Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Birand ve Medya Hastalıkları
Çocukken lunaparktaki aynalı odalarda kendimizi seyrederken ne eğlenirdik. Büyüdükçe iş değişti. Bazılarının kendilerini dev aynasında görme alışkanlığı edindiklerini gördük. İşin fenası bizim gazetecilik mesleğindeki arkadaşlar da bu konuda siyasetçilerden aşağı kalmıyorlardı.
Zaman içinde daha dün yerdiğini bugün öven ya da tersini rahatlıkla yapabilen karakterlerle dolu olduğunu fark ettik etrafımızın. Bu kadar çok narsist nasıl bir araya gelmişti? Nedense hele hele de televizyonlar devreye girdikten sonra, bu yapıdaki insanları daha da fazla çeker oldu bizim meslek.
Bugün toprağa verdiğimiz Mehmet Ali Birand, tanıdığım kadarıyla yukarıdaki fotoğrafa hiçbir zaman girmedi. “Kasıntı” kelimesi onun semtine uğramadı. Kişilik sorunu olmayan bir “haberci”ydi, bunun olağanüstü keyfini sürdü. Ezmek, sövmek, intikam almak gibi ilkel duygulardan çok uzaktı Birand. Evlilikte doğru eşi seçmiş olmasının da eriştiği konuma gelmesinde olumlu etken olduğunu düşünürüm.
Arkadan iş çevirmek, ayak kaydırmak gibi işlerle hiç uğraşmadı. Kafayı başarılı gazetecilik projelerine imza atmaya yordu. Kendi özgüvenini ve haber hırsını tüm çalıştığı ekibe geçirebilmesi de büyük başarıdır.
Onun strateji kurduğu alanların başında kuşkusuz 32. Gün’ün 1983’ten itibaren başlayan bir süreçte devletin televizyonu TRT’ye kabul ettirilmesi gelir. O macerada ufak bir rolüm olduğu için kendime pay çıkarmasam da mutluyum. Birand’a karşı yürütülen hiçbir kampanyaya, ne TRT bağlamındakine ne de Şemdin Sakık’ın ihbar listesi birlikte çalıştığımız gazeteye ulaştığındaki saçma sapan suçlamalara itibar ettim.
Brükselli yıllarda Birand’ı “görülen geçmiş zaman kipi”nde anlatacak kadar iyi tanıdım. O nedenle mişli muşlu “rivayet” kipine itibar etmem. Onun “Bir Pazar Hikâyesi: Türkiye-AET İlişkileri” kitabı olmasaydı Brüksel’e uyum sağlamak o kadar kolay gerçekleşmezdi. NATO koridorları, AB basın salonu, Brüksel-Strazburg tren seyahatleri onun enerjisiyle keyifliydi.
Birand genç insanlara inisiyatif verir ve güvenirdi. Bir gün yine Brüksel’deyiz, telefon etti. Yerel haberlerde asistanlığını yapan Sıtkı Uluç’u o sırada Brüksel temsilcisi olduğum Akajans transfer etmiş. “Bana çabuk birini bul” dedi. Ahmet Sever’in Dışişleri sınavına girmekten vazgeçip gazeteciliğe ilk adımını atması da böyle oldu...
Birand’ı ölümünün ardından yayımlanan 32. Gün’ün 25’inci yılı için yapılan programın tekrarında izledim. “Bugün neden 32. Gün gibi program yapılmıyor?” sorusuna verdiği “çünkü hiçbir kanal o bütçeyi ödemez” yanıtını lütfen bir kenara yazın. Bizi stüdyo konuklu ucuz programlara mahkûm eden yeni düzenden o da şikâyetçiydi.
Yıl 1985’ti ve biz o günün konjonktürünün yardımı, iktidarın da arkasında durmasıyla Türkiye’yi dış dünyaya açmakta 32. Gün gibi kaliteli bir araca sahiptik.
Hakkını helal et Birand.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Sette kavga çıkmıştı: Siyah Kalp dizisinde flaş ayrılık