Melih Gökçek Ankara’da Murat Karayalçın’ı Mindere Davet Ediyor

30 Kasım 2013 Cumartesi

Hafta içinde Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan belediye başkan adaylarından çok, gösterilen videolar konuşuldu. Video gösterimlerinde izlediğimiz türlü çeşit binalar yegâne belediyecilik başarısı olarak önümüze sunuldu. Bu birkaç dakikalık yeşilden ırak görüntüleri seyrederken belediyeciliğin betondan, medeniyetin yoldan ibaret olmadığını yüksek sesle dile getirmek geliyor insanın içinden. Ve TOKİ de tüm bu “grileşme” döneminin hafızalarda kalan simgesel amblemi haline gelme yolunda. O yüzden artık insanlar nerede bir TOKİ görse oradan hızla, en yakın yeşil alana doğru uzaklaşmak ister halde... Halbuki en yakın yeşil alanlar da hızla bizden uzaklaşmaya devam ediyor.
Açıklanan belediye başkan adayları arasında Melih Gökçek de vardı. Geçen sene ismi son anda açıklanan Gökçek bu sene ilk açıklanan adaylar arasına girmeyi başardı. Bunun için sene içinde epeyce çalışmıştı zira…
Gezi’de olsun, ODTÜ olaylarında olsun, RedHack’te olsun yaptığı soğukkanlılıktan uzak, kırıcı, incitici açıklamaların, alabildiğine ayrıştırıcı üslubun ona bir hediyesi…
Ankara’da beşinci dönem başkanlığa talip olan Gökçek’in hâlâ 20 sene önceki Karayalçın dönemiyle didişmesi, o dönemden kalan borçları dört dönem üst üste gelen başkanlığının ardından hâlâ mevzu bahis ediyor, seçimlerin ana malzemesi yapıyor olması ise artık kaba tabirle kabak tadı verdi.
“Yenilen pehlivan güreşe doymaz” deyişini tersine çevirerek 4 dönem üst üste başkanlığı kazanmasına rağmen sataşmaya doymayan ve unutamayan Gökçek’tir.
Karayalçın’ın beyanına göre; 1993 sonunda 2.2 milyar dolar olan “Karayalçın borçlarıyla” yapılan yatırımlardan, yani metrodan, doğalgaz, su ve otobüs yatırımlarından elde edilen gelir, yani “Karayalçın gelirleri” 2013 yılı itibarıyla 28 milyar dolardır. Gelirin yüzde 85’inin giderler için harcandığı düşünüldüğünde bile geriye kalan net gelir miktarı borcun iki misli kadardır. Bir başka deyişle Karayalçın’ın gelirleri borçlarını fazlasıyla ödeyebilecek miktar ve niteliktedir. Ayrıca Melih Gökçek’in daha önceki seçimleri her seferinde hangi koşullarda ve nasıl aldığı herkesin hafızasında. Karayalçın’ın da belediye başkanlığı döneminde Ankara’ya ne değerler kattığını; Batıkent’i, ilk doğalgaz projelerini, kenti temiz havaya kavuşturmasını, Ankara metrosunu, Portakal Çiçeği Vadisi kentsel dönüşüm projesini ve diğer planlı, programlı, başarılı çalışmalarını, herkes biliyor.
Aslında akıllı, zeki, bir o kadar da kurnaz ve işini bilen bir aday olan Gökçek’in kendisi gibi güçlü ve boy ölçüşebileceği bir aday olan Karayalçın’ı ağzına sakız etmesini, onu mindere davet etmek istiyor şeklinde de yorumlayabiliriz. Bu durumda CHP’ye düşen Gökçek’e cevap yetiştirmekten öte, davete icabet edip onun karşısına Murat Karayalçın’ı inadına dikmek olmalıdır.
Planlı-programlı belediyeciliğinin yanında farklı yeteneği, centilmenliği, nezaketi ve erdemli duruşuyla Ankara’nın sembolü olan Karayalçın’dan bu saatten sonra aday adayı olmasını beklememeliyiz. Onu, CHP adaylaştırmalıdır. Hem belki o zaman Ankara halkı da dersin en “müstahak”ını sandıkta Melih Gökçek’e verme şansına erişir bu sefer…
Kamer Genç’in Emine Erdoğan’a ayıbı ve diğerlerininki
Japon Büyükelçiliği’nin Milli Gün resepsiyonunda Emine Erdoğan konuşma yaptığı sırada Kamer Genç’in çıkardığı olayı tasvip etmek ya da arkasında durmaya çalışmak mümkün ve doğru değil.
Her şey bir kenara kürsüde konuşan bir kadın... Kamer Genç, hiç gereği yokken onu mahcup etmenin ve misafir sıfatıyla bulunduğu bir davetin ortasında pervasızca ettiği lafların çok normal olarak tepki çekeceğini bilmeliydi.
Davet eden de davet edilen de belliyken, üstelik resepsiyon yabancı bir ülkenin büyükelçiliğinde gerçekleşiyorken konuşma yapan bir başbakan eşine “hangi sıfatla orada olduğunu” sormak yersiz bir çıkış, kırıcı bir yaklaşım olmuştur.
Bu davranış ne nezaket ne de siyaset yapma kurallarına sığmaz.
Kamer Genç konuşmayı dinlemek istemiyorsa salondan çıkıp gidebilirdi. Protokol anlamında bir uygunsuzluk olduğunu düşünüyor olsa dahi bu görüşünü ifade etmenin yeri, zamanı ve biçimi bu olmamalıydı.
Fikri ve zikri ne olursa olsun her kişi, sadece insan olmaktan gelen bir hakla, saygıyı hak eder. Ve ülke yönetimi seviyesinde söz ve koltuk sahibi insanların kendilerini taşımayı bilmeleri, siyaset esnaflığından kendilerini korumaları olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Bu türden “taşkınlıklar” ve patavatsızlıklar söz konusuyken savunmada kalmak ne yazık ki güçleşiyor. Ancak elbette adaletin kılıcı herkes için çekilmelidir.
Bugün Kamer Genç’e karşı gösterdiği hadsizlik için kollarını sıvayanlar, dün “gavat” diyen vali, kına stoklarından bahseden bakan, kadın gazetecilere “bacak arası” örneği veren milletvekili, bahtsız bedevi deyişini birbirlerine hatırlatan liderler ve meclis kürsüsünden Twitter profillerine kadar her türlü platformda alenen ya da dolaylı yollarla birbirlerine hakaret eden, saygısızlık eşiğini her seferinde bir adım daha yükseltirken politikanın seviyesini yerin dibine sokanlar için de iki çift laf edebilmişler miydi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları