Örsan K. Öymen

Laiklik ve CHP

04 Ekim 2018 Perşembe

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez olan 2. Maddesi’nde, Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu yazılıdır.
Anayasanın 24. Maddesi’nde de, “Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla, her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz” ifadesi yer alır.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, anayasanın her iki maddesini de yıllarca ihlal etmiştir. Daha trajik olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki yöneticilerin, bu konuda etkin bir muhalefet yapmıyor olmalarıdır.
Laiklik, hem CHP’nin temel ilkelerinden birisidir, hem de bir anayasa ilkesidir. CHP’nin yöneticileri, parti tüzüğünü ve parti programını yok saydıkları gibi, anayasayı da yok sayarak, Türkiye’de bir laiklik sorunu yokmuş gibi hareket etmektedirler.
CHP üyesi olmak bir yana, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes, anayasanın bu temel kurucu ilkesine sahip çıkmalıdır. “AKP iktidarı sahip çıkmıyor, AKP seçmeni de sahip çıkmıyor, ben neden sahip çıkayım” tavrı içinde olmak, anayasanın yok sayılması anlamına geldiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ihanet etmek anlamına da gelmektedir.
Laiklik, bazı siyasetçilerin iddia ettiği gibi, “tüm dinlere ve mezheplere eşit mesafede olmak” ve/veya “dini inanç ve ibadet özgürlüğünü güvence altına almak” konusundan ibaret değildir. Laiklik, devlet, siyaset, hukuk ve eğitim işlerinin dinden arındırılması, dinin, bu işlere müdahale etmemesi ve bu koşulla dini inanç ve ibadet özgürlüğünün güvence altına alınmasıdır. Laiklik dini ortadan kaldırmaz, ancak dine bir sınır çekerek, onun alanını belirleyerek, bir uzlaşma modeli ortaya koyar. Laiklik demokrasinin önkoşullarından birisidir. Laikliğin olmadığı yerde demokrasi değil, teokrasi olur. Demokrasi gücünü halktan ve insandan alır, teokrasi ise gücünü Tanrı’dan ve dinden alır. Teokrasi ortaçağda geçerli olan, laiklik, 1776 Amerikan devrimi ve 1789 Fransız Devrimi’nden itibaren dünyada yaygınlaşmaya başlayan bir sistemdir. Laiklik ilkesinin geçerli olduğu bir ülkede devletin dini olmaz, sadece vatandaşın dini olur veya dini olmaz. Vatandaşlar kendi özgür iradeleriyle dindar da olabilirler, dinsiz de olabilirler, ateist de olabilirler, agnostik de olabilirler, deist de olabilirler. Laik bir ülkede, din, devlet tarafından, vatandaşa zorla dayatılamaz.
AKP iktidarında ise siyaset, kadrolaşma, belli başlı yargı süreçleri ve eğitim, büyük ölçüde teokratik bir anlayışa göre yapılanmıştır. Aslında bunların içinde en tehlikeli olanı eğitimdeki yapılanmadır. Çünkü eğitim, gelecek kuşakları ve ülkenin geleceğini belirleyecek olan şeydir.
Camiye imam ve hatip yetiştirme ihtiyacını aşan binlerce imam hatip okulu, “4+4+4” adlı ucube eğitim modeli, ilköğretim ve lisede zorunlu din dersi, on binlerce Kuran kursu ve 80’i aşkın ilahiyat fakültesi, bilimsel ve laik eğitim modelini ve Atatürk’ün yürürlüğe koyduğu Öğretim Birliği Yasası’nı ortadan kaldırmıştır.
CHP, makam, mevki, koltuk kapmaca oyununu bir kenara bırakıp, ülkenin geleceğiyle ilgilenmeye başlarsa, bir umut doğabilir. Aksi halde, bu ülkenin sonu karanlıktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları