Özlem Yüzak
Özlem Yüzak ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mahşerin Dört Atlısı...

28 Mart 2012 Çarşamba
\n\n\n

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının (UNDP) Kalkınma Bakanlığı ile geçen hafta İstanbulda düzenlediği Küresel İnsani Kalkınma Forumu farklı bir ekonomik sistemin gerekliliğine vurgu yaparak sona erdi. Herkes İçin Hakkaniyetli ve Sürdürülebilir Bir Geleceğe Doğrubaşlıklı sonuç bildirgesinde küresel kalkınma gündemini yeniden ele almanın zamanının geldiği belirtilerek, Dünya, sürdürülebilir kalkınma konusunda yenilenmiş bir taahhüde ve bu taahhüdün uygulanması için güçlü siyasi liderliğe ihtiyaç duymaktadır denildi. Katılımcı ülkelerin oybirliğiyle kabul edilen deklarasyon haziran ayında Rio de Janeiroda düzenlenecek BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı‘nda sunulacak. Hepsi iyi güzel de ülkelerin gerçekten böyle bir taahhüde girme niyetleri yok ki

\n

2 gün süren forumdaki panelleri izlerken aklıma bundan bir ay önce İstanbul Bağımsız Film Festivalinde izlediğim Mahşerin Dört Atlısı (Four Horseman) adlı belgesel geldi. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesindeki İnsanlar kötülükler katlanılabilir olduğu sürece çile çekmeyi alıştıkları yapıları düzeltmeye tercih eder cümlesiyle başlayan İngiliz yönetmen Ross Ashcroftun bu son derece ilginç belgeseli, kurgusunu Noam Chomsky gibi düşünürler, Satish Kumar gibi aktivistler, Joseph Stiglitz gibi akademisyenler ve devlet ve bankacılık sisteminin içinde bulunmuş yöneticilerle yapılan söyleşilere dayandırıyor. Filmin isminde geçen dört atlıise şöyle: Borca dayalı bir mali sistem, örgütlü şiddet, eşitsizlik ve yoksulluk... Aynı dört atlının Küresel İnsani Kalkınma Forumunda da ana gündem maddesi olduğunu vurgulayarak filmin konusunu kısaca anlatmak istiyorum önce.

\n

Belgesel birkaç bölümden oluşuyor. Dünyada herkesi besleyecek kadar kaynak var ama herkesin hırsını besleyebilecek kadar kaynak yok olgusunun işlendiği ilk bölümün ardından küresel finansal yapının sorgulandığı ikinci bölüm geliyor. Bir önceki bölümde altı çizilen bireysel açgözlülük olgusunun her şeyi açıklamadığını, sorunun daha sistemik bir sorun olduğunu savunuyor. Bugün devlet nasıl para basma yetkisine sahipse bankalar da borç verme yoluyla para yaratma imkânına sahip. Çünkü dünya üzerinde paradediğimiz olgunun yüzde 97si borç taahhütlerinden ibaret. Bu sistemin kazananları bankaların yarattığı para kaynağına çabuk erişime sahip olanlar, yani büyük şirketler ve bankaların etrafında kümelenmiş zengin sınıflar. Piramidin dibindekiler ise kaybediyor zira yeni yaratılan para onlara gelene kadar değer kaybediyor, alım gücü düşüyor, tekrar borç almak için bankaya gidilmesi gerekiyor ve kendi kendini besleyen acımasız bir döngü oluşuyor.

\n

Bir diğer bölümde ise algının nasıl bilinçli şekilde değiştirildiği konuşu işleniyor. Finans tiranları fonladıkları üniversiteler, medya kuruluşları ve düşünce örgütleri aracılığıyla beyin yıkıyor. Okullarda öğretilen neoklasik iktisadi kuramlar sayesinde dezenformasyon eğitim sisteminin dokusuna işliyor. Film böylesi bir durumda en önemli silahın farkındalık olduğuna dikkat çekerek sona eriyor ve haliyle önerileri de var dünyaya. Öncelikle vurgulanan şu: Bu sorunların üstesinden gelmek ve bir şeyleri değiştirmek için ilk olarak sorunların kaynağını anlamak gerekli. Anlamanın önemi, erkin sadece para ya da üretim mekanizmalarına sahip olanların değil, bilinç haritalarımızı ve süreçlerimizi etkileyenlerin elinde olduğu gerçeğinde yatıyor.

\n

Dediğim gibi belgeselde yapılan vurgular, UNDPnin sonuç bildirgesinde yer alan önerilerin yaşama geçip geçmeyeceğinin anlaşılması açısından gerçekten önemli. Bugün dünyada günde 1.25 doların altında bir para ile ayakta kalmaya çalışan 1.4 milyar insan var. Aynı yerkürede günde 10 trilyon dolar tutarında para ise dolaşımda ve bu rakam dünya GDPsinin (gayrisafi yurtiçi hasıla) 73.5 kat fazlası. 100 milyon insan bulaşıcı hastalıkların pençesinde. Eşitsizlikler azalacağına giderek yayılıyor. Oxfam raporuna göre G-20 ülkelerinden sadece 4ü kendi ülkelerindeki eşitsizliği yavaşlatabildi. Üstelik insanlığı hiç de iyi gelişmeler beklemiyor. Dünya Bankası bu yılın başında gelişmekte olan ülkeler için ayrılan finansman kaynaklarında 8.5 milyar dolar düşüş olacağını açıkladı. Forumdaki panellerde finansal sektörün vergilendirilmesinin gerekliliği vurgulandı. Acaba Riodaki gündemde yer alabilecek mi bu? Merak ediyorum doğrusu. Ya da acaba bir küresel insani kalkınma fonu yaratılabilecek mi?

\n

Kaygılar ortak Önemli olan saptanan önerileri yaşama geçirecek iradenin olması. Victor Hugonun dediği gibi; İnsanların yoksun oldukları güç değil, iradedir’’...

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları