Hukuksuzluk Hukuk Duvarına Çarpsa da...

21 Haziran 2014 Cumartesi

Balyoz sanıklarına özgürlük yolunu açan Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra yargılamanın haksız-hukuksuz yapıldığı gerçeklerinin ortaya saçıldığı haberler zorunlu olarak, birkaç günlüğüne gündemimizde... Kimileri, hukukun tartışılamayacak ilkelerinin ayaklar altına alındığı bu bilgilerin, gerçeğin öne çıkması karşısında, apaçık hukuksuzluğu savunamayacakları için, AYM kararı ile yaraların sarılmasını, ülkemizde hak-hukuk düzeninin işlediğinin kanıtı gibi göstermeye kalkışıyor, sayfayı kapatmaya çalışıyorlar...
Hayır efendim, insan haklarının korunduğu, demokrasinin geçerli olduğu düzenlerde, hukuk devleti düzeninin koşulsuz, kesintisiz işlerliği, hakhukuk gasplarının hiç yaşanmamış olması, olmazsa olmaz koşuldur... Bağımsız yargı, hukuk devleti düzeninin hangi gerekçelerle olursa olsun, çok kısa bir zaman dilimi içinde dahi, kimi yasaklarla kesintiye uğratılmasıyla ortaya çıkacak hak-hukuk ihlallerinin, yargısız infazların kayıpları, haksızlıkları, ödetilen bedellerinin geri dönüşü yoktur.
Askeri darbelerin kutsanmış gerekçeleri ne olursa olsun askeri darbe hukuku ile açılmış bireyseltoplumsal yaraların kapatılması gibi, sivil iktidarlar elinde, özel sivil darbe hukuku ile yaratılan yargısız infazların açtıkları yaraların onarılabilmesi söz konusu değildir. İnsan hakları, demokratik düzene geçiş için atılacak olumlu adımlarda öncelikle yargı bağımsızlığı, hukuk devleti düzeninin kesintisiz, aksamadan işleyişinin önünü açmak zorunluluğu vardır. Yetmez, ister askeri ister sivil darbe hukuku işleyişi ile açılmış derin bireysel, toplumsal yaraların kapanabilecekleri, geriye dönüşü olabilecekleri için dahi, asker-sivil darbe hukuku içinde işlenmiş suçlarla, hak-hukuk ihlalleri ile gerçekçi-adil yüzleşme, olmazsa olmaz koşuldur...
Balyoz davası için AYM’nin verdiği yeniden yargılanma kararı, özel yargı eliyle yapılmış yargılamanın, sadece ve sadece yargılama hukukunun ilkelerine aykırı olduğunun kanıtıdır. Yeniden yargılama sağlıklı yapılabilir, sonuçlanabilirse, olsa olsa haksız-hukuksuz yargılananların onurunun kurtarılması olur. Dönüşü olmayan kayıplar, ödenen bedellerin faturası, en çok da toplumsal düzen, örgütlülüklerdeki tahribatın giderilebilmesi ise söz konusu değildir. İktidarlarının sorumluluğunda, sivil darbe hukuku niteliğinde yapılmış özel yargı hukuku düzeni işleyişindeki yargılamaların, hak-hukuk gasplarının, toplumsal düzenimizdeki yıkımları yaşanmıştır...

***

Bugün 12 Eylül askeri darbesinin yargılanması, yargılanabilen sorumlularına simgesel ceza verilmesi, ders-ibret verici işlev görse de, 12 Eylül askeri darbesi ile bu ülkenin gelişiminde, toplumsal örgütlülüğünde, yürünen yoldan geriye dönüşte, amaçlanan sonuca ulaşılmıştır...
12 Eylül’ün, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzenine ilişkin anayasal, yasal yasaklarının kaldırılmasını unutun, İktidarları eliyle pekiştirilmeleriyle gelen olumsuz sonuçlar, buzdağının görünen parçası gibiler. Asıl gelişimin örgütlülük, toplumsal kırımı ayağında, sendikal-demokratik sol örgütlenmelerin, düşünce, algılama boyutları ile de üzerlerinden silindir gibi ezilip geçilmeleri olgusu var... 12 Eylül süreci sonrası DİSK davasının ortadan kalkmış olmasının aklanma gibi bir değeri var tabii ki... Ancak uzun süreli tutukluluk, yargısız infaz, işkencelerle sadece DİSK yönetici ve üyelerinin mağdur edilmelerini değil, Türk-İş’in, Türk sendikacılığının örgütlülüğü, güçlerinin kırılması, emeğin, emek haklarının teslim alınması sonuçları elde edilmiş oldu... Bugün sendikaların, sendikal hakların düştüğü dibe vurma hallerini şaşkınlıkla izlemek, Soma’da olup bitenlere öfke duymak gasp edilmiş hakları geri getirmeye yaramıyor...
Türkiye için lüks görülen evrensel insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni işleyişinin, en önemli ve anlamlısı sendikal-demokratik örgütlülüklerin, sol -muhallif düşünce- tartışmaların kırılması ile yetinilmedi...
Şimdi de, Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri sürecinden, değerlerinden geriye dönüş, uygarçağdaş hak ve hukuk düzeni işleyişine ilişkin değerlerin, rejimin pusulasının değiştirilmesi sürecinde, aşağı doğru çekilmekteyiz... Erdoğan İktidarları eliyle yaşam gündemimize sokulan ılımlı İslam ülkesi projesini doğru okumak zorundayız... Hele de İslam dünyası ırklar, aşiretler, mezhepler iç savaşları bataklığına çekilmiş, en aşağıda kalmamak üzere çağlar gerisinde kalmış sandığımız kanlı hesaplaşmaların içinde, kaosunda çırpınırlarken...
Erdoğan İktidarlarının politikaları ile Türkiye, İslam dünyasının en son en acımasız iç savaşlarının sonuçları ile iç içe... Suriye bataklığında harcamalarımızın 4 milyar doları, ülkemize sığınmış mülteci sayısının 1 milyonu aştığı belirtiliyor. Irak’ın üçe bölünmesi, IŞİD’in kanlı operasyonları, rehinelerimiz, Türkmenlerin sürgünü, yeni haritalarda oynatılmak istenen rollerin çıkmazında nerede durabileceğiz? Zengin Kuzey dünyası Irak bataklığının içinde olmamaya bu kadar özenli, işgal eylemiyle sorumlu ABD bile savaşın aktif içinde olmayacağını açıklarken kanlı petrol fiyatlarının yükselişi olasılığı ile piyasaların ateşi yükseliyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları