Açıkları Kim Kapatacak ya da Meclis’in İşlevi

20 Temmuz 2018 Cuma

Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi. Konsey’le de Parlamenterler Meclisi ile de arası iyi değil, AKPM Türkiye’yi altında imzası bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uymamakla suçluyor. Ama gerek AK’nin gerek AKPM’nin ve kuşkusuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin hazmetme kapasitelerinin en az Birleşmiş Milletler’in alt kuruluşları, örneğin ILO gibi uluslararası örgütler kadar yüksek olduğunu söylemek gerekir. Hazmedebiliyorlar.

***

Bu kuruluşların nalıncı keserine benzeyen davranışlarının nedeni biraz Batı’nın içi boş gururu, ama asıl olarak emperyal dünya düzeninin çerçeveleridir. Medyada sık sık dile getirilen “beklentilerin” “uluslararası hukuk”a yani kurulu dünya düzeninin hukukuna çarpıp geri dönmesinin nedenlerini bilmekte yarar vardır. Genellikle bu örgütler, güncel gereksinimlerinin ışığında, -örneğin şu sıralarda göçmenler, göç sorunu- uluslararası politik duruma ve bu çerçevede Türkiye’nin konumuna, işe yarayıp yaramadığına bakarlar.

***

Bütün bunları neden yazdım? Sözü OHAL’e getireceğim de ondan. AK Genel Sekreteri sözcüsü aracılığı ile yaptığı açıklamada OHAL’in kaldırılmasından duydukları memnuniyeti dile getirmiş. Sözcü Holtgen, “Genel Sekreter Thorbjorn Jagland, bu çerçevede düzenlenen tüm mevzuatın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle uyumlu olması gerektiğini kaydetmektedir” diye konuşmuş. Ne anladınız? “Hadi geçmişi unutalım, bundan sonra sözleşmeye uyan yasalar yapın olmaz mı canlarım” demiş.

***

Genel Sekreter’in Türkiye’de olup bitenlerden haberdar olmadığı anlaşılıyor. Yasama, yürütme, yargının nasıl tekleştiğini, OHAL kalksa da hükümlerinin geçerliliğini koruduğunu, onun yerine 3 yıl geçerli olmak üzere, -demek ki 3 yılda bir uzatmayı düşünüyorlar!- temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir yasanın onaylanmak üzere olduğunu duymamış mı? Hayır daha duymamış, posta gelmiş, ama zarfı açmamış mazrufa bakmamış daha.

***

Ne zaman bakacak? Büyük bir olasılıkla yasa çıktıktan sonra. Türkiye politikası çerçevesinde “yok bu olmamış, ilişkilerimiz şimdi olduğu gibi şeker renk kalsın, bakalım, bekleyelim, icraatı görelim” diyecek. O icraatı görecek, biz icraatı yaşayacağız. Avrupa’nın genel politikası, Türkiye’yi olabildiğince dışarıda tutmak, eleştirmek ama zinhar geçerli kurallara, örneğin iç hukuka üstünlüğü anayasa hükmü olan Sözleşme’ye uymaya zorlamamak, bu konudan mümkün olduğunca kaçmaktır.

***

AİHM’nin de elindeki dosyalara bakmadığı biliyoruz; “iç hukuk yolları tükenmeden olmuyor ki efendim” diyorlar. İç hukukun en yüksek mahkemesinin, AYM’nin kararlarına ilk derece mahkemelerinin uymadığını, bu kararları elinin tersiyle iten bir mahkeme başkanının, Cumhuriyet davasına bakan ağır ceza reisinin Yargıtay’a üye seçildiğini bilmiyor olabilirler mi? Olabilirler, posta daha yeni geldi. zarfı açmadılar, mazrufa vâkıf değiller daha.

***

OHAL kalktı. Bundan böyle Cumhurbaşkanlığı’nın, yine kanun hükmünde kararnameleri ile, CK ile yönetileceğiz. Meclis’in ilk işi de temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir yasa çıkarmak olacak. Hazırlıklar çok önceden yapıldı, tasarı komisyona geldi. Malumunuzdur, temel hak ve özgürlükler gibi konularda şimdilik CB kararnamesi çıkarılamıyor. Ne olacak o zaman? Açık, hızla kapatılacak.
Kimdi o Meclis işlevsiz diyenler, gördünüz mü şimdi neymiş işlevi?

***

Bunca laf ettin, “bu uluslararası kuruluşları ciddiye almayın kendi göbeğinizi kendiniz kesin” demeye getirdin. Yok, öyle der miyim hiç. Demem, onlar da çalışsınlar çabalasınlar. Ama yine de iyidir kendi göbeğini kesen çocuklardan olmak.
Değil midir?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları