Namus belası - Dr. Canan KAFTANCIOĞLU
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Namus belası - Dr. Canan KAFTANCIOĞLU

21.08.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Çokça yazıldı, çizildi, tartışıldı ve hatta saldırıldı.

Eleştiriyi ayrı tutuyorum çünkü kıymetli, öğretici kimi zaman da siyasetçiye evet böylesi daha doğru olurmuş dedirten, konuyu doğru yerden ele aldığımızda eleştiri de doğru bir noktadan gelirse dönüştürücü olabiliyor. Bu nedenle yazacaklarım eleştirilere yanıttan ziyade konuyu bana göre yanlış bir planda tartışan -hatta saldıranlara- farklı bir perspektif sunma ekseninde olacak.

Hemcinslerime pozitif bir ayrımcılık yaparak belirtmek isterim ki namus kelimesiyle ilgili bakış açısı ve olaya yaklaşımı ne olursa olsun yazan, çizen hemcinslerimin tamamını haklı buluyorum. Çünkü her gün hatta her dakika “namus belası”na başına gelmedik kalmayan biz kadınların yaşadıkları ortadayken kelimenin sadece etimolojik kökeni üzerinden yapılacak bir yorum da eksik kalacaktır. Kadınların yakıcı sorunlarının sadece teori üzerinden değil pratikte yaşadıkları acı gerçeklikleri de görerek ele alınması gerekliliği tartışmasız. Kadın denilince namus, namus denince kadının anlaşıldığı bir kısırdöngünün içindeyiz. Başta kadınlar olmak üzere toplumu ortaçağ karanlığına hapseden bu kısırdöngüyü zihinsel planda ve güncel hayatta olduğu kadar dilsel kullanımda da aşmamız gerekiyor.

KELİMENİN KÖKENİ

Uzun bir girizgâhtan sonra “namus” kelimesinin etimolojik kökenine indiğimizde karşımıza şu bilgiler çıkıyor:

Türkçeye Arapçadan geçen “namus” kelimesinin kökeni Yunancada “kurucu ilke” ya da “genel ilke” anlamına gelen “nomos” kavramından geliyor. Eski Yunan şehir devletlerinde temelde soyluların çıkarlarını koruyan ve kökeni tanrılara dayandırılan sözlü yasaları ifade eden “thesmoi” karşısında “nomoi”, insan yapımı yazılı yasaları ifade etmek üzere kullanılan bir kelimeydi. İz sürüp Arapçasına baktığımızda “namus”un “peygamberlere vahiy yoluyla gelen ilahi yasa” olduğunu görüyoruz.

Kökeni itibarıyla temel ilke anlamına gelen namus kelimesinin kendisi ve kapsadığı yorum cinsiyetçi değil aslında. Namus kavramına cinsiyetçi bir öz yüklemek kavramın etimolojik kökenine haksızlık olur. Ancak doğru olan başka bir şey daha var ki o da zaman içinde namus kavramı kadın üzerinden ele alınan bir “namus belası”na dönüşmüş (Bu noktada ister istemez Cem Karaca’nın aynı isimli ünlü şarkısını hatırlıyor insan.) Buradaki hassas çizgiyi kaçırmadan yapılacak tespitler bizi doğruya ya da yanlışa götürecektir.

Özellikle son yıllarda topluma egemen olan dinsel söylemin de etkisiyle namus, ataerkil anlayışın, erkeğin kendisinden hareketle tarif edip dayattığı bir kavrama dönüştü. Namuslu olmak eril bir bakışla iffetli olmaya indirgenince gerek günlük kullanımdaki değişik durumları anlatmada kullanılan içeriği gerekse de etimolojik kökeni unutuldu.

Namuslu  olmak her şeyden önce güvenilir olmaktır, güven kavramıyla ilişkilidir. Birinden namusludur diye söz ettiğimizde onun güvenilir, dürüst, sözüne sadık biri olduğundan söz ediyoruzdur.

Namuslu insan başkasının malına çökmez, emanete hıyanet etmez, çalıp çırpmaz, tüyü bitmemiş yetimin hakkına göz dikmez.

Hal böyleyken, çalma, çökme, el koyma, inkâr ve yalan gibi namussuzluklar almış başını gitmişken namus kavramının hâlâ kadın üzerinden tartışılması, namus denince kadının iffetsizliğinin akla gelmesi düşündürücüdür. 

SINIR NAMUSTUR

Sınırlarımız kevgire dönmüş durumda, yol geçen hanı gibi. Sınır güvenliği kalmamış. Halka yalan söyleniyor. Gizli kapaklı anlaşmalarla devletin ciddiyeti, inanılırlığı ve güvenilirliği zedelendi.

Böylesi bir dönemde karşı çıkılması gereken ve hepimize sorumluluk yükleyen şeylerden biri de “namus”u büründürüldüğü cinsiyetçi kılıfından çıkarıp yeniden özüne döndürmek, tam da kavramın gerçek anlamıyla kullanılmasını sağlamak olmalıdır. 

Bu bağlamda bakıldığında “sınır namustur” vurgusu cinsiyetçi bir ifade olmaktan ziyade, sınırlarımızın güvenli hale getirilmesiyle ilgili bir siyasi anlayışın dışavurumudur. Yukarıda da anlatmaya çalıştığım üzere cinsiyet cenderesinin dışına çıkarmaya, özüne geri döndürmeye yönelik bir ifade olarak da düşünülebilir. Bu açıdan eleştirenlerin bir kez daha düşünmelerini isterim.

Yazının muradı namus kelimesi üzerinden bir polemik yaratmak değil, toplumun, insanlar arası ilişkinin ve elbette siyaset kurumunun namuslu, güvenilir hale getirilmesine katkı sunma çabasıdır.

Küçücük de olsa zihinlerde oluşmuş ezberlere yönelik bir soru işareti yaratabilirsem ne mutlu bana.

Kadın denilince namus, namus denilince kadın kelimesinin akla gelmediği, kelimenin etimolojik kökenine uygun kullanıldığı bir gelecek mümkün. Çoğu zaman mücadeleyle, kimi zaman ise birbirimizin zihinlerinde uyandıracağımız soru işaretleriyle bunu hep birlikte başaracağız.

DR. CANAN KAFTANCIOĞLU

CHP İSTANBUL İL BAŞKANI

Yazarın Son Yazıları

Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025