Ülkü Tamer

Tiyatroculuğu Hemen Öğrenenler

16 Haziran 2012 Cumartesi
\n

Şu sıralarda tiyatro ile devletin, yerel yönetimlerin ilişkileri gündemde Ben bir şey söylemek istemiyorum bu hafta. Sözü artık aramızda olmayan üç ustaya, tiyatro yazarı Yusuf Sururiye, oyuncu Celal Sururiye, unutulmaz Toto Karacaya bırakmak istiyorum. Sohbetlerimiz sırasında dinlediğim ve kaydettiğim anılarını kendi ağızlarından aktarayım. Okuyalım, sonra da acaba neler değişti diye düşünelim

\n

***

\n

Yusuf Sururi:

\n

1936’da Halk Operetiyle Konyaya gittik. Benim yazdığım bir oyun, Perde Arkası oynanacak. Epik tarzda bir oyun. Olay halkın içinde geçiyor. Ön sırada, seyircilerin arasında oturan Yazar, Primadonnaya buket veriyor. Locada oturan Murtaza Efendi çok kızıyor buna; çünkü o da Primadonnaya âşık. Yerinden kalkıp bağırmaya başlıyor. Rol icabı seyircilerin arasına oturmuş oyuncular da, Biz buraya oyun seyretmeye geldik; bu ne gürültü!diye duruma müdahale ediyorlar.

\n

Oyundan önce Konya Valisi, Emniyet Müdürüne emir verdi. Bunlar muteber insanlardır, oyun sırasında sakın gürültü patırtı olmasındedi.

\n

Derken Perde Arkası başladı. Ben Valinin yanında oturuyordum. Seyirciler bağırmaya başlayınca, Vali bunun rol icabı olduğunu anlamadı. Kızdı. Yanındakilere, Atın şu gürültü edenleri salondandiye emir verdi.

\n

Koca Vali bu...Siz anlamadınızdenir mi!

\n

Neyse güç bela söyleyebildik de, kimse atılmadan oyun devam edebildi.

\n

***

\n

Celal Sururi:

\n

Atatürk döneminde Anadoluda çok turne yaptık. Bu turnelerde aydın yöneticiler de gördük, tiyatronun tsinden habersiz, kör cahil yöneticiler de.

\n

Bu ikinci tür yöneticilerin belki de en ilgi çekeniyle Konya Ereğlisinde karşılaştım.

\n

Turneye götürdüğümüz oyunda, hayırsız çocuklarının yoksulluğa terk ettiği yaşlı bir adamı oynuyordum.

\n

İlk gece oyundan sonra sinemanın sahibi yanıma geldi, Belediye Başkanının beni görmek istediğini söyledi.

\n

Makyajımı bile silmeden, salonda beni bekleyen Başkanın yanına gittim.

\n

Başkan tepeden tırnağa şöyle bir süzdü beni.

\n

Beyim, dedi, büyük geçmiş olsun. Ama biz sanata da, sanatkâra da sahip çıkarız. Yarın sabah gelip Belediyede beni bul.

\n

Hayrola?dedim.

\n

Bırak çocuklarını, lanet olsun. Onları Allaha havale et. Benim biraderin evinde boş bir oda var. Orada kalırsın. Belediyede de bir kâtiplik ayarlarım sana. Maaşı pek yüksek değildir ama bu sefillikten iyidir. Gül gibi geçinir gidersin.

\n

***

\n

Toto Karaca:

\n

Anadoluda turnedeyiz. Yusuf Beyin (Sururi) bir oyununu oynuyoruz. Kayseriye geldik. Orada da büyük ilgiyle karşılandık. Perdemizi tıklım tıklım bir salona açtık. İlk iki perdeyi oynadık. İkinci perdeden sonra salonun sahibi geldi yanımıza. Vali Bey sizinle görüşmek istiyor dedi.

\n

Buyursunlara fırsat kalmadan Vali Bey belirdi arkasında. Yanında 10-12 yaşlarında bir çocuk. Oğluymuş.

\n

Tebrik ederim dedi. Fevkalade bir temsil. Sizden bir ricam var.

\n

Estağfurullah dedik.

\n

Çocuğu gösterdi. Müsaade ederseniz, üçüncü perdede oğlum da çıksın sahneye.

\n

Şaşırdık. Ne diyeceğimizi bilemeden birbirimizin yüzüne baktık.

\n

Nasıl olur, Vali Hazretleri? dedi Yusuf Bey.

\n

Olur, olur dedi Vali. Hiç merak etmeyin. Zeki çocuktur. Cin gibidir. İlk iki perdeyi seyretti. Tiyatroculuğu öğrendi. Sizi de beni de mahcup etmez.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Notlar... 5 Ocak 2013
Yoksul Köylü 29 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları