Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Doğalgaza Zam mı, Enerji Politikalarının Çöküşü mü?
Doğalgaza 10 ayda yüzde 82.15 zam yapıldı. Şimdi sabırsızlıkla bunun elektrik fiyatlarına yansımasını bekliyoruz. Yıllardır halka “ucuz ve temiz enerji” diye sunulan ve hâlâ da abonelik kampanyaları ile cazip hale getirilmeye çalışılan doğalgaza yapılan zamma gerekçe olarak hükümet petrol fiyatlarındaki artışı gösteriyor. Dünya piyasalarında petrol fiyatlarının yarı yarıya düşmesini ise işe hiç karıştırmıyor...
Ne BOTAŞ’ın belediyeler başta olmak üzere tahsil edemediği alacakları yüzünden sistemin tıkanması ve faturanın zam olarak yurttaşa yansıması, ne de IMF’nin doğalgazda otomatik fiyatlandırmayı talep etmesi ve YPK’nin aldığı “Maliyet Bazlı Fiyatlandırma Mekanizması” kararını BOTAŞ’ın temmuz ayında uygulamaya sokması; ve doğalgaza yılbaşından beri yapılan zam oranının bu noktaya kadar gelmesi... Üstelik hükümetin, IMF ile 8-11 milyar dolar kredili anlaşma için yeniden masaya oturmaya hazırlanırken halka sempatik görünmek için “ümüğümüzü sıkmazlarsa anlaşma yapabiliriz” tarzından sözleri...
Basında ve kamuoyunda tartışılan bu konular üzerinde asla bir yorum yapmıyor yetkili ağızlar...
Peki küresel finans krizinin dalga dalga yayılarak Türkiye’yi de etki alanına aldığı bir dönemde yapılan bu zammın bedelini kim ödeyecek?
- Vatandaş
- Hâlâ üretim yapabilmek için çabalayan reel sektör...
***
Doğalgaza ve elektriğe yapılan zamlar ve bunun nedenleri ile ilgili ileri sürülen gerekçe ve tartışmalar büyük resmin yalnızca parçaları...
Doğru okunduğunda zam şu anlama geliyor: EKONOMİ VE ENERJİ YÖNETİMİNİN BAŞARISIZLIĞI.
Eğer bu kafa ve sistem sorgulanmadığı takdirde daha çok zam görecek, bağırıp çağıracağız... Ardından yeni bir zam dalgasına kadar yeniden unutacağız.
Var olan tablo, ülke olarak doğalgaza bağımlılığımızın daha da artacağını gösteriyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makina Mühendisleri Odası’nca hazırlanan “Türkiye’nin Doğalgaz Temin ve Tüketim Politikalarının Değerlendirilmesi” raporuna göre Türkiye’de doğalgaz tüketimi 20 yılda 69.17 kat arttı. Raporda “Artan talebin en büyük bileşenini, elektrik enerjisi üretimi için doğalgaz tüketimi oluşturmaktadır. İthal bir enerji kaynağı olan doğalgazın elektrik enerjisi üretimi içindeki payının bu denli (yüzde 48) yükselmiş olması hiç rasyonel değildir, ulusal çıkarlara aykırıdır” deniyor.
Rapordan alıntılar yapmaya ve bunu somut gelişmeler ışığında kendi derlediğimiz örneklerle değerlendirmeye devam edelim:
- Türkiye’de doğalgaz piyasası üst yapısının oluşumu IMF, Dünya Bankası, AB ve ulus ötesi enerji tekellerinin çıkarları lehine bir şekilde düzenlenmiştir. Kamunun yatırım yapmasının yasaklandığı bir süreçte, Türkiye’de enerji alanında yatırımlar sorunu boşlukta kalmaktadır.
ÖRNEK 1: Global Yatırım Holding.
Grubun, halen 8 hidroelektrik enerji santralı projesi bulunuyor. Bu projelerin hepsi tamamlandığında toplam kurulu güç 576 MW ve yıllık elektrik üretimi 2.216 gWh seviyesinde olacak. Alınan bilgiye göre ise ABD’li ve İngiliz yatırımcılar Global Yatırım Holding’in 8 hidroelektrik santralına teklif verdi. Teklif gelen santrallar;
Adana Çakıt, Giresun Kargı, Mardin (Kızıldere) Çamköy, Bitlis Akcar Nacar, Van Ilıca, Düzce Aksu, Siirt Çetin, Hakkâri Dağören.
Finans, enerji, gayrimenkul, liman ve diğer altyapı sektörlerinde faaliyet gösteren Global Yatırım Holding’in (GYH), 2007 yılı net kârı bir önceki yıla göre yüzde 46 oranında artmış durumda.
ÖRNEK 2: Aynı Global Yatırım Holding özelleştirme ihalesini kazandığı Başkent Doğalgaz’ın parasını küresel kriz bitmeden ödeyemeyeceğini açıkladı.
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 14 Mart’ta gerçekleştirilen Başkent Doğalgaz dağıtım ihalesinde, en yüksek teklifi 1.61 milyar dolar ile Global-Energaz konsorsiyumu vermişti.
- Serbest piyasa aktörlerinin bazıları yatırımları gündemlerine almaktan çok kamunun varlıklarına bedellerinin altında el koymaya yöneliyor.
ÖRNEK:
Akarsular üzerine elektrik santralı kurmak için lisans alan firmaların ‘lisans tefeciliği’ yaptığı saptandı. DSİ’den 2002 yılında elektrik üretmek için lisans alan 18 firmanın, lisansları ile vurgun yaptığı iddia edildi. 2002 yılında 50 bin YTL bedelle aldıkları lisanslar için bugün ortalama 2 milyon dolar isteyen firmalar, debisi yüksek akarsular üzerine kurulacak santrallar için ise 4 milyon dolara kadar fiyatı yükseltiyorlar. En büyüğü 670 MW, en küçüğü 5 MW elektrik üretim kapasitesine sahip olacak hidroelektrik santralına sahip firmalar yatırımlarını tamamlayıp üretime geçmedikleri için Türkiye yılda 2 bin 112,95 MW’lık elektrik kaybına maruz kalıyor.
***
Bunlar enerji sektöründe yaşanan olumsuz örneklerden yalnızca birkaçı. Sorun alabildiğine büyük. Yapılması gerekenler ise net ve açık. Zaten konu ile ilgili raporların hemen hepsinde sıralanan uzun bir liste var. İvedilikle ele alınmadığı takdirde daha çok zam görecek, daha çok bedel ödeyeceğiz...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- ‘Toprak bütünlüğü’ masalı ve Suriye: İmkânsız bir ülke