Öztin Akgüç

Dışadönüklülük

30 Aralık 2011 Cuma
\n

\n

Dışadönüklülük, dışarıdan gelecek övgülere, eleştirilere, tepkilere aşırı önem vermek, kendini tanıtmaya özenmek, şöhret olmak, kişileri peşinden sürüklemek, insanların genel zaafı, eksikliği...

\n

Toplum olarak, kişi olarak bu tür düşkünlüğümüz aşırı olarak nitelendirilebilir. Ayrıca başkalarının yaşamı ile de yakından ilgiliyiz, meraklıyız. Yalnız devlet değil, biz de gözetliyoruz, belki bu gizli gözetlemeden zevk alıyoruz. Facebook, Twitter, magazin, paparazzi, belki bu düşkünlüğümüzün dışavurumu... Psikologların, bilim adamlarının, Facebook, Twitter, paparazzi, magazin, internet, chadlerine düşkünlüğün nedenlerini çözümlemesi, açıklaması yararlı olur. Benimki nihayet bir gözlem, bu gözlemin geçerliliği, eğer değer görülüyorsa, psikologlar, bilim adamları tarafından incelenerek, çözümlenerek, nedenleri ortaya konulabilir.

\n

Dışadönüklüğümüz, dış politikamıza, dış tepkilerimize, dış âlemle olan ilişkilere de yansıyor. Bunun son örneklerinden biri de Ermeni soykırımı hakkında Fransız meclisinin yüzde 10unun dahi altında kalan bir oy düzeyi ile aldığı karar. Sarkozy demeçleri, buna verdiğimiz tepkiler...

\n

***

\n

Tepki, önemsemenin bir sonucu, bir gösterisidir. Fransaya gösterilen tepki bir yerde verilen önemi gösterir. Fransız meclisi, Sarkozy, hatta Obama, soykırım sözcüğünü kullansa ne olur, kullanmasa ne olur! Ben mi kişileri, olayları küçümsüyorum, yoksa kimileri olayları abartıyor mu? Bu da bir değer yargısı ama ben kişisel olarak dış yorumları, övgü ya da eleştirileri gereğinden fazla önemsemiyorum. Bunun ardında politik hesaplar, kişisel beklentiler, hınç duygusu olabilir, Ermeni diyasporasının güç gösterisi olabilir, çıkar hesapları bulunabilir, gerçekten inanmış kişilerin tepkileri de olabilir. Bence önemli değildir, ne tarihi bir olguyu kanıtlar, ne değiştirebilir. Siz değer vermediğiniz sürece gündemden düşer.

\n

Ciddi bir iddia, ciddi bir düzenleme varsa tepki gösterilir. Ermeni soykırımına hayır diyene hapis ve para cezası veriliryaklaşımı, tam bir hukuksal garabettir. Bence utanç verecek bir hukuki(!) düzenlemedir. İleride XXI. yüzyılda, bu tür düzenlemeler yapıldı, diye tarih kitaplarında yer alacak bir ilkel örnektir. Bu tür düzenlemeler üzerinde tartışma yapmak abesle iştigaldir. Yarın ABDde Ermeni soykırımına evet diyenlere 45.000 dolar da ödül verilir düzenlemesi yapılırsa şaşmamak gerekir.

\n

Tepki verilecekse, bu önceden, herhalde davul zurna ile ilan edilmez. Gerekli hazırlıklar yapılır, önlemler alınır. Yeri ve zamanı geldiğinde de tepki verilir. Böyle bir tutum, ne zaman, nerede, nasıl tepki vereceğiniz bilinemediğinden karşı tarafta tedirginlik yaratır. İlle yaptırım uygulamak niyetindeyseniz, bunu bir şekilde uygularsınız. Tepki listesi yayımlayıp listenin uygulanamaması, küçük düşme yanı sıra inandırıcılığın, caydırıcılığın da yitirilmesine yol açar.

\n

***

\n

Özür dilemek, bir hatayı, bir yanlışı, bir suçu kabul etmek, itiraf etmektir. Ancak gerçekten suçlu, kusurlu olan, hata yapan, buna içten inanıyorsa özür dilemelidir. Siyasi hesaplarla, olaylar incelenmeden, bilinmeden özür dilemek, politik bir yanlıştır. Kişiyi yüceltmez, tersine küçük düşürür. Özür dilerken çok titiz, çok içten davranılmalıdır. Tolstoyun sözü unutulmamalıdır. Af dileyen kendini itham eder.

\n

Ankarada Kızılderili, Fransız Büyükelçiliği kapısına da Cezayir katliamını sembolize edecek anıtlar dikmeyi çocukça buluyorum. Ayrıca bu tür tepkileri tezimizi zayıflatacak davranışlar olarak görüyorum. Kızılderilileri yok etme, gerçek bir soykırımdır; Cezayirde yaşananlar insanlık dışı katliamdır. 1915 olayları istenmeyen sonuçları olan bir tehcirdir. Siz de Kızılderilileri yok ettiniz, Cezayirde katliam yaptınız demek, Ermeni iddialarını kabul etmek yönünde yorumlanabilir.

\n

Gerçekleştirilebiliyorsa emperyal güçleri araya karıştırmadan sorunların Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan arasında ortak bir irade ile çözümü, hem akılcı hem de insanca bir tutum olur.

\n

Kuşkusuz kişi olarak, toplum olarak dış tepkilere, isteklere, tümüyle kulaklarımızı kapatamayız. İyi niyetle, yapıcı, yol gösterici, nitelikli, gerçekçi eleştiriler, uyarılar dikkate alınmalıdır. Ancak tümüyle dışadönük, ne derler anlayışı ile hareket, en hafif tabirle akılcı değildir. La Fontaine öykülerini boşuna yazmamıştır. Çok bilinenlerden birini yineleyeyim.

\n

Köylü, bir sıcak yaz sabahı oğlu ile birlikte şehre inerken, tek olan eşeğine oğlunu bindirmiş. Bir süre gittikten sonra bir köylü grubu ile karşılaşmışlar. Köylüler tepki göstermiş, Bakın şu haylaza kendisi eşeğin üstüne kurulmuş, yaşlı babasını yürütüyor diye. Köylü tepkiye hak vermiş çocuğu eşekten indirmiş, kendisi binmiş. Az sonra başka bir köylü grubu ile karşılaştıklarında köylüler, Bakın şu bencil ihtiyara, bu sıcakta kendisi eşeğe biniyor, küçük, zavallı çocuğu yürütüyor şeklinde laf atmışlar. Köylü bu tepkiye de hak vererek oğlunu da eşeğin sırtına almış. Biraz sonra rastladıkları gruptan, Bakın şu insafsızlara, bu sıcak günde eşeğin sırtına binmişler, eşeğin sırtı çökmüş şeklinde eleştiri gelince, oğlu ile birlikte eşekten inerek birlikte yürümeye başlamışlar. Yolda karşılaştıkları diğer bir grup, Bakın şu iki serseme sıcak günde kan ter içinde yaya yürüyorlar, eşek boş geziyor uyarısı üzerine köylü için son seçenek kalmış. Eşeği ayaklarından bir sırığa bağlayıp sırığı da oğlu ile birlikte sırtlamak. Şehire girişte de İki eşek bir olup üçüncüyü sırtlamışlar, âlâ âlâ hey nidaları ile karşılanmışlar. Dışadönüklük bazen eşeği sırtta taşımaya da yol açabilir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları