emniyet tedbirleri ile ilgili bizim yönetmeliğimiz, gelişmiş ülkelerinki ile kıyaslandığında çok cılız ve yetersizdir. Ama bu yetersiz yönetmelikte bile uyulsaydı bu kazayı önleyecek birden fazla madde vardır. Mesela yeraltı çalışmalarına ait kısımdaki 1.3, 12.5 ve 17.1 maddeleri gibi. Ermenek havzası gibi kireçtaşlı arazilerde daha önce başka şahıslar tarafından çalışılıp terk edilmiş olan ocaklar, genellikle ve zamanla “su” ve “hava+gaz” karışımı ile dolar. Su dolmaya başlayınca, boşluktaki havayı ve gazı yukarıya doğru iter ve sıkıştırır... Böylece bu “hava+gaz” karışımının basıncı artar ve bu defa bu karışım, su üzerine basınç uygulamaya başlar. Gerek bu itmenin etkisiyle gerekse suyun gözeneklere sızıp yumuşatması dolayısıyla, suyun önünde kapak görevi gören arazi (topuk) zamanla zayıflar ve öyle bir an gelir ki artık arkasındaki suyu tutamaz ve patlar. Ermenek’teki kömür ocağında olan olay budur... Eğer işveren kendi imalat haritasına, kendisinden önce çalışılan yerleri ve/veya ocağının etrafındaki su ile dolu olan kısımları araştırarak işaretlemiş olsaydı ve ayrıca o kısımlara yaklaşırken madde 12.5’in gereği, 25 metre önceden “kontrol sondajları” yapsaydı, muhtemelen bu kaza meydana gelmezdi. Görüldüğü gibi alınacak tedbirlere yönelik yeteri kadar madde olmasına rağmen bu kaza olmuştur... Bunun bize öğrettiği husus ise şudur: “Bir yönetmelik ne kadar kapsamlı ya da ne kadar mükemmel olursa olsun, eğer denetim sistemi, bir işvereni bu tedbirleri almaya zorlayacak bir yapıya kavuşturulamazsa o yönetmelikten fazla bir yarar beklenemez.” Bu sebeple, öncelikle şu anda 250 olan müfettiş sayısını, iş tecrübeli ehil elemanlar almak suretiyle artırmak ve bu arada halen müfettiş olup da iş tecrübesi olmayanları da bir plan dahilinde “iş tecrübeli” yapmanın yollarını aramak gerekir.
Madencilerin sosyal hakları
Yanlış algı oluşmasına yol açan hususlardan iki tanesine temas etmek istiyorum. Televizyonlardaki, her biri kendi konusunda uzman 5-6 kişinin katıldığı toplantıların bazılarında, konuşmalar sonucu, “bu kaza sanki işçiler sosyal haklardan yoksun olduğu için meydana gelmiş” gibi bir imaj oluşuyor. Madencilerin sosyal haklarının perişanlığı ayrı bir husus olup bu kaza ile ilgisi yoktur. Her iki konunun, birbirine karıştırılmadan ayrı olarak ele alınıp irdelenmesi gerekir. Diğeri de yemek konusudur. Bütün dünyada madencilere yemek için ayrılan süre yarım saat olup yemekler madende yenir. Kaldı ki, büyük ocaklardan birinde, mesela ayakta çalışan işçilerin yemek için yeryüzüne çıkıp işe geri dönmeleri saatler sürer. Yol açtığı karmaşa dolayısıyla sebep olduğu muazzam ekonomik kayıp da işin cabası. “İşçileri yeraltında yemek yemeye mecbur etmek zulümdür” diyen büyüklerimizin bunu da bilmelerinde yarar vardır. Evet, madenciliğimizin talihsizliği, sorunlarının çözümünün, konuyu hiç bilmedikleri halde bildiklerini sananların ellerinde olmasıdır.  
Prof. Dr. ŞİNASİ ESKİKAYA Yüksek Maden Mühendisi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları