Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fakir Baykurt’u 90. yaşında anarken
YAZAR:Hatice Eroğlu Akdoğan
Kütüphaneci-Yazar
F.Baykurt içinde bulunduğu her durum ve adımını attığı her yerde kalemiyle kayıttadır. Dilinin zenginliği (ya da onun dilimize kazandırdığı biçimiyle ‘varsıl’lığı) de bulunduğu, dolaştığı her yer ve yöreye bağlı olarak artar. Türkçe onun kaleminde yeni bir dinamizm kazanır.
Fakir Baykurt, 1929 yılında doğmuştu. 70 yaşında, 11 Ekim 1999’da hayata veda ettiğinde, edebiyatımıza ömründen 57 yıl katmıştı. Elbet onun da bir ailesi, işi, bireysel ve toplumsal sorumlulukları vardı. Ama F.Baykurt, yaşamın/ yaşamının zorlukları ve karmaşık durumu arasında edebiyat uğraşını; olaylara ve sorunlara bir yazın insanı gözüyle bakabilmeyi, halkın dağarcığındaki sözcükleri yazılı ulusal dil ağına iliştirmeyi, kalem işçiliğini hiç elden bırakmayan yazarlardan biri oldu.
Yazar, ilkokuldan sonra Köy Enstitülü bir öğrenci iken kendini eğitmeye, geliştirmeye veren iyi bir okur ve gayretli bir şairken, edebiyatın tür olarak sınırlarını da genişletmeyi başarmıştır. Gönen Köy Enstitüsü’ne ayak bastığında elinde şiirlerini yazdığı bir defteri vardı. Her gün bir-iki şiir yazıyor oluşu kaleminin de açılıp parlamasını sağlıyordu. Enstitüde şiirleriyle tez tanındı. İ.Hakkı Tonguç, Gönen’i ziyaretinde F.Baykurt’un şiirlerinden birkaçını yanına alıp götürdükten sonra enstitüler çapında da bilinen bir şair oldu. Köy Enstitüsü Dergisi’nde yayımlanan “Gönen Mektubu” şiiri, köyün yoksulluğuna karşı enstitünün gelecek vaat eden varsıllığına çağrışım yapan dizeler bütünüydü.
Şiirle yitinmedi
Şiir onu büyülü bir gerçeğe yanaştırsa da edebiyat salt şiirden ibaret değildi. F.Baykurt, Sabahattin Ali, Sait Faik, P.Istratı, Gorki gibi yazarları okudukça edebiyatın farklı türlerinden de etkilendi ve şiirle yetinmek istemedi. Öykü denemelerine, gazete yazılarına da yine enstitü sıralarında bu inançla başladı.
Taviz vermedi
Enstitüler, öğrenci ve öğretmenlere yönelik karalama ve yapıyı çökertme politikalarının hüküm sürdüğü bir döneme giriyordu. 1946’da başlayan bu süreci F.Baykurt hem öğrenci, hem de toplumu ve dünyayı anlamaya çalışan genç bir yazar olarak bizzat yaşadı. Üzerinde yoğun baskı oluştu. Kitaplarını gizleyerek okudu. Yakalattığı kitaplarla ilgili soruşturma geçirdi. Zor şartlarda yaşayan ailesi için öğretmen çıkması çok önemliydi. Kavram olarak “komünizm”in ne olduğunu dahi bilmeden “komünizm propagandası” suçlamasıyla enstitüdeki varlığını tehlikeye soktular. O yüzden haklı duruşundan taviz vermeden diplomasına kavuşmasını, aslanların, sırtlanların ağzından ekmeği kapmak biçiminde niteler.
Nihayet öğretmendir. Öğretmendir; enstitüden aldığı terbiye ile bilgisizliğin ve karanlığın ötesini görebilen çocuklar yetiştirme derdindedir. Öğretmenin, okulun, köyün, köylünün sorunları onun düşüncesine eşlik eden kaleminin de sorunudur. Halihazırda köylünün saf ve işlenmemiş dili, sözlü kültürü Fakir Baykurt’un yazın hazinesinin de temelidir. Çalıştığı, gezip dolaştığı her yerde hayata illa ki baktığı bir de edebiyat penceresi vardır. Şiiri dışında, öykü, deneme ve düz yazıları bir su gibi beslendiği kaynaktan akıp ötelere, kentlere doğru ulaşmaya başlamıştır. Bir noktada öyküye sığdıramadığı edebiyat evreni artık romana da evrilir. Köy/köylü çelişkileri yırtıp kalkınmak gelişmek ister. Memlekette edebiyata esin olacak uçsuz bucaksız olaylar vardır. F.Baykurt içinde bulunduğu her durum ve adımını attığı her yerde kalemiyle kayıttadır. Dilinin zenginliği (ya da onun dilimize kazandırdığı biçimiyle “varsıl”lığı) de bulunduğu, dolaştığı her yer ve yöreye bağlı olarak artar. Türkçe onun kaleminde yeni bir dinamizm kazanır. “Küçük küçük notlarım/İnci minci notlarım benim/Öykülere romanlara doğru düşüncemde/ Gece gündüz koşan atlarım” dizeleri onun yazın hazinesi öğelerini bizlere çağrıştırır.
13 yaşında başladığı ilk şiiriyle birlikte 57 yıl boyunca bulunduğu her ortamda kalemini bir karınca gibi işlettiği için roman, öykü, şiir, deneme, çocuk kitabı, halk masalları ve gezi türünde elliye yakın yapıta imzasını atmıştır. Ayrıca sekiz ciltlik otobiyografik eseri (toplam 3322 sayfa) de yazın zenginliğinin ayrı bir türüdür. Mücadeleci, örgütçü bir öğretmen olarak genel başkanı olduğu ve 12 Mart faşist cuntacıları tarafından kapatılan TÖS’le ilgili savunması da ülkemizin eğitim davasını en iyi ifade eden yapıtlarından biridir.
Yarım kalanlar
Fakir Baykurt’u kendisinin de beklemediği; beklemediğimiz bir yaşta yitirdik. Oysa etrafındakilere, içindeki hisle daha yüz yaşına kadar yaşayıp, yazacağını yarı şaka yollu ifade ederdi. Yazmaya dair gücü ve inancı bu kadar çok büyüktü. Yazdıkları kadar yazmayı planladığı ve hatta küçük küçük notlarıyla oluşmuş o kadar birikimi vardı ki yaşı ilerledikçe yazacakları da notların sırasından sıyrılıp okuruyla buluşacaktı.
Hasta yatağında uğraştığı kitabı “Eşekli Kütüphaneci” romanına ancak onun ölümünden sonra kavuştuk. Geride kalan 57 yıllık birikimi içinde ise yuvadan uçmayı bekleyen daha nice yazım planları, yarım kalmış öykü ve romanları, gezi yazıları bulunmakta. Zaman zaman Cumhuriyet’ in bu sayfasında önemli yazılara da imza atmış olan 90 yaşındaki yazarımız saygıyla anılmayı ve geleceğe taşınmayı emeği, bilinci, mücadeleci kişiliği ve edebiyat insanı oluşuyla çoktan hak ediyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke