Öztin Akgüç

Peçenin ardını görmek

19 Ağustos 2020 Çarşamba

Parasal olayları, ekonominin peçesi olarak gören ekonomistlere göre, önemli olan peçenin ardındaki reel ekonomiyi, reel ekonomideki gelişmeleri görmektir. Parasal dalgalanmalar, reel ekonomideki dengesizliklerden kaynaklanır. Ülkede fiyat istikrarı, finansal istikrar, kur ve faiz istikrarı amaçlanıyorsa öncelikli olarak mal ve hizmet üretim dengelerini sürdürmek gerekir. Faiz ve kur ayarlamaları ile bir ekonomide sürekli olarak istikrarı kurmak olanaklı değildir. 

Faizi yükselterek talebi kontrol altına almak; düşürerek de tüketim ve yatırım harcamalarını artırarak ekonomide canlılık yaratmak olanaklı olmadığı gibi sadece kur ayarlamaları ile cari işlemler dengesini sağlamak da olası değildir. Yanlış önlemlerle ancak, ülkemizde yaşandığı gibi krizi tetiklemek, derinleştirmek olasıdır. Para politikasının reel ekonomi üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğu bilinerek politika belirlenmelidir. Faiz, parasal birikimlerin kullanımı kararlarını ve beklentileri etkiler. Ekonomide enflasyonist eğilim varken, cari işlemler açığı beklenirken, dış finansal piyasalardan borçlanma zorlaşmış ve pahalı hale gelmiş iken, faiz indirimi, yangına körükle gitme etkisi yaratmış, dengesizliği ve dalgalanmanın boyutunu artırmıştır. Cari koşullarda faiz indirimi sonrası, birikimlerin altın ve döviz alımına yöneleceği, TL mevduat artışının duraklayacağı öngörülmüş, uyarılmış ise de yanlış politikada ısrar edilmiştir. Faiz indiriminin tüm hasarı, banka bilançoları üzerine etkisi, alternatif finansal piyasaları tetikleyip tetiklemediği henüz bilinmemektedir. Ekonomide fiyat ve finansal istikrarı sağlamak ve sürdürmekle görevli olan TCMB basit dahi sayılamayacak hatalarla, istikrarsızlık yanı sıra bir de ekonomiyi faiz-kur sarmalına, kısırdöngüsüne sokmuştur. Merkez bankaları, ancak kambiyo piyasasındaki dengesizlik geçici nedenlerden, spekülatif ataklardan kaynaklandığında, ellerinde yeterli rezerv bulunması halinde, kambiyo piyasasına müdahale ederler. Türkiye’de dengesizlik, kur yükselişi, geçici değil yapısal olduğundan TCMB’nin müdahalesi, istikrar sağlamadığı gibi rezerv kaybına da yol  açmış, bankayı dış ve iç şoklara karşı korunaksız duruma düşürmüştür. TCMB, benzer bir hatayı 2001 krizi sürecinde bankalara döviz satarak, rezerv yitirmesi sonucu krizi daha da derinleştirmiştir. 

Ülkede yaşanan istirarsızlık, dengesizlik, üretim yetersizliği, verim düşüklüğü, kötü yönetim sonucudur. Bankalar, firmalar üzerindeki araştırmalar, olağandışı nedenler hariç, başarısızlığın ana nedenini, yönetim hatalarını, yetersizlikleri olduğunu göstermektedir. Dengeleme için alınması gereken öncelikli önlem, yöneticilerin yönetim anlayışının değiştirilmesidir. 

***

Denenmiş, başarısızlığı kanıtlanmış yöneticilerden başarı beklemek akıldışı bir beklentidir. Ülkemizde yönetim sorunu yalnız siyasal alanla sınırlı olmayıp; kamu yönetiminde, bankalar dahil özel sektörde de yönetim sorunları, başarısızlıkları yaşanmaktadır. Özel kesim iyi yönetilmiş olsa idi siyasilerin, bürokratların yanlışlarının, hatalı karar ve uygulamalarının en az bir bölümünü gidermek mümkün olabilirdi. Ülkede en yaygın risk, kredi, kur, faiz riskleri olmayıp yönetim riskidir. 

Ekonomik sorunları kalıcı çözümü, üretimi artırmak, ekonominin yapısını değiştirmek, GSMH’yi sürekli kendini besleyecek şekilde artırmaktır. Gelir yaratmadan gelir dağılımını, gelir kullanımını düzeltme sadece iyi niyet dileği olarak kalır. Üretim; makine-teçhizat yatırımı, istihdam artışı, işgücünün deneyimli, kalifiye nitelikli hale gelmesiyle, teknolojik yeniliklerin uygulanmasıyla sağlanır. Kaynak israfını önlemek için üretimin de planlanmasına gerek vardır. Fiyatların aşırı düşüşü, ürünün tarlada çürümeye terk edilmesi, işletmelerde aşırı stok birikimi de kaynak israfıdır. 

Devletin ekonomide üretici ve düzenleyici olarak etkin görev aldığı, plan disiplini olan bir ekonomik sistemle başarı kazanılabileceğini, 1933-38 Birinci Sanayi Planı, 1960 sonrası, 1’inci Beş Yıllık Kalkınma Planı uygulamaları kanıtlamıştır. Satıcı kredileri kullanarak, bağlı ticaret anlaşmaları yaparak, ürün ihracı yoluyla kredinin geri ödenmesi (buy back) gibi yöntemler uygulanarak, bankalar sınayi iştiraklerde bulunarak, TCMB orta vadeli sanayici kredisi uygulamasını yeniden başlatarak, riski olmayan kâr payı dağıtma olanağı sağlayan menkul kıymetler çıkararak, halk ortaklığı özendirilerek maddi sermaye sağlanabilir. Sorun sermaye değil, üretimi, yatırımı planlayacak faaliyeti yürütecek yetenekli, kamu yararına odaklanmış yöneticileri bulmaktır. 

Ülkenin yenilikçi, yaratıcı, öncü, Schumpeter idealize ettiği iş insanlarına, girişimcilere de gereksinimi vardır. Ancak ülkemizde iş insanlarının önemli bir bölümünün, girişimci niteliğinden yoksun olarak, siyasilere övgü düzerek, teşvik, ucuz kredi, vergi bağışıklığı peşinde olması, ihale kollaması, kaynak israfına, başarısızlığa yol açmaktadır. 

Kuru, faizi ayarlayarak, borsada balonlar yaratarak, genişletici para politikası izleyerek sorunlar çözülememektedir. Peçenin ardındaki reel ekonomideki gelişmeler, üretim, kapasite kullanımı, kapasiteyi genişletici ekonomik yatırımlar, işgücü, işgücünün kalifiye hale gelmesi gibi gelişmeler izlenerek ekonomide dengeler kurularak sorunlar çözülebilir. Parasal önlemlerle, hele hele siyasi baskılarla, yanlış kullanılmalarıyla sorunlar çözülmez, ülkemizde yaşandığı gibi ağırlaşır. Çok basit gelebilir ama çözüm için ilk yapılacak iş, yetenekli, bilgili, iyi niyetli, kamu yararını gözeten yöneticileri göreve getirmektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları