Özdemir İnce

Şu mektepler olmasaydı (1)…

13 Mart 2020 Cuma

Bay Milli Eğitim Bakanı’nın “Liseden dört işlemi bilmeden mezun oluyorlar” dediğini okuyunca aklıma Emrullah Efendi’nin şu çok iyi bilinen sözü geldi: “Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim.”

Bu yazıyı yazmaya karar verince, adını bildiğimiz şu adam kimdir diye merak edip araştırdım. Meğer Emrullah Efendi, “Osmanlı eğitimcisi, siyasetçi, felsefeci. II. Meşrutiyet döneminde iki defa Maarif Nezareti görevine getirilen, yakın geçmiş Türk eğitim hayatının önemli şahsiyetlerinden birisi; İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde etkin bir isimi” imiş.

***

Bunu öğrenince, Emrullah Efendi’nin mizahi bir değer kazanan cümlesinin bilinen anlamı dışında bir anlamı olması gerektiğini düşündüm: Bir yanda mahalle mektepleri, medreseler; öte yanda Cumhuriyet dönemi anlamında okullar var. Cumhuriyet’in Tevhidi Tedrisat devriminden önceki “öğretim ikiliği” dönemi… Bunun üzerine Emrullah Efendi’nin o cümleyi alay edilen, matrak geçilen anlamda söylemiş olamayacağını düşündüm: Emrullah Efendi’nin o cümleyi “Şu mahalle mektepleri olmasaydı” anlamında söylediğini düşünüyorum. Ve o zaman, Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey’in zulamda bekleyen metni geliyor aklıma; Bir Zamanlar İstanbul’unda (1) tasvir edilen mahalle mektebi:

***

“Çocukların sokak yaramazlıklarının başlıca sebebi okullarımızın intizamsızlığı idi. Çünkü sübyan mekteplerinin çoğu vakıftı. İmamla beraber Kur’an-ı Kerîmi ezberlemiş, hafız olmuş olan öğretmenler idare ederlerdi. Ama hafız olamamış öğretmenler de babalarından kendilerine geçen öğretmenliği, başlarına bir sarık sarmak suretiyle yaparlardı.

Bu sübyan okullarının kalfa adı verilen iki de öğretmen yardımcısı vardı. Bu kalfalar da geçindirilmek için kayırılmış cahil kimselerdi. Bunlar, zengin çocuklarını yüz vermekle yüzsüz, fakir çocuklarını da hırpalayarak, hakaretler ederek arsız ederlerdi. Kalfalar, hafta başı olan cumartesi günleri haftalıklarını almaktan başka bir şey düşünmezlerdi. Haftalıklarını getirmemiş çocukları sıkıştırırlar, bu yüzden başları ağrıyan ana baba ne yapıp yaparak kalfaların haftalıklarını temin ederlerdi. Çocuklar okusa da olurdu okumasa da.. Okula gidiyordu ya bu yeterdi. Hoca ve Kalfalar çocukların dersleri ile  fazla da ilgilenmezlerdi.. Yalnız her çocuk okula getirildiği gün ana ve babası öğretmen hocaya: ‘Eti senin kemiği benim’ dediği için yaramazlık yapan çocuk hemen falakaya yatırılırdı. Falakada çocuğun ayaklarını iki kişi tutar, hoca veya kalfa kızgınlığını giderinceye kadar kızılcık değneğini yapıştırıp dururdu… Çocuklar ağlar, feryat eder ama acıyan yok. İş bitince topallaya topallaya gider yerine otururdu. Sübyan okullarında kulağı çekmek, şamarlamak, falakaya yatırmak âdet haline gelmiş olduğundan, gelişmiş çocuklar artık dayaktan yılmaz, azarlanmaktan utanmaz olurlardı. Bunların işi gücü nasıl bir yaramazlık ve arsızlık yapacaklarını düşünmekti, kendilerinden küçük olanlara da bu yolu gösterirlerdi.

Okulların çoğu bir katlı bina idi. Dört taş duvar ve toprak bir oda... İçinde sıra sıra dizilmiş rahleler... Çocuklar bu rahle önünde karşılıklı, evlerinden getirmiş oldukları minderler üzerine otururlardı, öğretmenin yeri köşede idi.. Başucunda uzun bir sırık ile değnekleri asılı dururdu. Sırıkla oturduğu yerden çocukları dövebilirdi. Kalfalar da birer köşede otururlardı.

O zamanlar çocukların hava almaya bahçeye çıkmaları âdet olmadığından, yüzlerce çocuk sabahtan akşama kadar kafese tıkılmış kuşlar gibi tıkılı kalırlardı. Hep çıkma saatini beklerlerdi. Dışarı salıverildikleri zaman da ortalığı velveleye verirlerdi.

Bazı aileler çocuklarını haylazlıktan kurtarmak için beş, altı yaşında iken esnaf yanına verirlerdi ve tabii cahil kalırlardı.

Bir de babalarımız çocukların terbiyesini diz çöküp utangaç bir halde oturmalarında gördüklerinden meselâ on beş yaşına gelmiş bir çocuk, konuşmalara karışır da bir soru sorarsa: “Büyüklerin sözüne karışılmaz” diye bir de azar işitirdi. Bundan dolayı da kocaman birer delikanlı olan gençler iki kelimeyi bir araya getirip konuşamazlardı.”

***

Zavallı Emrullah Efendi’nin “Ah olmasaydı!” dediği mektepler işte bu okul olmayan mekteplerdi. (Bitmedi.)

__________________________________________________________________________________________________________________________

(1) Tercüman, 1001 Temel Eser, s.14-15



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları