Zor yıllar ve sarı sendikacılık - Dr. Engin ÜNSAL
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Zor yıllar ve sarı sendikacılık - Dr. Engin ÜNSAL

14.09.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sendikalar demokrasi için, geçimini emeğiyle sağlayan işçiler ve memurlar için çok önemlidir. Sanayi devrimi sonucu kentlere gelen ve fabrikalarda sefalet koşullarında çalışan işçilerin sendikalaşma çabaları sömürüye karşı bir isyanıdır. O günlerden bugünlere sendikalaşma çabaları zor yıllar yaşamıştır ve ağır bedeller ödenmiştir. 

1830’da İngiltere’de Chartist Movement sürecinde, 4 Mayıs 1886’da Şikago’da Haymarket Meydanı (Samanpazarı) katliamında, İsveç’te Sosyal Demokrat Parti’nin kuruluş yıllarında, Fransa’da işçiler sendikacılığın tarihini kanla yazmışlardır. 

Ülkemizde sanayileşme süreci geç başladığından işçi sınıfının ortaya çıkması da gecikmiştir ve sendikalaşma girişimleri ancak 1948 yılında çıkarılan 5018 sayılı yasa ile eksik de olsa bir kimlik kazanmıştır. Bu yasa ile kurulan sendikaların içi boştur çünkü ne toplu sözleşme ne de grev hakkına sahiptiler. Bu ve sonraki yıllarda sendikalaşma çabalarına öncülük edenler komünist suçlamasının gölgesinde yaşamışlardır. Polis, sendika önderlerine “Bizi yormayın, 1 Mayıs günlerinde gelin bizim misafirimiz olun” demiş ve işçi önderleri 1 Mayıs sabahları Sansaryan Han’da bulunan emniyet müdürlüğüne giderek 1 Mayısları polis gözetiminde geçirmişlerdir. Bu dönemde işçilerin sokaklara dökülerek sendika talepleri olmamıştır. Bu nedenle işçilerin, Batı ülkelerinin tersine, üretimden doğan güçlerini kullanarak sendikal haklara kavuştukları söylenemez. 

SARI SENDİKACILIK

1899 yılında Fransa’da bulunan bir fabrikada çalışan işçiler greve çıkar. İşveren grevi kırmak için kendi denetimindeki bir başka sendikayı destekler. İşverenin desteklediği sendikanın kaldığı binanın cephesi sarıya boyalıdır. İşçiler grevi yürüten sendika ile işverenin emri ile grevi kırmaya çalışan sendikayı ayırmak için sarı renkli binada bulunan sendikaya “sarı sendika” adını vermişlerdir. İşveren sendikası da bu terimi kabul etmiş ardından “Sarı” ismiyle haftalık bir gazete bile yayımlamışlardır. Terim sonra tüm dünyaya yayılmıştır. 

Sarı sendikacılık sadece işveren yanlısı sendika demek değildir. Siyasi gücün önünde diz çöken sendikalar da sarı sendikadır. Bunun en güzel örneğini birkaç yıl önce Arnavutluk’un başkenti Tiran’da yapılan ve Toleyis Sendikası Başkanı Cemail Bakındı ile birlikte katıldığımız Maden İşçileri Sendikası’nın genel kurulunda yaşadık. Türkiye’den gelen konuklar arasında Memur-Sen başkanı da vardı. Cemail Bakındı’nın evrensel işçi sorunları üzerine Arnavutça yaptığı konuşmanın ardından söz alan Memur-Sen başkanı, hiçbir işçi sorununa değinmeden ve hiçbir nedeni yokken FETÖ kalkışmasını şiddetle yeren ve partili Cumhurbaşkanını dolaylı olarak öven bir konuşma yaparak sarı sendikcılığın çok güzel bir örneğini vermiş ve yakın zamanda yaptığı toplu sözleşmeyle işçilerin beklentilerini karşılamayarak, hükümetin istediği doğrultuda sözleşme imzalayarak sarı sendikacılık görüntüsünü pekiştirmiştir.

1961 ANAYASASI

Sendika ve emekçi hakları, 1960 öncesinde bir hak olarak ele alındı. Çeşitli platformlarda konu ileriye sürüldü. Ancak somut bir sonuç elde edilemedi. 27 Mayıs sonrasında oluşturulan kurucu meclis tüm demokratik hakları kucaklayan 1961 Anayasası’nı bu ülkeye kazandırmıştır. Önemli olan bu anayasanın ekonomik ve sosyal haklar başlığı altında 46, 47, 48 ve 49. maddelerinde sendika kurma, toplu sözleşme ve grev yapma haklarını kabul etmesi ve lokavt hakkına yer vermemesidir. Bu bir devrimdir ve milyonlarca çalışana yasal güvence vermiştir. Çalışma yaşamı ile ilgili bu çok önemli hakların anayasada yer almasına öncülük eden isimleri saygı ile anmak gerek. Bu öncüler arasında üniversite yıllarında sosyal haklar için mücadele eden, bu mücadelesini sonradan bir siyasi partinin kademelerinde sürdüren ve 1961 kurucu meclisinde divan başkanlığında görev yapan Alev Coşkun başta olmak üzere değerli isimler vardır. Bahir Ersoy, İsmail İnan, Ömer Karahasan, Feridun Şakir Öğünç, Abdülkadir Akyüz gibi sendikacılar, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Ragıp Sarıca, Bahri Savcı, Muammer Aksoy gibi değerli hukukçular ve Oktay Ekşi, Altan Öymen gibi gazeteciler vardır. Sendikalarımız, çoğu bu dünyadan göç etmiş, sadece birkaçı yaşayan bu kişilere gereken saygıyı göstermeli, bu kazanımları sağlayan bu isimleri hiç unutmamalıdır.

Anayasada yer alan bu hakların yaşama geçirilmesi konusunda, 1961 yılının sonlarında Türk-İş Genel Sekreteri Halil Tunç’un yönetiminde İstanbul’da Saraçhane’de işçi hareketinin en büyük mitingi yapılarak bu hakların düzenlemesi istenmiş ve 1963 yılında Bülent Ecevit’in çalışma bakanlığı döneminde 274 ve 275 sayılı yasalar çıkarılarak sendika kurma, toplu sözleşme ve grev yapma hakları yasal bir kimlik kazanmıştır. Türk sendikacılığı 1980 yılına kadar altın çağını yaşamış, sendikalı üye sayısı 3 milyona ulaşmış ve Kavel grevi ile başlayan grevler işçi haklarına sahip çıkarak güçlü sendikacılığın temelleri atılmıştır.

1980 SONRASI

Demokrasiyi kurmak için 1961 Anayasası’nın getirdiği güvencelerin büyük bölümü 12 Eylül 1980 müdahalesi sonucu tırpanlanmış ve özellikle 2821 ve 2822 sayılı yasalar için sendikal hakların üzerine bir şal örtülmüş ve sendikacılığımızın gerileme dönemi başlatılmış, yüzlerce sendikacı yargılanıp hapse atılmış ve sendikalara özgürlüklerini yok eden yasaklar getirilerek sendikalar kâğıttan kaplana dönüştürülmüştür. Sendikacılığımızdaki bu çöküş AKP’nn iktidara gelişinden sonra nitelik değiştirmiş ve hükümet önünde diz çöken yandaş sendikacılık dönemi başlamıştır. Sınıf bilinci yok edilmiş, sendikacılarımız “kuzuların sessizliğine” gömülüp AKP rüzgârı önündeki sonbahar yapraklarına dönüşmüştür. Bugün Birleşik Metal, Tek-Gıda İş Sendikası gibi dik duran omurgalı sendikaların varlığına rağmen sendikacılığımız bir gerileme dönemi yaşamaktadır. Grev ertelemelerinde sessiz kalan, hiçbir isteklerini hükümete kabul ettiremeyen yasalardaki işçi-sendika aleyhindeki hükümlerin değiştirilmesini isteyemeyen, işçilere sendikal ve siyasal bilinç veremeyen sendikalar silkinip öz kimliklerine kavuşamazlarsa tarih olmaktan kurtulamayacaklardır.

DR. ENGİN ÜNSAL

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

Yazarın Son Yazıları

Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025