Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Nasıl Bir Türkiye? (28.10.2014)
Gazetemizin 29 Ekim günü yayımlanacak Cumhuriyetin 91. yılı özel gazetesinin “Nasıl bir Türkiye Düşlüyorum” sorusuna yaşamın her alanından seçilmiş insanların verdikleri yanıtları henüz okumadık... Bana geçmiş yıllarda, yaşamsal sorunların içimizi kemirdiği dönemeçlerde, öne çıkmış kaygılarımıza yönelik gazetemiz adına yapılmış önemli sorgulamaları anımsattı... Çok yalın, yanıtı çok açık, bildik gibi gelen sorular aslında bilinçaltımızdaki kaygılarımıza ışık tutarlar... Sorunların ciddiyeti, boyutlarının algılanması, ortak çözüm yollarının görülmesinde, sanıldığından daha etkin, ayna tutulması işlevi yaparlar...
Bizim kuşağın tanıma şansını yakaladığı, kimi zaman okul çıkışı yolumuzu uzatarak o gün için yazılmış, geçenler okuyabilsinler diye cama yapıştırılmış şiirini okumaya çalıştığımız büyük usta Dağlarca’nın, İstiklal Marşı ile 10. Yıl Marşı’nın bugüne kadar neden aşılamadığı saptamasını okudunuz mu? Onları aşabilecek, insanımızı coşturabilecek, bilimde, sanatta, eğitimde bir başarı, ortak değerlerde buluşabilme yoksunluğunu, bir şiirindeki “Böyle giderse biline hep,/ Mustafa Kemal’le bile yokuz” özetlemesini geçen pazar günkü 2. sayfamızdan, sevgili işçi hakları savunucusu, Av. Müşir Kaya Canpolat’ın aktarımında bulabilirsiniz... Cumhuriyetin yüzüncü yılına yeni bir marş yazılabilmesi düşümüz bir yana... Nasıl bir Türkiye düşü kurabildiğimize ayna tutabilmek en azından sorunlarımızı, kaygılarımızı paylaşabilmede, anlamlı, yol gösterici olabilir..
***
Sınırımızdan izlenen Kobani savaşının kanlı görüntülerini, insan gözü, uzaktan çekilmiş görüntüler yansıtamasa da saldırıların patlama sesleri içimize işliyor. Türkiye’den gönüllü ya da sürüklenmiş olarak katılanlardan gelen ölüm haberleri çatışma günleri gibi artık toplanarak sayılıyor. Kardeşlerimizin kardeşlerinin listelerini biz bilmesek de yakınlarının tek tek, sağlar için korku ve kaygıyla, ölenler için acıyla nasıl saydıklarını duyumsamamak olanaksız. Bir on gün öncesine kadar yüreğimizi dağlayan kaygılar, sınırımızdan canlı yayınla izlenen yangın ve ülkemize sığınan milyonların sorunları, çaresizliği, bize, yaşamımıza yansıyan sonuçları, elbette en çok da bizi de bataklığa çekme olasılığının katlanan boyutlarındaydı...
6-7 Ekim Türkiye’yi yangın yerine çeviren Kobani protesto eylemleri, 40’lı sayılan ölüm olayları, yüzlerce yaralı, çok ağır tahribatla açıklanandan çok, asıl darbeyi barış sürecine vurdu. Ülkemizde kardeş kanının akmadığı günlerin kalıcı barış için en büyük destek olduğu sözleri ile kurulan cümleleri bu iki günde bozuk para gibi harcamış olduk. Bu kez korkusuz günler ile yaraların deşildiği günler arasındaki farkın kaygısı içinde, acil çözüm, barış süreci çalışmalarını gündeme sokma çabaları öne çıkmıştı ki... İktidarları cephesi ile Kürt cephesinden görülmeyen eller ya da elleri tutan görülmeyen başka eller oyunlarında, tuzaklarında, yeni gerilimler, provokasyon eylemleri gündeme girdi. Biz geçen hafta sonunda arkadan vurulan askerler, işkence edilmiş asılmış korucu katliamlarında, “Kürt cephesi içinde çıkarları savaşın sürmesinde olan güç odaklarının kanlı tuzakları...” açıklamalarını duyar olduk...
***
Bilgi kirliliği, çelişkili açıklamalar, kirli siyaset oyunları içinde, kimin eli kimin cebinde gerçeğinin öğrenilebilmesi güçlüğünde, yaşanan günlük acıların, provokasyonların tuzağına düşmeden, bir diğerimizi “Türkiye’nin geleceği için yalnış adımların atılmaması uyarılarının bonbardımanı altında” bulduk. Uyarı bonbardımanı, hâlâ “Cumhuriyetimizin 91. yıldönümünde barış içinde birlikte yaşam kararlılığının çoğunluk iradesi, egemen kültür olduğunun...” göstergesi sayılabilirse de barış sürecinin en etkin, aslında muhalefet dahil halkımız, kamuoyu ile paylaşılmamış sorumlu tarafları, İktidarları ve Kürt cephesinin gelinen noktadaki olumsuz gelişmelerden doğrudan karşı tarafı suçluyor olmaları kaygı verici. Bu ülkenin vatandaşları, halkımızın çoğunluğunun, Cumhuriyet kazanımları, Atatürk devrimleri, laiklik, hukuk devleti düzeninin birlikte, insanca yaşam koşullarının eksikli gedikli yaşanmışlıkları içinde 91 yıllık süreçten aldıkları derslerin büyüklüğüne ilişkin bir kuşkumuz yok.
Anadolu aydınlanması, uygarlığı sentezinde, ortak yaşam, değerleri, ilkeleriyle, Cumhuriyet çimentosunun dünya örnekleri içinde güçlü, dirençli olduğunu, pek çok ülke paramparça olmuşken Türkiye’nin dağıtılması hedef ülkelerin başındayken ayakta durabilmesiyle biliyoruz. En son İktidarlarının 12 yıllık icraatlarında Cumhuriyetin ortak değerlerinin, kurumlarının yıkılmasına yönelik iç odaklı sınırsız saldırılar, siyasal İslamın hortlatılarak örgütlülüklerinin beslenmesi ile gelen saldırılar cabası. İşte öncelikle bu çok boyutlu saldırılar karşısında, “Nasıl bir Türkiye düşlediğimiz” sorusunu içselleştirerek yanıtlamak, ona göre sorumlulukları paylaşmak önemli. Türk-Kürt, dindar-dinsiz-farklı dinler-mezhepler aidiyetlerimizle... hiç fark etmez. Ortak akıl yürek buluşmasında, birlikte yaşam direnciyle...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- 6 asker şehit olmuştu