Fazıl Say ve Sanatçının Onuru...

27 Nisan 2015 Pazartesi

Fazıl Say’ın 20 Nisan Pazartesi günü Cumhuriyet’te çıkan “Türk Diplomasisine Yazık” başlıklı yazısı, bundan böyle ülkemizde sanat eğitimi veren bütün kurumlarda ‘geleceğin sanatçılarına’ bir şekilde iletilmeli. Yalnızca ‘sanatçı’ değil, ama ‘büyük sanatçı’ nasıl olunur sorusuna yanıt arayanlar için!
Sanatın evreninde ‘büyüklük’, yalnızca eşsiz bir yetenekle, olağanüstü bir teknikle erişilebilecek bir zirve değildir. Sanatçıyı aynı zamanda ‘büyük sanatçı’ kılan en önemli ölçütlerden biri de sanatçının hayatın çok, ama çok özel dönüm noktalarında sergilediği çok, ama çok özel bir ‘tavır’dır. O tavır ya da ‘duruş’, sanatçıyı yalnızca sanatıyla sınırlanmış olmanın çok ötelerine taşır, ona sanatını da kapsayan ve sanatta vardığı zirvelere başka açıklamalar da getiren nitelikler kazandırır.

Tolstoy’un ve Beethoven’in büyüklükleri...
Tolstoy, din alanında peş peşe savunduğu radikal görüşler nedeniyle kendisini: “Bu kadarına Çar ne der?” sorusuyla uyarmak isteyenlere şu yanıtı vermişti: “O Çar ise ben de Tolstoy’um!”
Beethoven, bugün ‘Eroica’ adıyla da bilinen 3. Senfonisi’nin başına önce “Bonaparte” yazmıştır. Ancak o güne kadar Büyük Fransız Devrimi’nin yetiştirdiği bir özgürlük kahramanı olarak saygı duyduğu Napolyon’un imparatorluk tacını giydiğini duyunca: “Yaa! Demek o da artık sıradan ölümlüler arasına katıldı! Demek o da artık kişisel iktidarı uğruna bütün özgürlükleri baskı altına almaktan çekinmeyecek!” diyerek ithafını yırtar.
Bu tavırların Tolstoy’un ve Beethoven’in ‘büyüklüklerine’ katkılarını yadsımak olası mıdır?
AKP iktidarının sanat anlayışı, on yıllardır dünya çapında bir besteci ve piyanist olan Fazıl Say’ın eserlerine ülkemizdeki orkestraların repertuvarlarını kapattı. Yurtiçi ile de yetinmeyerek, geçen ocak ayında Katar’da çalınması öngörülen “İstanbul Senfonisi”nin çalınmasını da konsere bir hafta kala diplomatik girişimlerle engelledi.
Ve sonunda ancak ‘büyük’ sanatçılara yakışabilecek yanıt, Fazıl Say’dan geldi.

Fazıl Say’ın Evrensel Kapıları
Fazıl Say, bir süredir yabancı ülkelerdeki konserlerine gelen -kendi deyişiyle ‘göstermelik’- diplomatlarla konser ortamlarında görüşmeyi ret ediyor. Sanatçımıza kulak verelim: “…bugünkü Türkiye’nin diplomatları sadece konsere gelsinler, orada gözüksünler istemiyorum. Ben ‘sanattan, sanatçıdan yana olsunlar, hür bir dünya için, ifade özgürlüğü için diplomat olsunlar’ istiyorum. Demokratik ve çağdaş Türkiye’yi temsil etsinler, bizlerin dışlanmasına ve nice ötekileşmeye tepki versinler istiyorum…” Fazıl Say, konserlerine gelecek Türk diplomatlarının önce şu soruları yanıtlamalarını istiyor: Sizler, hangi Türkiye’yi temsil ediyorsunuz? Sanat eserlerine ‘ucube’ diyen, sanatın ‘içine tüküren’, ‘muhalif’ bestecilerin eserlerini repertuvarlardan çıkartan bir zihniyetin yönetimindeki bir ülkeyi mi, yoksa uygar bir Türkiye’yi mi?
Doğrusu bu sorulara muhatap olan diplomatların yerinde olmak istemezdim! Tıpkı bu ülkede yaşayan ve kendilerine ‘sanatçı’ demelerine rağmen iktidar sahiplerinin kapısından ayrılmayan, Sabahattin Eyuboğlu’nun deyişiyle, kimi ‘manatçıların’ yerinde de olmak istemediğim gibi.
Çok teşekkürler, Fazıl Say, sanatın ve sanatçının onuruna bunca yüreklice sahip çıktığınız için!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları