Olaylar Ve Görüşler

Gerçekten ni Y’e?

09 Temmuz 2016 Cumartesi

Son günlerde liselerde yaşanan hareketliliği anlamak için “Y” kuşağına bir bakmak gerekiyor... Orta yaş ve üzerindekiler için anlaşılması gerçekten güç bir kuşak, ‘Y’ kuşağı.

Yüz yıllardır kuşaktan kuşağa geçen ve sessiz bir kabullenme içinde devredilen gelenek ve anlayışları ellerinin tersiyle itiyorlar. Adeta kendileri için yeni bir dünya yaratıyorlar. 1980’lerin sonunda, 1990’ların başında doğanlardan söz ediyorum. Uzun süre onları “ergen” olarak nitelendirip inceden inceye eleştirdik, küçümsedik. Ama büyüdüler... Sayıca ezici bir çoğunluğa ulaştılar. Bugün Türkiye nüfusunun yarısı 30 yaşın altında.
Kendilerini Gezi olaylarıyla öne çıkardılar. Öncesinde “görünmez”diler. Bilgisayarlarının başında, odalarındaydılar. Kulaklıkları ve cep telefonları ile ayrı bir dünyadaydılar. Bencil, meraksız, bireyci, apolitik diyorduk onlara. Oysa odalarında bilgisayar başında dünyayla bütünleşen, gören, okuyan, bilen, iletişimi hiç kaybetmeyen bir kuşak gizliden gizliye filizleniyordu. Birey olarak benliklerine bağlıydılar belki ama içinde bulundukları dijital dünyanın sonsuz bağlantılarıyla iç içe geçmiş bir küresel toplumun da ayrılmaz parçalarıydılar.

Sorguluyorlar...
Y kuşağı, İngilizcede why? (neden) sözcüğü ile aynı sese sahip. Türkçede de Y, niYE? sorusuyla bağdaştırılabilir. Bu kuşak soruyor, sorguluyor. Kendisinden önceki kuşaklardan aldığı bayrağı, aynı yüz metreyi koşup bir sonrakine devretmeyi anlamlı bulmuyor. “Niye” sorusunu her aşamada soruyor. Sadece kendisine değil, internet aracılığıyla bağlı olduğu dünyadaki geri kalan üç milyar internet kullanıcısına da soruyor. Niye böyle gelmiş, niye böyle gitmemeli?

Haklarını istiyorlar
Bu kuşak özgürlük, adalet, mutluluk istiyor. Bunları, sadece kendisi için değil, toplumdaki herkes için istiyor. Fedakârlık yapmak istemiyor. Hakkını istiyor. Hemen istiyor. Sabırsız. Y kuşağı, daha çok değil, daha akıllı çalışıyor. Sopa yerine havuçla motive oluyor. İşinden tatmin olmazsa bırakıp gidiyor. Bu kuşak, ortalama iki yılda bir iş değiştiriyor.

Hayatı ertelemiyorlar
Sadece insanların değil, doğadaki tüm varlıkların haklarına bağlı. Her varlığın dünyada eşit hakkı olduğuna inanıyor. Hayvanların, suların, bitkilerin de hakkını savunuyor. Y kuşağı için iş ile yaşam dengesi son derecede önemli. İşi için hayatı ertelemek istemiyor. Hem işte hem de özel yaşamında mutluluğu arıyor. Bu gençler, önümüzdeki elli yılın tasarım eğilimlerine yön verecekler. Yakın gelecekte, bu bireylerin günlerinin her anında mutlu olacakları, ortak ve esnek yaşam alanları tasarlamak durumundayız. İş bir eğlence, ev bir iş alanına dönüşebilmeli. Sonuçta amaç, yaşamın her anında mutlu olmak...

Ortak yaşam alanları
Ortak yaşam alanlarına ihtiyaç duyuyorlar. Konutlar kendi içinde küçük olabilir ama modüler eklemelere olanak tanımalı. Başlangıçta neredeyse bir yatak, bir de internet bağlantısı düzeyinde yeterli. Ancak tıpkı gecekondular gibi, gereksinimlere bağlı olarak zaman içinde büyüyebilmeli. Buna karşılık, konut dışında gerekebilecek sosyal alanlar düşünebildiğimizin çok ötesinde çeşitlendirilebiliyor. Sinema odasından spor salonlarına kadar çok çeşitli gereksinimler ortak alanlara taşınıyor. Ofislerde de çalışılacak alanlar esnek ve değişken planlanırken, buna karşılık sosyal alanlara çeşitlilik kazandırılıyor. Ofiste, kafeler, basket potaları, koşu pistleri görmeye giderek alışıyoruz.

Sağlıklı yaşam
Bir başka gereksinim, açık alan ve sağlıklı yaşam. Sağlıklı kentler, hem hareket ve sporu özendiriyor, hem de yeşil alan, günışığı, temiz hava, temiz su, sürdürülebilirlik ilkelerini barındırıyor. ‘Ni Ye’ kuşağı, yaşamı sorgulayıp mutluluğu yaşamın merkezine oturturken mimaride 3 boyut yetersiz kalıyor. Zaman ve mekân kavramları iç içe geçiyor. Artık, esnek zamanlar ve zamansız mekânlar tasarlama çağı...

 

AYŞE HASOL ERKTİN
Mimar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları