Boğaziçi Üniversitesi özerkliği!

15 Nisan 2022 Cuma

Basında izliyorsunuzdur! Dünya çapında, anıtsal bir eğitim kurumu olan Boğaziçi Üniversitesi’nde olaylar, AKP Reis-i Umumisi, Reisicumhur, Veziri Azam Recep Tayyip Erdoğan’ın “kararıyla” üniversite dışından bir kişi olan Melih Bulu’nun paraşütle 2 Ocak 2021’de rektör olarak atanmasıyla başladı...

Herkes, doğal olarak tekrar aday olan önceki Rektör Mehmed Özkan’ın yeniden atanmasını beklerken, Melih Bulu gibi nitelikleri sorgulanan bir kişi, hariçten gazel okurcasına, tepeden paraşütle atanınca Boğaziçililer büyük şok geçirdiler!

***

Boğaziçi Üniversitesi’nin temelleri 1863 yılında bir eğitmen, mucit, teknisyen ve mimar olan Dr. Cyrus Hamlin ile tanınmış hayırsever ve zengin bir tüccar olan New York’lu Christopher Rhinelander Robert, ABD sınırları dışındaki ilk Amerikan koleji olan Robert Kolej’ini İstanbul’da kurdular. 

Robert, maddi yükü üstlenirken Dr. Hamlin de ABD’den kaynak sağlayarak koleji kurma sorumluluğunu eline almıştı. 

Yönetim kurulu, kolejin kapılarını ırk, milliyet, din gözetmeksizin önyargısızca ve ayrım yapılmadan tüm öğrencilere açık olmasına, hiçbir koşulda herhangi bir siyasal eğilim göstermemesine, hiçbir siyasal düşünceye dahil olmamasına ve eğitim dilinin İngilizce olmasına karar vermişti. 

Bağışlar ve yardımlarla finanse edilen Robert Kolej’in ilk binası, “Hamlin Hall’un” inşaatı 1871 yılında tamamlanmıştı.

Mart 1971’de dönemin Amerikalı yönetimi, Robert Kolej’in yerine bağımsız bir üniversitenin kurulması önerisinin Türk hükümetince benimsenmesinin 26 Ocak 1971’de kabul edildiğini açıkladı.  Çalışmalar 1971 yazında sonuçlandırıldı. Binaları, kütüphanesi, laboratuvarları, tüm olanakları, personeli ve 118 dönümlük yerleşkesi ile 10 Eylül 1971’de Türkiye’ye geçince “Boğaziçi Üniversitesi” kurulmuş oldu. 

***

Boğaziçi Üniversitesi’ne yaşatılan ve üniversite ile “fahri” bağlantılı bir kişi olarak, aylarca izlediğim sorunu, köşeye taşımak, benim için bir onur olacak...

Çünkü: 

“Fen edebiyat fakültesi dekanlığının önerisi üzerine üniversite senatosu 03.01.1996 tarih ve 96/1 sayılı toplantısında, eski eser kaçakçılığının saptanması ve izlenmesindeki önemli katkı ve hizmetleri nedeniyle Özgen Acar’a ‘fahri doktor unvanı’ bütün şeref, hak ve sorumlulukları ile tevcih edilmiştir. İmzalar: Prof. Dr. Ayşe Soysal Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Üstün Ergüder Rektör.”

İkinci neden ise 1956’da A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi 1. sınıfında, öğrenciliğimin ilk günü, yeni ders yılını bir konuşma ile açan Dekan Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’nun “Nabza göre şerbet vermeyin!” önerisidir. Prof. Dr. Feyzioğlu, bu sözünden dolayı o gün “bakanlık emrine” alındı. 

“Üniversite özerkliği” nedeniyle, Prof. Dr. Feyzioğlu’nu destekleyerek, o gün derslere girilmemesine, ben de önayak olmuştum! O günkü ruh, bende yaşam boyu sürdü...

***

Prof. Dr. Bulu, 2002’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin İstanbul Sarıyer İlçe Başkanlığı’nın kuruluşunda yer aldı. 2009 yerel seçimlerinde aynı partiden Ataşehir Belediye Başkanlığı, 2015 genel seçimlerinde İstanbul 1. Bölge Milletvekilliği için aday adayı oldu, fakat her ikisinde de her nedense aday bile gösterilemedi! 

Bulu’nun geçmişte AKP’deki siyasal yaşamı ve Boğaziçi Üniversitesi dışından atanan rektör olması nedeniyle, 4 Ocak 2021 itibarıyla üniversite öğrencileri, akademik kadrosu ve sivil toplum kuruluşlarının da dahil olduğu taraflarca protesto edilmeye başlandı! 

Bulu, Ankara’dan eline tutuşturulmuş bir “yapılacaklar listesi” ile üniversiteye gönderilmişti. Bu listedekiler, kuruma o kadar hukuksuz müdahaleleri içeriyordu ki ancak böyle bir kişi ile uygulamaya konulabileceği düşünülmüş olmalıydı...

Bulu, rektör atamasından yaklaşık bir ay sonra, üniversitenin yetkili üst kurullarının onayı, hatta haberi bile olmadan iki yeni fakülte (hukuk ve iletişim) açtı!

Ardından hukuk fakültesine, üniversitenin ilgili kurulları devre dışı bırakılarak dışarıdan bir dekan atadı ve senatodaki koltuğuna yerleştirdi. O da yetmedi, olmayan fakülteye bir de Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden bir “Dr. öğretim üyesini” gizlice görevlendirip senatör yaptı. O da senatoda bir koltuk kaptı. Bu kişiler, toplantılarda oy verir oldular!

Bir gecede ortaya çıkan hukuk fakültesi adına iki kişi senatoda yer alırken, yine olmayan iletişim fakültesinin dekanlığı, sosyal bilimler ve fen bilimleri enstitülerinin müdürlükleri, mühendislik fakültesi dekanlığı ile rektör yardımcıları olarak da Naci İnci, Fazıl Önder Sönmez ve Gürkan Kumbaroğlu arasında paylaştırıldı.

Bu konuda eski yönetimin bir çalışması var mıydı? Yoktu. Üniversitenin “Beş Yıllık Stratejik Planında” böyle bir düşünce var mıydı? Yoktu. İki yeni fakülteye Boğaziçi’nin ihtiyacı var mıydı? Yoktu. Bir rektör, fakülte kurulması için tek başına karar alıp YÖK’e iletebilir miydi? Tabii ki, hayır... 

Üniversitenin kapısında, güvenlik görevlilerince öğrencilere kelepçe takılırken 4 Ocak 2021 tarihi ve sonrasında ise gözaltına alınmalar başladı! 1 Şubat ve 3 Temmuz 2021 olayları, üniversite özerkliğinin ve gerçekte tüm ülkenin tarihine kara leke olarak geçti.

***

Bulu’nun ardından, kendisine vekillik yapan Naci İnci, 15 Temmuz 2021 tarihinde rektörlüğe yine hariçten gazel okunurcasına vekâleten atandı. Vekil iken ilk icraatı, Türkiye’nin belgesel sinemacılık alanındaki en yetkin isimlerinden, Batı dilleri ve edebiyatları bölümünün film çalışmaları sertifika programında 2007 yılından beri ders veren Can Candan’ın işine son vermek oldu! 

Durum o kadar hukuksuzluk dolu ki Candan’ın görevine son verilmesine dayanak olarak gösterilen rektörlük soruşturması bile yoktu ortada. Böyle bir gereklilik, ancak 29 Aralık 2021 tarihinde mahkeme soruşturma belgelerini isteyince aklına geldi tepeden inme rektörün!

İnci, atanmış rektör olarak, film kurgusu dersi veren Özcan Vardar ile caz dersleri veren Seda Binbaşgil’in derslerini de kapattı. Bununla da yetinmedi, bu hocaların üniversiteye girişlerine yasak getirdi!

***

Temmuz sonunda öğretim görevlileri arasında bir güvenoyu yoklaması yapıldı. Rektörlüğe adaylığını koyan 19 öğretim üyesi içinde Naci İnci ve Gürkan Kumbaroğlu’na olan güvensizlik sayılarla da tescillendi. 746 görevlinin yüzde 82’sinin oylamaya katıldığı süreçte, İnci ve Kumbaroğlu’na yüzde 95 oranında ret oyu çıktı. 

İnci, 1994’te Boğaziçi’ne kabul edilmiş, 1996’da bu kurumda doçent olmuş, ancak 1999’da bir vakıf üniversitesine geçmiş ve oradan memnun kalmayıp 2005 yılında tekrar Boğaziçi’ne başvurmuş ve kabul edilmişti. 

***

Öğrenciler hapse atıldı (iki öğrenci bizzat İnci’nin şikâyeti üzerine ekim ayından beri tutuklu), ayrıca öğrencilere fiziksel olarak uzaklaştırma kararı çıkarıldı, yüzlerce öğrenciye disiplin soruşturmaları açıldı ve açılmakta...

Genel sekreterliğe getirilen kişinin öğrenci olaylarında şiddeti tırmandırma başarısının yanı sıra, gerek yüksek lisans gerekse doktora tezlerinde “intihal soruşturması” yaşamış olması da ilginçtir! 

Tarihsel, görkemli bir üniversite eritiliyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları