Bilgisayar bağımlılığı (5)

14 Nisan 2020 Salı

UNICEF, geçen yıl “15 - 24 yaş grubundaki gençlerin yüzde 70.6’sının ‘internette’ şiddet, siber zorbalık ve dijital taciz gibi olgular yüzünden tehlikelere maruz kaldığına” dikkat çekti.

Türkiye’de Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Ömer Sayan da “2017’de Türkiye’de ‘siber zorbalığa’ uğrayanların oranının yüzde 20 olduğunu” açıklamıştı. Ancak uzmanlar, o tarihten bu yana bu oranın arttığını söylüyorlar… 

Dünya Sağlık Örgütü, “video oyunu bağımlılığını”, “akıl hastalığı, davranışsal bozukluk ve sinir, gelişimsel hastalıklar” listesine aldı!

***

Uzman Pedagog İshak Orhan, son dönemde çocukların psikolojisini olumsuz yönde etkileyen ve korku salan “Momo” oyununa dikkati çekti… 

Momo nedir?

Kökeni Japon folkloruna dayanan ve tüm dünyada etkili olan garip bir söylence… Japon sanatçı Keisuke Aisawa, o halk söylencesinden esinlenerek “Momo’yu” heykel olarak görselleştirmiş!

Sanatçı, doğum anında ölen bir kadının, “yarı insan - yarı kuş olarak geri dönüp korku salmasını” anlatan masaldaki, “ürkütücü hayaleti” heykelleştirmiş…  

***

Pedagog Orhon, “Momo” sorununu şöyle anlattı:

“Ailelerin çocuklar telefonlarla neler yapıyor mutlaka bilmeleri lazım. ‘Momo’ çocukların telefonlarına gönderiliyor. Son dönemde ise internet videolarının arasına konulmasına da başlandı. 

Çocukların ergenlik dönemlerinden faydalanıyorlar. Çocukların ergenlik hormonları salgılanırken maalesef akıl hormonları duruyor. Bu kişiler de bu durumu iyi biliyorlar... Çocukların beyinlerine korku salmak istiyorlar!”

Pedagog Orhan şunları da ekledi:

“Çocuklar, meraklı biçimde birbirlerine ‘Momo’yu’ anlatıyorlar. ‘Momo’, çocukların beyinlerinde ciddi bir bozulma, korku ve gece terörü oluşturuyor. Çocuklar, bu karakteri gördükleri andan itibaren 5 - 30 dakika süreyle kendini kaybederek bağırmaya başlıyorlar! 

Öncelikle, anne-babalar ile öğretmenlerin, çocukları bilinçlendirmeleri ve bu karakterden etkilenmemeleri için, kullandıkları tabletleri ve cep telefonlarını kısıtlanmaları gerekir.”

***

“Momo”, çocukları “intihara sürükleyen” bir internet oyunu… “Momo” çocuklara “Facebook”, “Vhatsapp” ve “YouTube’dan” iletiler gönderebiliyor.  

***

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, “Momo” oyununu izlemeye aldı… Kişilerin oyun isteğini kabul etmesiyle başlayan oyunun, rahatsızlık verici iletiler, şiddet içerikli görseller ve tehditler içerdiğini saptadı…

Büyükelçi Fırat’ın cenazesi!

Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden (SBF) sınıf arkadaşım, emekli Büyükelçi Turhan Fırat (83), Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te, büyükelçi olan oğlu Cengiz Kamil Fırat’ın yanında cuma günü öldü…

Ne yazıktır ki Dışişleri Bakanlığı, bir küçük uçak gönderip Fırat’ın cenazesini Türkiye’ye getiremedi! Turhan Fırat’ın cenazesi Bişkek’te gömüldü…

Oysa yurtdışında geçici okuyan öğrenciler özel uçaklar gönderilip Türkiye’ye getirilerek karantinaya alınmıyorlar mı?

Türkiye Cumhuriyetini, yurtdışında yıllarca başarıyla temsil etmiş bir emekli büyükelçinin cenazesi, Türkiye’ye getirilmez miydi?

Gazeteler de sokağa çıkamadı!

Ben okuma yazma öğrenmeye başladığım 1945’ten bu yana her gün, babam Hilmi Acar sayesinde, eve getirdiği 4-5 gazeteyi okumaya başlayıp “gazetekolik!” oldum… Hayatımda ilk kez, geçen cumartesi ve pazar günleri sokağa çıkılamadığı için gazete okuyamadım… Kendimi boşlukta hissettim… İnternet bağımlısı olmadığım için oradan da Cumhuriyet’i okumadım… 

İnsanın gazeteyi eline alıp okuması bambaşka… Sağ olsun Ankara Büromuzdan Ayhan Yılmaz pazar öğleden sonra, iki günün Cumhuriyet’ini getirdi… Coştum…

***

SBF’den bir başka sınıf arkadaşım Yılmaz Mazlumoğlu’ndan şu iletiyi, aldım:

“Değerli Kardeşim,

Altmış - yetmiş yıl önceydi bir şilep (İngiltere) Plymouth açıklarında kaza geçirdi. Bütün çabalara karşın kurtarılması imkânsız olunca mürettebatı boşalttılar, ancak kaptan bütün ısrar ve emirlere karşın gemiyi terk etmedi… Gemi batıncaya kadar, sahil güvenlik her gün kaptana, günlük kumanya ve bir de GAZETE götürdü.

O zaman şeyh-ül muharririn denilen Burhan Felek Cumhuriyet’teki köşe yazısında buna değinerek ‘Medeni bir insanın hayati ihtiyaçları arasında bir de GAZETE yer alır’ demişti.

Kendimi bildim bileli her sabah kapımı açıp ve gazetemi alıyordum. Taa ki 11 Nisan 2020’ye kadar... Şimdi şeyh-ül muharririn Burhan Felek’i rahmetle anıyorum. O yazısında demek istediklerini gerçekten şimdi anlıyorum. Nur içinde yatsın…

Bu arada kendime de ‘medeni’ demiş oldum. Af ola…”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları