Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sesi, Sessizliği, Sevinci ve Hüznü...

03 Mayıs 2012 Perşembe
\n

\n

\n

\n

\n

Cüneyt Türel O, tiyatrocu. Oyuncu ve yönetmen. O, mesleğine tutkun, mükemmeli arayan yorumcu. O, hayatı seven, hayata saygılı insan. O, bir aydın…\n

\n

Cüneyt Türeli, yaşamda da, sahnede hayat verdiği Çehov karakterlerine benzetirdim: İyi yürekli, çalışkan, sevgi dolu, yaşama ve çevresine saygılı, yarının daha güzel olacağına, daha güzel olması gerektiğine inanan, Çehovun iyi insanlarına ne çok benziyordu Ama fazlası da vardı: Bilgeliği, bilgisi, donanımı, yeniliğe her an açık olması Bir de gizlemeyi ustalıkla başardığı heyecanı… \n

\n

Cüneyt Türel Usta bir oyuncu. Sesine olduğu kadar, sessizliğine de anlamlar katan bir oyuncu. Sevinçle hüznü aynı anda yansıtabilme; daha da önemlisi aynı anda içselleştirme gücüne sahip bir oyuncu… \n

\n

Evet, hastaydı. Evet, bekleniyordu. Evet biliyorduk. Ama hayır yine de isyan ediyor insan yüreği. Kabullenmek istemiyor; haksızlık bu, diyor beynimiz ve yüreğimiz…\n

\n

Şimdi onun ardından ne desek boşİki gündür onu izlediğim sayısız oyunu düşünüyorum. Onun hakkında yazdığım yazıları okuyorum Gözyaşlarımı tutamıyorum. En çok, en çok Tilbe Saranı düşünüyorum Sonra kendimi toparlayıp onun hakkında en nesnel tümceleri bulmaya çalışıyorum Ve yukarıdaki ilk iki paragrafı yazıyorum Sonra duygularımı denetleyip gücümü toparlamaya ve sözcükleri birbiri peşi sıra dizmeye çalışıyorum. \n

\n

***\n

\n

Yanılmıyorsam Cüneyt Türeli ilk kez, ’70’li yılların başlarında İstanbul Şehir Tiyatrolarında izlemiştim. Oysa onun profesyonel oyunculuğa başlaması ’62’de Gülriz Sururi- Engin Cezzar Tiyatrosundaydı. “Midasın Kulakları ve Othello ile…\n

\n

Benim Cüneytim, Kerim Korcanın Linç”, Vasıf Öngörenin Oyun Nasıl Oynanmalı ve bir de Moliere klasiği Cimriyle başladıBaşar Sabuncunun sahneye koyduğu ve beni asla terk etmeyecek Bahar Noktası” (Shakespeare- Can Yücel); tartışmalı bir Caligula, iki Shakespeare, Antonius ve Kleopatra” , “Kral Learderken iki Sam Shepard oyunu Vahşi Batı ve Aç Sınıfın Laneti”… 80’li yıllar böyle geçti Arada izin alıp Gülriz Sururi- Engin Cezzarla Kabaret’” oyununda mükemmel bir Joe oluverdi…\n

\n

Her oyunda kendini aşan, başkalarıyla değil en çok kendisiyle yarışan bir oyuncuydu. Derken M. Butterflyla çıktı karşımıza. İkilemlerin, çelişkilerin altını çizen bir oyunculuktu onunki Sonra oyunculuğunun keyfini sonuna dek çıkardığıTartuffe”… Ve o gün bugün neredeyse sahne sahne anımsadığım Vanya Dayı”…\n

\n

Onun komedi yeteneğini Yasmin Rızanın Sanat adlı oyununda keşfettim. İddiasız, ezik, uzlaşmacı bir kişiliği canlandırıyordu, soluk soluğa kaldığım bir tiradını asla unutmayacağım. O sahne her seferinde alkışlarla kesiliyordu. Gencay Gürünün İstanbul Tiyatrosundaydı. \n

\n

Sonra işte kesinlikle mükemmellik dönemi geldi. Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosunda Işıl Kasapoğlunun sahnelediği oyunlarda Cüneyt Türel - Tilbe Saran daha da büyüdüler, yüceldiler. O oyunlarda, onlarla birlikte sahnede Köksal Engürü, Selçuk Yöntemi izlemek, ne büyük bir nimetti O oyunların hiçbirini kaçırmadım. Ama neredeyse bir aşk manifestosuna ya da oyunculuk manifestosuna dönüşen Abelard ve Heloisein ayrı bir yeri var can evimde… \n

\n

***\n

\n

Belleğime yer etmiş, daha onlarca oyun sayabilirim. Ya da Cüneyt Türelin oyunculuğunu şöyle özetleyebilirim: \n

\n

Hüzünle ironiyi, mizah duygusuyla, duyarlılığı; komedi ile dramı bir araya getiren, ikisini çok ince bir çizgide dengede tutan bir oyunculuk. \n

\n

Sesi kadar, sessizliğini de değerlendirdiği bir oyunculuk. Sevinçle hüznü aynı anda yaşayan ve yaşatan bir oyuncu… \n

\n

Sahnede bir gülümsemesi, biz ölümlü izleyicilerin içini acıtabilir; bir bakışı bizim gülümsememize neden olabilirdi Sesi ve sessizliği dışa değil, içe dönüktü. \n

\n

***\n

\n

Yeniliğe açık dedim yukarıda Olmasa, DOTda Karatavukoyununa konuk olur muydu hiç! \n

\n

Yeniliğe açık olmasa, Robert Wilsonla Kutsi Ergünerin Rumisinde oynar mıydı Onları izlemeye Ravenna Festivaline gitmiştim! Tanrım, gelenekselle çağdaşı buluşturan o eserde Cüneyt Türel gibi birikimli ve usta birinden, onun sesinden, onun Türkçesinden, onun yorumundan Divan-ı Kebirden şiirleri dinlemek büyük mutluluktu. Ama ben o mutluluğu ondan İstanbul sahnelerinde de yaşadım. Nâzım Hikmet Vakfının düzenlediği etkinliklerde, başka etkinliklerde Lorcanın ve Metin Altıokun şiirlerini, Haldun Tanerin tiratlarını ondan dinlemek mutluluktu. \n

\n

Cüneyt Türelle son karşılaşmam, Teşvikiye Camisinin bahçesindeydi. Sevgili Hüseyin Başın cenazesinde. Sarılıp onu öptüm… \n

\n

İçimden, Vanya Dayının finalinde, Sonyanın dediği gibi, ona Yaşayacağız Vanya Dayı, başka ne yapabiliriz ki... Yaşayacağız ve artık dinleneceğiz...demek geldi Diyemedim

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları