Olaylar Ve Görüşler

TBMM Üyelerine Yüzüncü Yıl Çağrısı - Güngör AYDIN

07 Haziran 2020 Pazar

TBMM, bütün demokrasi yönetimlerinde yasama organı olarak bulunan sıradan bir parlamento değildir. TBMM, tüm çağların en büyük devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk tarafından, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına ulaştırılacak yolda Osmanlı’nın gasp ettiği ulusal egemenliği halka vermek üzere, tüm dünyaya örnek biçimde oluşturulmuş abide devlet yapılanması ana kurumudur.

Bu Meclis, aynı zamanda, köhneleşip yıkılmış padişahlık ve hilafete dayalı bir şeriat/din devleti düzenine son verilerek çağdaş, laik, saygın, tam bağımsız bir devlet kurup ülkeyi çağdaş yönetim biçimi demokrasiye ulaştırma ana hedefinin ilk/ön ve gerekli aşamasıdır.

OLAĞANÜSTÜ ÖRGÜTLENME

Olağanüstü örgütlenme Atatürk, bu yapılanma öncesinde ve bu ilk hedefe ulaşmanın bir gereği olarak, Osmanlı Devleti’nin yıkılıp topraklarının işgal edilmesi üzerine Anadolu ve Rumeli’nin her yanında bağımsızlık hedefine dönük olarak oluşturulmuş 40 kadar yerel kongre iktidarlarını ve kurtuluş için yakılmış çoban ateşlerini, olağanüstü bir örgütlenme, sonrası demokrasiye ulaşacak bir toplumsal ilerleme sağlama bilinci ortaya koyarak, halkı antiemperyalist bir ulusal kurtuluş savaşı hedefine dönük biçimde bir büyük Anadolu bağlaşması etrafında bütünleştirmiştir.

Bu bütünleştirmenin sonunda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına ulaştırılacak bir Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın gerçekleştirilmesinin, tüm bu hedefleri gerçekleştirebilmenin temeline yerleştireceği, aynı zamanda bir devlet yapılanmasının ilk/ön ve ana adımı olarak TBMM’yi oluşturmuştur.

EŞİ BENZERİ OLMAYAN DEVLET OLUŞTURMA HIZI

Başlatıldığı 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren, TBMM’nin oluşturulduğu 23 Nisan 1920 tarihinde kadar geçen 11 aylık bir sürede bir devlet yapılanması ilk ya da ana hedefine ulaştırılan bu devlet kurma girişimi, dünyada eşi benzeri olmayan hızda gerçekleştirilmiş bir toplumsal örgütlenme, bir devlet oluşturma hızı örneği bulunmaktadır.

Türkler tarafından kurulmuş bulunduğu halde Osmanlı tarafından gasp edilmiş ulusal egemenlik hakkı, Atatürk tarafından yeniden halkı temsilen TBMM’ye verilmiş olmasına karşın, despotik dinsel diktatörlük olarak, ABD emperyalizminin Ortadoğu’da Müslümanları birbirine kırdırma politikalarının bir gereği olan siyasal İslam modeli, ülkemizdeki karşıdevrimci dinsel güçler eliyle kurulmuş AKP tarafından, bütün süreçlerinde anayasa ve meşruiyet dışı yollardan oluşturulmuş tek adam düzeni ile yeniden gasp edilmiştir.

Bu saptamalardan sonra, bu tarihsel gerçeklerin ışığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşturulmasının başlatılma tarihinin 100. yılında: TBMM, anayasal ve kurumsal tekelinde olan, hiç kimseye devredilemez, hiç kimse tarafından kullanılamaz bulunan ulusal egemenlik hakkını, var olan anayasal düzen uyarınca bu tarihsel kurumsal temel hakkı yeniden tekeline almalıdır.

ZORUNLU VE ULUSAL GÖREV

Bu amaçla, kurucu sisteme aykırı olarak yürürlüğe konulmuş bulunan, bütün süreçleri ile anayasa ve meşruiyet dışı yollardan oluşturulmuş olduğu için hiç doğmamış ve yok hükmünde olan başkanlık/tek adam sistemi fiili durumuna son verilmelidir.

Sonrasında da tek adam sistemine son verildiği karar altına alınmalıdır. Parlamenter sisteme geçme/dönme, bu nedenle başkanlık /tek adam sistemine son verme, tarihsel, ulusal, vazgeçilmez, zorunlu bir görev olarak, anıtsal, evrensel örnek büyüklükteki TBMM’nin önünde durmakta, bulunmaktadır. 

Bu yönde TBMM’de bir mutabakat olmadığı, sağlanamadığı takdirde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu düzenine bağlı ve demokrasiye inanan tüm partiler tarafından devletimizin kurucu siyasi örgütü CHP’nin önderliğinde ve birlikte oybirliği ile ortak bir tavır, karar, önerge altına alınmalı; hazırlanacak bir demokrasi bildirgesi ile durum antiemperyalist büyük Türk ulusunun/halkının bilgi ve takdirine sunulmalıdır.

GÜNGÖR AYDIN
Emekli Vali 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları