1946’da başlayan tek dereceli seçimlerden bu yana sürekli oyunu kullanan kıdemli bir seçmen olarak, pazar günü aynı yurttaşlık görevini yerine getireceğim.

Ancak ben de hemen her seçmen gibi; o gece geç saatlerde belirlenmeye başlanacak sonuçların AKP iktidarını değiştirmeyeceğini, ne yazık ki biliyorum. İşin kötüsü, bu tahmini paylaşanlar arasında; başkalarına söylemekten kaçınsalar bile muhalefet liderlerinin de bulunduğunu, adım gibi bilenlerin çoğunlukta olduğudur.

Niçin bu kanıya vardığımı da söyleyeyim: Sayın Kılıçdaroğlu da, Sayın Bahçeli de, kampanya süresince olağanüstü bir performans izledi. Özellikle MHP Genel Başkanı, çevresine yağmur gibi yağan şantaj iddialarını, dudaklarını kanatırcasına öğrenmiş olsa da, soğukkanlılığını yitirmeden yakın kurmay heyetini değiştirdi. MHP bir anlamda yeniden doğmuş oldu. CHP Genel Başkanı da halkçı bir lider olduğunu kanıtlayarak zaman zaman Ecevit’i çağrıştıran davranışlar sergiledi. Her iki muhalefet partisinin yumuşak karnı, aynıydı:

Liderlerinin bu performansını hayranlıkla izleyen örgütlerin onlara ayak uyduramadığının seçmenleri tarafından saptanmış olması.

***

Kampanyayı, madeni ve tekdüze sesli seçim otobüslerinden seçmenlere dinletilen marşlarla ya da slogan tekrarları ile yürütmek yerine evlerin kapılarını güler yüzle çalarak, sizden oy isteyen bir parti mensubuna rastlayanınız var mı?

Muhalefet partileri ile bu küçük hesaplaşmayı noktalayarak, 12 Haziran gecesi üçüncü dönem iktidarını sürdüreceğini ilana hazırlanan AKP’ye çevirelim projektörlerimizi.

Erdoğan’ın bundan önceki genel seçimlerde siyaset literatürümüze getirdiği balkon konuşmalarından üçüncüsünü o gece dinleyecek olanlar, muhtemelen yeni bir anayasa için düğmeye basıldığını da öğreneceklerdir. Ancak o yeni anayasayı, o arada Kürtlerin sorunları için yapmış olması gereken hazırlıkları toplumun tüm kesimleri ile paylaşmak için, genel seçimlerden önce iktidar partisinin seçmenlerine bir taslak açıklamadığını da unutmayarak.

O halde AKP Genel Başkanı, pazar günü partisini yeniden iktidara taşırken seçmenlerle nasıl bir anayasa için sözleşme yaptığını ileri sürebilecek; dahası öyle bir varsayımda bulunabilecektir?

Erdoğan, daha bugünden pazar gecesi yine tek başına çoğunluk sağlayacağını bilmenin rahatlığı yanı sıra gururu içinde tek adamlığını güçlendirme yolundadır. Daha açık söylemek gerekirse, 13 Haziran sabahına önünde başkanlık sisteminin yolu da açılmış bir Çankaya yolcusu olarak uyanacak, “kardeşi Abdullah Gül’ün” o yüksek rakımlı tepeden ayrılacağı gün için geriye saymaya başlayacaktır.

Kendisi gibi düşünmeyen kesimlerde yer alan seçmenlere düşen pazar günü mutlaka sandıklara giderek “tek adam”ın, muhalefet partileri ile arasındaki farkı olabildiğince en aza indirecek şekilde oylarını kullanmak, çevrelerine de kullandırmaktan geçmektedir.