Aziz’in dersi!

12 Ekim 2015 Pazartesi

Geçen hafta Aziz Sancar’ın Nobel Kimya Ödülü’nü alması çok çok önemlidir ve bu toplumun aydınlık geleceğinin yol gösterici ışığı olarak değerlendirilmeli, alkışlanmalıdır.
Kendi düşünce yapısının sakatlığı nedeniyle Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nün tadına varamayan toplum bu kez daha benimseyici olabilmelidir.

***

Sancar, verdiği ilk demeçlerden birinde Türkiye ile ilgili haberleri izlemediğini, çünkü o haberlere üzüldüğünü ve araştırma yapamaz duruma geldiğini vurguluyor.
Çok acı bir gerçeği yansıtan bu sözler, tarih boyunca bu ülkenin bilim insanlarının bir türlü değişmeyen kapkara alın yazısıdır. Fazla söze gerek yok; Ankara’da cumartesi günü Emek, Barış ve Demokrasi mitingine yapılan saldırı, daha önce yapılan ve bir türlü tüm yönleriyle açıklanmayan diğerleri gibi, Türkiye’de yalnız bilimsel araştırma ortamını değil, düşünme ortamını da yok edici bir özellik taşıyor.

***

Yine ilk demeçlerinden birinde Sancar, başarısının kaynağında Türkiye’de aldığı eğitimin bulunduğunu belirtiyor; Cumhuriyete borçluyum diyor. Bilindiği üzere günümüzde onun aldığı fırsat eşitliğini ve bilimin yol göstericiliğini ilke edinen eğitimin yerinde çöl yelleri esiyor. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı-PISA sonuçları da bunu kanıtlıyor.
AKP iktidarı yıllarında üniversite sayıları deyim yerindeyse uçtu. Ancak ülkenin yükseköğretimi, YÖK’ün olumsuz uygulamalarının da etkisiyle, uluslararası sıralamaların da gösterdiği gibi dökülüyor. Dahası, kimi üniversiteler matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilim bölümlerini kapatıyor.

***

Bilimsel çalışma aynı zamanda bir kurumlaşma işidir. AKP iktidara gelir gelmez, daha 2003 yılında, 1963’te kurulmuş olan ve başarılı işler yapan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) yönetimine el koydu. Aynı işlem dünyadaki benzerlerinden yüzlerce yıl sonra 1990’larda kurulan Türkiye Bilimler Akademisi’ne(TÜBA) uygulandı; bilimselliğin en temel ilke ve kuralları hiçe sayılarak araştırma kurumları siyasi iktidarın oyuncağı yapıldı.

***

Bilimsel araştırma kaynak gerektirir. Bu konuda uluslararası karşılaştırmalarda kullanılan en temel gösterge, ulusal gelirlerden her yıl Ar-Ge’ye (araştırma ve geliştirme) ayrılan paydır. Anlamlı bir Ar-Ge gücü yakalanması için ulusal gelirinin en az yüzde birinin bu işe ayrılması gerekir. Araştırmaya yatırım yaparak gelişen ülkelerde bu oran on yıllardır yüzde 3.54 dolayındadır; Avrupa Birliği (AB) ortalaması ise yüzde 2.5’e yaklaşıyor. AKP iktidarı döneminde ulusal gelirin üçe katlandığının gururla vurgulanmasına karşın, günümüz Türkiye’sinde bu oran yüzde birin altındadır. Hemen her büyük yatırımı için kaynak bulan Türkiye, araştırmaya yeterli kaynak ayırmıyor ve geri kalıyor.

***

Gerçekten gelişmek istiyorsa Türkiye, Aziz Sancar’larının özgür düşünce ortamında; güçlü bağımsız kurumları ve yeterli parasal kaynaklarıyla bilimsel üretim yapmasını sağlamalıdır.
Aziz’in verdiği en güzel ders budur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları