Çıkış için üç anahtar
Selin Ongun
Son Köşe Yazıları

Çıkış için üç anahtar

21.03.2016 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

TÜRKİYE NEREYE KOŞUYOR? ÇIKIŞ NEREDE?

“Halkların Birleşik Devrim Hareketi” adı altındaki yapılanmayla savaşı tırmandıracağını ilan eden PKK, ‘her yerde savaş’ stratejisi ile ne hedefliyor? HDP’nin durumunu ne tayin edecek? MHP’den AKP’ye giden sıkıyönetim önerisi ile olası bir sıkıyönetim ilanı neyin miladı olur? Birbiri ardına gerçekleşen terör saldırıları, tutuklanan akademisyenleri, 90’lara özlem duyan yasa teklifi önerileri eşliğinde Türkiye nereye gidiyor? Çıkış yolu nedir? İnsan hakları ve Kürt sorunu üzerine çalışan, Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun ve milliyetçiliğe dair kitapları ile kabul gören gazeteci- yazar Kemal Can’ın yanıtları ile yazı dizimize devam ediyoruz.

Doç. Dr . Vahap Coşkun: Şiddetin dozu yükselecek demokrasinin alanı daha da daralacak

- PKK’nin stratejisi ne anlama geliyor?

PKK’nin önceliği değişti. PKK halihazırda Türkiye’den ziyade Suriye’deki kazanımlarına yoğunlaşmış durumda. Suriye’deki iç savaşın oluşturduğu dengeler sayesinde fiili hâkimiyet elde ettiği toprakları tahkim etmek ve üç kanton arasında birliği sağlamak PKK’nin birincil hedefi. PKK, Amerika ve Rusya ile kurduğu ilişkiler ve IŞİD’e karşı mücadelesinden devşirdiği meşruiyet sayesinde önünde tarihi bir fırsat kapısının sonuna kadar açıldığını düşünüyor ve tüm gücüyle bu fırsatı değerlendirmeye çalışıyor. Bu noktada da Türkiye ile karşı karşıya geliyor. Türkiye, PKK egemenliğindeki bir koridorun ulusal güvenliğine doğrudan tehdit oluşturduğunu düşünüyor ve bunu engellemek istiyor. Çözüm süreci aslında bu karşıtlık sebebiyle yıkıldı ve çatışmalar başladı. PKK, çatışmaları iki eksende sürdürüyor: Bir taraftan güçlü olduğu bölgelerde savaşı kente taşıyor. Diğer taraftan da batıda ardı ardına bombalar patlatıyor. Böylelikle hem kitlelerde bir yılgınlık oluşturmaya hem de hükümete karşı öfkeyi büyütmeye çalışıyor. Son olarak marjinal sol örgütlerin katılımıyla oluşturulan “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” de şehirlere yönelik bu şiddet ve terör eylemlerinin devam edeceğini işaret ediyor. Bu stratejinin PKK’ye başlıca iki tür maliyet çıkaracağını düşünüyorum: İlki, IŞİD sonrası dünya kamuoyu nezdinde yaklaştığı meşruluk zemininden giderek uzaklaşacak olmasıdır. İkincisi ise Türkiye’deki kitlesiyle arasının açılmaya başlamasıdır. Kitle, şehirlerde PKK’nin hendek kazmasına, barikat kurmasına ve silahlı özyönetim ilan etmesine teveccüh göstermedi. PKK’nin çağrılarına karşılık vermedi. Halk doğrudan kendisini mağdur eden çatışma siyasetini onaylamadığını açık bir şekilde gösterdi. PKK’nin çatışma niyetini gördüğü her yeri terk etti. Kitle nezdinde PKK’ye yönelik eleştiriler arttı. Bu, PKK için de yeni bir durum.

- HDP’nin durumunu ne tayin edecek?

7 Haziran’da elde edilen büyük başarı HDP’nin önüne büyük bir imkân çıkarmıştı. Eğer PKK çatışmaya dönmese, HDP’nin büyüme ve tabanını genişletme potansiyeli yüksekti. Ne yazık ki olmadı. PKK’nin çatışması HDP’nin kaderini direkt ekiliyor. Üç yönlü etkiden söz edilebilir: 1) HDP’nin Türkiyelileşme söyleminin altı oyuldu. PKK Türkiye’nin batısında bombalar patlatır ve daha da çok patlatacağı tehdidinde bulunurken, HDP’nin Türkiye’ye seslenmesi mümkün olmaz. 2) HDP’nin “Silahlı mücadeleyi biz bitiririz, ancak biz parlamentoda güçlü bir şekilde temsil edersek PKK silah bırakır” iddiası boşa çıktı. 3) HDP’nin hendekleri savunur bir pozisyona gelmesi ve “halkın direnişi” diye nitelemesi, bunlardan çok büyük zarar gören HDP seçmeninin önemli bir kısmını HDP’den uzaklaştırdı. HDP, tükenmekte olan bir parti.

- MHP desteği ile sıkıyönetim neyin miladı olur?

MHP’nin ilk önerisi değil bu. Daha önce de hem bölgedeki çatışmaları, hem de batıdaki bombalamaları gerekçe göstererek MHP sıkıyönetim ilanı çağrısında bulunmuştu. AKP, bunu kabul etmemiş, sorunların sivil yönetim altında çözülmesi gerektiğini belirtmişti. AKP, bu duruşunu hâlâ muhafaza ediyor. Sıkıyönetimin ilanı, inisiyatifin ve iktidarın orduya geçmesi anlamına gelir. Hükümetin buna yol vermesi düşünülemez, MHP’nin bu önerisi hayata geçmez.

- Türkiye nereye koşuyor?

İki tarafı birlikte ele almak lazım. Silahlar konuşmaya ve bombalar patlamaya başladığında, çözümü güvenlik tedbirlerini artırılmasında ve özgürlük alanlarını daraltılmasında gören bir bakış hemen devreye giriyor. Bu salt AKP’ye has bir tavır değil, devletin kodlarında var. Kısa vadede işin görülmesi, hemen bir sonuç alınması hesaplanır. Ama hiçbir zaman bu yöntemden bir çare çıkmaz. Aksine işler uzun vadede daha fazla sarpa sarar. PKK tarafından bakınca, orada da şu aşamada silahı ve şiddeti devreden çıkarma gibi bir niyet sezilmiyor. Tersine PKK, devleti içeride ve dışarıda zorladığını, devam etmesi halinde kazanımlarını teminat altına alacağını düşünüyor. Dolayısıyla eldeki veriler, önümüzdeki süreçte şiddetin dozunun yükseleceğine, siyasetin ve demokrasinin alanının daha da daralacağına işaret ediyor.

- Çıkış yolu nedir?

Son 9 aylık çatışma süreci çok büyük tahribatlara yol açtı, siyasi çözüm düşüncesini aşındırdı, buna yönelik toplumsal desteği zayıflattı. Eski noktaya gelmek zor olacak. Çıkış için üç anahtar gerek: 1) Suriye’de tarafların ortaklaşacağı bir zeminin oluşması; bu içerideki çatışmaları da sonlandırır. 2) Acilen çatışmasız bir ortamın yaratılması; bu, tekrar müzakerelere başlanması için gerekli psikolojik ortamın oluşmasını sağlar. 3) Demokrasiden taviz verilmemesi, bunun yerine demokratik bir reforma hız verilmesi. Çözüm için kimsenin elinde sihirli bir değnek yok. Ancak bu anahtarlar kullanılabilirse çıkış için bir yol bulunabilir.

 

Gazeteci-yazar Kemal Can: MHP, AKP’NİN koltuk değneği olmak için mecburi istikamette ilerliyor

- PKK’nin stratejisi ne anlama geliyor?

Savaşı tırmandıracağını söyleyenler, tırmandırma kararı verenler, onları destekleyenler ve sessiz kalanlar eliyle giderek ağırlaşan bir tabloyu yaşıyoruz. Herkes kendi savaşını tarif ediyor, müttefiklerini ve düşmanlarını işaretliyor ve giderek daha yıkıcı stratejiler üretiyor.

“Topyekûn imha” tehdidi, “yangını bütün ülkeye yayma” şantajıyla karşılanıyor. Ama asıl sorun, aylardır yaşanan toplumsal ve siyasal bir krizin sadece çatışma- güvenlik stratejileri üzerinden konuşuluyor/ konuşturuluyor olması. Çünkü böyle bir iklim, siyaseti ve toplumsal alanı zehirliyor, bütün aktörleri ya uzaklaştırıyor ya da felç ediyor. Bu yüzden, tartışmayı çatışma-güvenlik alanı dışına taşıyan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Silahı dışında sözü olmayanın meşruiyeti kalmamıştır” lafı bana daha önemli geliyor.

- HDP’nin durumunu ne tayin edecek?

“Çözüm ve müzakere süreci”nin “iki taraf”ın da desteğiyle bilinçli olarak siyaset alanının dışında tutulması, müzakerenin tarafı bile olmayan HDP için zaten çok ciddi bir zemin sorunuydu. Çatışma sürecini başlatan ve geliştirenler de ilk önce siyaset alanına saldırdılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “masayı kaldırma” hamlesini, 7 Haziran seçimlerini “iptal” ettirmeye kadar vardırarak, bazı PKK yöneticilerinin “siyasiler neyi hallettiler ki” sözünü tamamladı aslında. Çatışma tarafları el ve işbirliği içinde başta HDP’nin ama aslında Türkiye’nin siyasi zeminini daralttılar. Kararını vermediklerinin hesabını vermeye zorlanan HDP’nin yeniden inisiyatif alabilmesi, kendi gücüyle başarabileceği bir şey değil. Böyle bir şeyin olabilmesi için, önce siyasetin geri gelmesi gerekiyor. Sonra da linç korosuna “aldatıldık” terennümü ile ortak olan batı kamuoyunun ve öznesi şaşmış tepkiler veren bölge kamuoyunun dürüstlüğü ve vicdanı geri çağırması gerekiyor.

- MHP desteği ile sıkıyönetim neyin miladı olur?

MHP, ister “AKP’nin koltuk değneği” olmak için olsun, ister politik olarak pozisyonunu korumak için olsun, 7 Haziran sonrası girdiği yolun “mecburi istikamet”inde ilerliyor. Bu çerçevede, sıkıyönetim talebi de, “savaş yürütücülüğü” işini AKP’nin tekelinden alma denemesi olarak daha önce dillendirdiği bir şeydi. AKP’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mealen “karşımdaki herkesi ezecek bir terör hukuku imal edin, etmeyi de beklemeden uygulamaya başlayın” şeklindeki talimatına karşılık, sıkıyönetim teklifine sıcak bakacağını düşünmek için bir neden yok. Hatta “iktidar”, “yargı kontrolü” bakımından sıkıyönetimi ve askeri yargıyı hiç tercih etmeyebilir. Sıkıyönetim değil ama aylardır yürütülen “güvenlik operasyonları”, bunun “karargâhı”, dili ve en önemlisi toplumsal etkileri zaten bir miladı geçtiğimizi veya geçmek üzere olduğumuzu gösteriyor.

- Türkiye nereye koşuyor?

Demokratik işleyişin, temel dinamiklerinin yapısal ve dönemsel krizlerinin yanına ağır bir “kamuoyu sorunu” da eklenmiş görünüyor. Hem siyaset alanının kamuoyundan etkilenme biçimi bozuldu hem de kamuoyunun siyaseti izleme kriterleri. Bu, pek çok anormalliği normalleştiriyor, kanıksanır hale getiriyor. Kamu gücüyle yapılan sistematik eziyete, koca bir kalabalık gönüllü sağırlıkla cevap veriyor. 90’larla kurulan benzerliğin, pek çok uygulama açısından aşılmasının yanı sıra, çok daha yıkıcı bir süreç işliyor: Bu sefer her şey, herkesin gözünün önünde, gözünün içine bakarak ve hatta gözüne sokarak yapılıyor. Yıllar sonra, bundan üç beş yıl önce kalabalık korolarca seslendirilen “90’larda neler olmuş valla bilmiyorduk” biçiminde bir yalan bahane dahi ileri sürülemeyecek. Dolayısıyla, toplumun siyaseti yeniden harekete geçirecek duyu organlarının kalıcı biçimde hasar görmeye başladığı bir bozulmanın eşiğinde değil göbeğindeyiz.

- Çıkış yolu nedir?

Çıkış yolu için önce bir zemin yaratılması gerekiyor, bu zemin de siyasettir. Bugün içinde yaşadığımız krizin yaratıcıları, destekçileri ve faydalananları ilk olarak bu zemini tahrip ettiler, işlevsizleştirdiler. Bu zeminde kalmayı deneyenler de, kısa vadeli zafer beklentileriyle toplumsal destek alanlarını aşırı yordu, iktidar blokunun güç konsolidasyonuna bilerek veya bilmeyerek yardım etti. Siyasetin acilen ve güçlü biçimde bir çözüm alanı olarak geri çağrılmaması durumunda, bu ülke, bu toplum çeşitli dozlarda kendinde “güç” vehmedenlerin elinde tutsak kalarak uzun sürecek kronik bir hastalığa sürüklenecek. Belki başka kalıcı hasarlar da alacak. Güçle idare edilen toplumu, durumu idare etmekten vazgeçirecek şey siyasettir. Küçük direniş öbekleri, çaresiz mevzi tahkimatları, karşı güç konsolidasyonu denemeleri değil, açık, kararlı ve uzun vadeli olmayı göze alan siyaset üretmek, kapsayıcı bir siyasi dilde ısrarcı olmak. Kolay mı? Hiç değil.

Yazarın Son Yazıları

'Acıyı açık artırma pazarı var, ortak yas yok'

Acıyı açık artırma pazarı var, ortak yas yok. Ölenler de kavgaya vesile

Devamını Oku
03.07.2016
“Bu kriz 2020'den önce bitmez, fon yaratılmazsa sektör batar”

“Bu kriz 2020'den önce bitmez, fon yaratılmazsa sektör batar”

Devamını Oku
27.06.2016
"Hakan Fidan iki defa Fethullah Gülen'e gitti"

"Hakan Fidan iki defa Fethullah Gülen'e gitti"

Devamını Oku
20.06.2016
Kan testi yaptılar, A pozitif, dünya vatandaşı çıkmışım. Yetmez mi!

Kan testi yaptılar, A pozitif, dünya vatandaşı çıkmışım. Yetmez mi!

Devamını Oku
13.06.2016
"Suriye'de federasyon gözüküyor, kırmızı çizgiler Türkiye'yi kurtarmaz"

"Suriye'de federasyon gözüküyor, kırmızı çizgiler Türkiye'yi kurtarmaz"

Devamını Oku
05.06.2016
Demirtaş: 'Kılıçdaroğlu, Genelkurmay'dan dokunulmazlık brifingi aldı'

Demirtaş: 'Kılıçdaroğlu, Genelkurmay'dan dokunulmazlık brifingi aldı'

Devamını Oku
30.05.2016
İslamcılık çöktü

İslamcılık çöktü

Devamını Oku
21.05.2016
AKP: Neydi, ne oldu, ne olacak?

AKP: Neydi, ne oldu, ne olacak?

Devamını Oku
20.05.2016
Abdullah Gül biliyordu

Ahmet Sever: Gül, işlerin bu noktaya gelmesine şaşırmadı

Devamını Oku
10.05.2016
Ahmet Sever: Trol'lerin talimatları Saray'dan geliyor

Ahmet Sever: Trol'lerin talimatları Saray'dan geliyor

Devamını Oku
08.05.2016
MHP'li Oğan: MHP’deki değişim AKP’nin sonu olur

MHP'li Oğan: Bizim de paralele teslim edecek partimiz yok

Devamını Oku
18.04.2016
'Yangına körükle gitmek istemiyorum, gece ikide çağırsınlar yine giderim'

'Yangına körükle gitmek istemiyorum, gece ikide çağırsınlar yine giderim'

Devamını Oku
11.04.2016
'Devletin ceberutluğunu şahsen öğrendim'

'Devletin ceberutluğunu şahsen öğrendim'

Devamını Oku
07.04.2016
'Pandoranın kutusu açıldı, Diyanet ile bakanlık sessiz'

'Pandoranın kutusu açıldı, Diyanet ile bakanlık sessiz'

Devamını Oku
04.04.2016
‘Ayar almam ayar veririm’ siyasetinin sonuna geldik

‘Ayar almam ayar veririm’ siyasetinin sonuna geldik

Devamını Oku
28.03.2016
Ülkemizi küçük düşürmeden...

Kısa süre önce annesini yitirdi Sezen Aksu. Başsağlığı için aradığımızda en çok onu söyledi: “Buradan da geçeceğiz..” Tutuklu akademisyenlerden Doç. Dr. Esra Mungan “İlk kez yaşamımda 50 saat kitap okumadım. Psikolojik işkenceydi” diyor. Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Bülent Arı ise “Ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış cahil halktır” görüşünde.

Devamını Oku
28.03.2016
Çıkış için üç anahtar

Çıkış için üç anahtar

Devamını Oku
21.03.2016
Enkaz altındayız

Enkaz altındayız

Devamını Oku
20.03.2016
‘Vize muafiyeti olmayacak kıyamet haziranda kopacak’

‘Vize muafiyeti olmayacak kıyamet haziranda kopacak’

Devamını Oku
14.03.2016
'Allah ıslah etsin demekten başka sözüm yok'

'Allah ıslah etsin demekten başka sözüm yok'

Devamını Oku
07.03.2016
'Artık idrak etmeliyiz: Cumhuriyetin en sorunlu günlerindeyiz!'

'Artık idrak etmeliyiz: Cumhuriyetin en sorunlu günlerindeyiz!'

Devamını Oku
29.02.2016
'ABD, patlamayı YPG'nin yaptığına inansa da PYD politikasını değiştirmez'

'ABD, patlamayı YPG'nin yaptığına inansa da PYD politikasını değiştirmez'

Devamını Oku
22.02.2016
'Türkiye yeni soğuk savaşta cephe ülkesi, Rusya'nın kuşatması altında'

Irak işgalinde Bağdat büyükelçimiz olan Çeviköz: Türkiye’nin YPG’yi vurması IŞİD’e alan açmak olarak yorumlanabilir

Devamını Oku
15.02.2016
'Ambulans gelir yaralıları alır diye 5 gün bekledim'

Eski DBP Eşbaşkanı Emine Ayna siyasetten çekilmesinin ardından ilk kez konuştu

Devamını Oku
08.02.2016
'Esad'ın Suriyesi Rusya'nın mandası oldu'

Özülker’e göre Türkiye, Esad’la PYD arasında seçim yapma noktasına gelebilir.

Devamını Oku
01.02.2016
Genel başkanlık mı? Aman Allahım!

CHP’nin yeni parti sözcüsü Böke, “Partililerin desteklerinden müthiş onur duyuyorum” dedi.

Devamını Oku
25.01.2016
‘Feryat ediyorum, başaramadık Türkiye’ye yazık, hepimize yazık...’

Demokratik Toplum Kongresi EşBaşkanı Dicle Cumhuriyet’e konuştu: “Halklarımıza barış hediye edemedik. Bazen düşünüyoruz, ölüm orucuna mı yatsak? O top sesleri gelirken evde yatağa girmekten utanıyoruz...”

Devamını Oku
18.01.2016
‘Kin gütmem, demek partim bu duruma gelmiş derim, geçerim’

Eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış: "Türkiye mezhepçilik yapıyor algısı var. Bizim o algıyı derhal ortadan kaldırmamız lazım. Suudi Arabistan ve İran’a eşit mesafede durmazsak bu algı daha da güçlenir...”

Devamını Oku
11.01.2016
'Necip Fazıl yaşasaydı Erdoğan’ı desteklemezdi'

2015 yılı ile birlikte Altan Öymen 83’ünü, Hüsamettin Cindoruk da 82’sini tamamlarken konuştuk

Devamını Oku
04.01.2016
‘Hemen adım atılmazsa şu anki durumu mumla ararız’

Cumhuriyet, CHP ve HDP’nin Diyarbakır il başkanlarını bir araya getirdi. CHP, HDP ve Hüda-Par’lı temsilciler “Kaybedecek vakit yok” diyor. Vatandaş, yaşananların taraflı haberleştirilmesinden bıkkın.

Devamını Oku
28.12.2015
Bir yol var: Yaşamak ve yaşatmak...

Sezen Aksu Cumhuriyet'e yazdı: Düşmanlık, öldürmenin rasyonelleştiği o pusuda pazarlanıyor.

Devamını Oku
21.12.2015
'Fokurdayan tencere patlar'

Eski BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Sözcüsü Metin Çorabatır: “Entegrasyonu yapmazsak sosyal patlamalar olacak. Açlık düzeyinde yaşayanlar, okulsuz çocuklar, hastalananlar... Entegrasyon olmazsa bu fokurdayan düdüklü tencere patlar.”

Devamını Oku
14.12.2015
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Öneş: O barikatları anlamak gerek

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş: Mesele artık sadece Öcalan değil, o barikatları kuranlar 90’lı yılların taş atan çocuklarının öfkeyle büyümesidir.

Devamını Oku
08.12.2015
'Devlet sırrı da yok casusluk da'

Eski MİT Müşteşar Yardımcısı Cevat Öneş: Demokratik ülkelerde, istihbarat teşkilatlarının yasadışı faaliyetleri yargılanır, otoriter ülkelerde tartışması olmaz.

Devamını Oku
06.12.2015
Dink’ten Elçi’ye güvercin kasapları

DP milletvekili Mithat Sancar, Tahir Elçi’nin katledilmesinin aklına Hrant Dink’i getirdiğini söyledi.Sancar, “Bir başlık koymak gerekirse: Güvercinler ve güvercin kasapları...” dedi.

Devamını Oku
30.11.2015
Ruşen Çakır: İslam yok ortada iktidar savaşı var

İslamcı hareketler konusundaki uzmanlığıyla tanınan Ruşen Çakır’a göre geçen 13 yılda İslami hareket büyük bir meydan okuma ile iktidarı ele geçirdi, sonunda devlet oldu. Cemaat ile AKP savaşı ise İslami hareketin birikimlerini sıfırladı. Şu anda hükümet kazanıyor gibi görünse de iki taraf da kaybediyor.

Devamını Oku
23.11.2015
'HDP'yi sakatladılar'

Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner: Kandil’dekiler, AKP’ye ‘senin savaş oyununda yokum’ deseydi, HDP büyük bir manevrayla inisiyatif sahibi olacaktı.

Devamını Oku
16.11.2015
Ahmet Tezcan: Erdoğan'ın dar uçak kadrolarını oluşturanlar işlerini yapmadı

Ahmet Tezcan'a göre Başkanlık: Erdoğan dışarıya set çekmek istedi

Devamını Oku
12.11.2015
‘MKYK’de Tayyip Bey’e çekilseniz diyenler vardı’

Erdoğan’ın eski basın danışmanı, gazeteci-yazar Ahmet Tezcan: Nokta günlükleri vaziyeti nasıl sorguladıklarının göstergesi. Arınç’ların kopacağına inananlar bunu atlıyor.

Devamını Oku
11.11.2015
‘Demokrasiyi sürdürmek mümkün mü, sanmıyorum’

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ersin Kalaycıoğlu: 1 Kasım itibari ile Türkiye hâkim parti sistemini geçti. AKP hegemonyacı bir parti olmaya doğru gidiyor.

Devamını Oku
10.11.2015