Olaylar Ve Görüşler

Üniversiteler ‘aile şirketi’

03 Şubat 2019 Pazar

Üniversiteler aile ve akraba topluluğuna dönüştü. Bu yapılanmada eğitim, bilim, teknoloji olmaz, akademi çoraklaşır. Ülkeye; yönetici, eğitimci, hukukçu, sağlıkçı, ekonomist, mühendis, diplomat gibi eleman yetiştiren üniversitelerimiz bu durumda.

Üniversite üst düzey yöneticilerinden; bilgi birikimi, deneyim, verimlilik ve üretkenlik beklenir. Ayrıca bilim ve yönetim etiğine, akademik kültür ve değerlere saygı beklenir. Yönetimlerde tarafsızlık ve dürüstlük esastır. Üniversite yönetimleri akademik personel atamasında tarafsız olmak ve akademik liyakata uymak durumundadır. Açılan kadroya başvuranlar arasında bilgilinin, bilimsel performansı yüksek olanın atanması hukuk gereğidir. Temel ilkeler dışında özellikle eş, çocuk, akraba ve siyasi tercihlerle yapılan atama ve yükseltmeler kurumun omurgasını kırar.

Yakınlar ve yandaşlar
Son yıllarda hak edenlere, sınavla doçent olanlara kadro açılmazken, ihtiyaç olmayan bölümlere tepede kadro ilanları verilmekte, olumlu rapor vereceğini bildirenlerden “özel bilim jürileri” kurulmakta, yakınlara ve yandaşlara her türlü kolaylık sağlanmakta. Yönetici eş, çocuk, yakınlarını almak için ilanlarda “adrese teslim” nitelikler sıralamakta. Atanacaklar belli, kalanı “kitabına uydurmak”.
Bir kadro ilan var ki üniversite kendini aştı: Ulusal gazetede çıkan ilanda Tıp, Mühendislik, Fen - Edebiyat, İlahiyat, Su Ürünleri fakültelerine alınacak doçent ve yardımcı doçentlerin isimleri de yayımlandı. Bu örnek ülke yükseköğretiminin durum belgesidir.
İlanlarda istenilen ölçütler incelendiğinde YÖK ulusal tez merkezine göre bu konuda tez yapan birer kişi bulunmakta, yani atanacak belli. Yardımcı doçent ilanı: “Şeytanla mücadele edecek insan eğitimi üzerine çalışmalarda bulunan”, Enerji Sistemleri bölümüne öğretim görevlisi ilanında: “Lipitler, proteinler ve biyoyakıtlar ile ilgili çalışmalar yapmış olmak” koşulu var. Enerji değil de Biyoloji bilim dalına öğretim üyesi aranıyor sanırsınız. Nitekim kadroya alınan da biyolog.

Akademik unvanlar
Tıp Fakültesi ilanı “... 5 yıl hastane yöneticiliği yapmış olmak, en az 2 yıl üst düzey sağlık yöneticiliği yapmış olmak, ‘kabızlık cerrahisi’ konusunda deneyim sahibi olmak vb.” şeklinde. Bu ilanla üniversite dışında çalışan doktorlara akademik unvanlar dağıtıldı. Atanacakların listesi noterden onaylatıldı: Listedeki 32 kişiden 31’i atandı.
Rektör yakınları, rektör yardımcısı ve dekan yakınları yönetim görevine getirilirse, yönetim kurulu ve senato kararları aile kararlarına dönüşür. Örneğin; üniversite rektörünün eşi dekan, rektör yardımcısının eşi dekan, akrabası enstitü müdürü ve eşi yüksekokul müdürü. Rektörün iki akrabası yüksekokul müdürü, sonuçta toplam 8 kişi senatör. YÖK rektörün eşini soruşturma sonucu görevden aldı ama rektör göreve devam etti. Prensipte rektörün eşi görevden alınacak ise önce rektöre bildirilir, bu istifa etsin demektir. Dekan hanım istifa etmediği gibi eşi soruşturma ile görevden alınan rektör de istifa etmedi. Mevki ve makam hırsı böyle olmalı.
Oğlunu bir gün SGK’li gösterip araştırma görevlisi atayan, hukuk fakültesine tek aday giren kızı kazanan, kız kardeşini öğretim görevlisi atayan, Kamu Denetçiliği raporuna göre “...gerekli titizlik gösterilip eksiklikler tamamlansa kazanan aday, sınava girecek ilk 20 kişi içerisine bile giremiyor..” belirlemesine karşın 29. sıradaki oğlu kazanan, oğlunun yatay geçişini sağlamak için kontenjanı iki katına çıkaran rektörler var.

Usulsüz atamalar
Kardeşini öğretim görevlisi, özel hastanede çalışan eşini önce yardımcı doçent sonra dekan yardımcısı yapan, “İç Mimarlık veya İç Mimarlık ve Tasarım anabilim dalında doktora yapıyor olmak” koşulu ile kızının atanmasını sağlayan dekanlar var. Açılan akademik personel sınavlarını, enstitü müdür yardımcısının eşi ve oğlu; iki rektör danışmanının eşleri, rektör yardımcısının oğlu kazandı. Hukuk profesörü rektör yardımcısının oğlunun usulsüz atandığı belgelendi.
Bunların yüzlercesi var, bu atamalarda hukuk, liyakat, etik yok. Üniversiteler aile ve akraba topluluğuna dönüştü. Bu yapılanmada eğitim, bilim, teknoloji olmaz, akademi çoraklaşır. Ülkeye; yönetici, eğitimci, hukukçu, sağlıkçı, ekonomist, mühendis, diplomat gibi eleman yetiştiren üniversitelerimiz bu durumda. Bu üniversite yöneticileri, Afganistan, Yemen ya da Uganda’dan gelmedi, bu ülkede ve Cumhuriyet kurumlarında yetiştiler. Ancak üniversitelerimiz Ortadoğulu, Batı Asyalı olmakta ısrarcı. Yaşananlar şaka gibi. Halkımızın bu durumu anlatan güzel bir tanımlaması vardır: “Ört ki ölem.”

PROF. DR. OSMAN İNCİ / Eski Trakya Üniversitesi Rektörü



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları