Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Rüzgâr, deniz ve kitaplık

16 Eylül 2011 Cuma
\n

YENİDEN AYVALIK:

\n\n\n

\n\n\n

Ayvalık günlerim çoktan sona erdi ama içimdeki Ayvalık tutkusu henüz bitmedi. Ayvalık rüzgârları, nerede olursam olayım gelip beni bulmaya devam ediyor...

\n

Geçen hafta Ayvalıktaki AIMA-Uluslararası Müzik Akademisi yazım üzerine, okurlardan sayısız tepki geldi. Anımsayacaksınız mucizediye adlandırdığım, her yaz genç müzisyenlere ustalık, nitelik, incelik ve derinlik kazandıran ustalık sınıflarının artık bir markaya dönüştüğünü ve devam edebilmesi için bir ana sponsor arandığını belirtmiştim. Gelen tepkiler hep benim sponsor arayış çağrımı çoğaltmak, daha da yaygınlaştırmak gayreti içinde. Dilerim olumlu bir sonuç alabiliriz

\n

Bu arada, yıl sonunda kesilecek olan Nejat Eczacıbaşı Vakfının sponsorluğuna ilişkin de nedenini henüz öğrenemediğimi belirtmiştimBülent Eczacıbaşı telefon edip Neden sonlandırdığımızı sorgulamadan önce, neden başladığımızı sorgulasaydın keşkedeyince gülümsedim. Çünkü yerden göğe kadar haklıydı! Onunla konuşunca şunları öğrendim:

\n

Her şeyden önce N. Eczacıbaşı Vakfının buraya katkısı, sadece ve sadece o üç katlı koca evin Haluk Barutcuoğlu evinin AIMAya bağışlanmasını sağlamakla başlamış. 2003 yılında. Orada başlayıp orada bitecekken koskoca yapının restorasyonunu da üstlenmişler. Yıl olmuş 2005. Çağdaş ve nitelikli çalışmaları görüp, hadi hiç olmazsa kendi ayakları üzerinde durabilmesi için vakıf kurulana dek devam demişler. Ve yıl olmuş 2011.

\n

Bülent Eczacıbaşıyla konuşurken aklıma bu ailenin Ayvalıkla hiçbir ilgisi olmadığı geliyor. Oysa Ayvalıkla içli dışlı olan çok bildik Madra, Komili, Cömert, Gülören, Güren gibi soyadları ve daha nice nice zeytin ve zeytinyağı markaları aklıma geliyor Yaşamlarını, gelirlerini Ayvalık nimetlerine, Ayvalık zeytin ağaçlarına borçlu olanlar geliyor

\n

N. Eczacıbaşı Vakfının İstanbul Kültür ve Sanat Vakfından başlayıp arada nice duraklardan geçip İstanbul Moderne uzanan sponsorluklarını bildiğimden Bülent Eczacıbaşına bugüne dek AIMAya katkıları için teşekkür edip arayışı sürdürüyorum.

\n

(Sevgili okurlar bu konuda bundan sonra bana değil, doğrudan AIMAya yazabilirsiniz. Ayrıca geçen hafta sonu bilgisayarım çöktüğündenbu konuda gelen birçok mektubu yanıtlayamadım. Onları da AIMAya yönlendirebilirsiniz)

\n

Sevim ve Necdet \t\tKent Kitaplığı

\n

Ne zamandır duyuyordum, bu kez ziyaret etmek nasip oldu. Ayvalıktaki Sevim ve Necdet Kent Kitaplığından söz ediyorum. Muhtar Kent, annesi ve babasının adını verdiği bu kütüphaneyi kurduğundan beri görmek istiyordum. Ancak şimdi fırsat buldum.

\n

Yarımadaya, çevre adalara, uçsuz bucaksız yemyeşil bitki örtüsüne ve sanki yeryüzündeki tüm zeytin ağaçlarına hükmeden bir tepede kurulu. Rüzgâr her yandan esiyor, deniz gözlerinizden içeri doluyor.

\n

Bir zamanlar İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlanan manastırın ana kilisesinin kuzeyinde minik bir şapel ve bir değirmenden oluşuyor. 1800lerden sonra burası zengin bir kitaplıkmış Dini ve hukuki kitapları barındırmakla ün salmış 1924 mübadelesinden sonra da boşalmış ve zamanla tahrip olmuş

\n

Ayvalık tahrip olmuş yapılarla dolu. 4000 kadar evin 1800ü tescilli, bilgisini almıştım belediyedenRahmi Koç kültür varlığı olan eski yapıların kurtarılmasına yönelik çalışmalar başlatmış. Restore ettirdiği bu şapel ve değirmendeki kitaplık Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı bünyesinde hizmet veriyor. Hem kitaplığın bulunduğu şapel, hem de ofis ve idarenin bulunduğu değirmen, küçük birer mücevher değerinde bence. Tam önünde uzanan Nostalji Kahvesi ise günün her saati cıvıl cıvıl dolup taşıyor.

\n

Muhtar Kentin emekli büyükelçi babası ileri yaşında Göremediğime değil, okuyamadığıma üzülüyorum dermiş Oğul Kent, babasından kalan bin beş yüz kadar kitabı buraya armağan etmiş

\n

Kitapları incelediğimde, içimden ah keşke dedim Keşke burası sadece belli bir konudaki kitaplara ayrılsa Kendine bir uzmanlık alanı seçse (Dünyanın her dilinden zeytinyağı üzerine, Ege ya da Ayvalık vb. üzerine olabilir) Ancak o zaman hem Türkiyeden, hem yurtdışından işin uzmanları gelir, buradan yararlanabilir Ancak o zaman sadece konumu ve görüntüsüyle değil, içeriği ile de eşsiz olabilir

\n

Şimdiki durumda biraz karman çorman duygusunu uyandırmıyor değil.

\n

Derler ki yeryüzünün en eski iki ağacı, incir ve zeytindirİncir gerçek ağacıdır, zeytin ise hayat ağacı Dilerim hiç eksilmesin, hep çoğalsın!

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları